Brüksel’in Cumhuriyet’i
Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’nin en köklü gazetelerinden biri.
İsim babası Atatürk. Kurucusu Yunus Nadi. Nadir Nadi ve İlhan Selçuk gibi, kök salan önemli başyazarları vardı. Uğur Mumcu gibi bağımsızlıkçı, devrimci muhabirlere, yazarlara sahipti. Ümit Kaftancıoğlu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi pek çok Cumhuriyetçi, devrimci, tam bağımsızlıkçı, aydınlanmacı yazarını şehit verdi.
Böyle bir mirasa dayanan Cumhuriyet, Aydınlık’la birlikte FETÖ’nün Ergenekon kumpasına maruz kaldı. İlhan Selçuk vefat ettikten sonra gazetenin başına bugün yurt dışında firari olan Can Dündar’lar oturdu. Selçuk’ların çizgisinden üç yıl kadar koparılan gazetenin vakfının başına daha sonra Alev Coşkun geldi. Biz de sevindik. Fakat vakfın başında sayın Coşkun olmasına rağmen, gazetenin giderek Batıcı bir muhalefet çizgisine girmesi dikkat çekiyor.
CHP ROTASINDA BATICILIK
Cumhuriyet, gelinen noktada tamamen CHP rotasına girdi.
Bugün CHP Kemalizmden koptu, sosyal demokratlaştı, kendisi ABD-AB’nin kollarına attı.
CHP yönetimi ve Cumhurbaşkanı adayları Ekrem İmamoğlu, ABD’den dış müdahale bekleyen muhalifleri övüyor, CHP davalara karşı AB’den yardım bekliyor. Özgür Özel mitingler yapıyor ve her mitinginde, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne üye yapma sözü veriyor. Cumhuriyet gazetesi de bunu manşetine taşıyor.
Gazete bugün, “CHP özgürlük ve adalet mücadelesini Avrupa’ya taşıdı, Özgür Özel net mesajlar verdi: İktidarımız AB kapısını açacak.” manşetiyle çıktı.

BRÜKSEL’E BAĞLANMANIN BEDELİ
Türkiye’de Batıcı iktidarlar ve muhalefet Avrupa Birliği (AB) hayaliyle Türk milletini oyalıyor.
Eski Almanya Başbakanı Helmut Schmidt, “Türkiye’ye haksızlık yapıyoruz. Almayacağımızı bile bile, ABD baskısıyla AB’ye aday üye yaptık.” diyerek bu oyalamayı itiraf etmişti.
AB, Türkiye’ye aday üyelik adı altında bölünme ve parçalanma siyasetleri dayatıyor.
Şartları arasında şunlar var: Yerel yönetimlere özerklik, terörle mücadele yasasının değiştirilmesi, Ermeni Soykırımı yalanının kabulü, Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkması, AB ülkeleri ile adli yardımlaşma ve suçluların iadesinin kabulu. Bu son madde Güney Kıbrıs’ı tanımak demek. Hatta ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanımak anlamına geliyor. Yani AB’ye üyeliğin bir şartı da, KKTC’den vazgeçmek demek!
AB demek, Türkiye’nin yönetim hakkının bir kısmını Brüksel’e devretmek demek.
CHP, AB kapını açmaya çalışıyor. Türk milletini de bu teslimiyet siyasetlerine Cumhuriyet ikna etmeye çabalıyor. Brüksel’in çilingiri görevini gönüllü üstleniyorlar.
Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, Türkiye Brüksel kapılarına bağlanmayacak. AB kapılarından bağımsız Türkiye olmaz. Türkiye Brüksel veya Washington’dan değil, Ankara’dan yönetilecek.
Cumhuriyet’in bu manşetinin üzerinde bir imece haberi yer alıyor. Bağımsız gazetecilik diyorlar ama AB’ye bağımlı siyasetlerin sözcüsü durumuna düşüyorlar. Bize de bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek düşüyor.