09 Ekim 2024 Çarşamba
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çalışan ve üreten Karayahşiler

Cenk Özdemir

Cenk Özdemir

Gazete Yazarı

A+ A-

Üreten Türkiye programında geçen aylarda Denizli’nin Çivril İlçesi’ne bağlı Karayahşiler Mahallesi’nde Muhtar Hasan Solmaz, Memiş Akıncı ve Altan Eraslan ile sohbet etmiştik. Kendilerini Çivril Ovası’nın en çalışkan mahallesi olarak tanımlayan program konuklarımızdan Karayahşiler Mahallesi hakkında bilgi almıştık.

Karayahşiler’de hayvancılığın yanında bitkisel üretimde mısır, ayçiçeği, pancar, buğday, arpa en başta gelen ürünler. Geçmişte meyveciliğin de çok yoğun yapıldığı bölgede bugün ne yazık ki meyvecilik çok azalmış. Ağırlıklı olarak elma ve şeftali yetiştirilirmiş ve Memiş Akıncı’nın söylediğine göre eskiden bölgede bir köyden diğer bir köye giderken boş arazi olmazmış, meyve ağaçları yoğun olarak topraklarını kaplar vaziyetteymiş. Elma ve şeftali haricinde armut ve ayva da yetiştirilirmiş.

Bugün o meyve ağaçları neden yok? Bölgenin meyveciliği neden bitme noktasına gelmiş durumda? Neden meyvecilik gibi önemli bir gelir kaynağı korunamamış? Bu sorulara da yazımızın ileriki bölümlerinde cevap vermeye çalışacağım.

Ancak daha önce Karayahşiler hakkında biraz daha bilgi vermeye çalışayım. 520 haneli bin 500 nüfuslu Karayahşiler’in 4 bin dönümlük bir merası var. Mahalle 4 bin kadar küçükbaş hayvan yanında 2 bin 600’e yakın da büyükbaş hayvan varlığına sahip. Ege Bölgesi’nin doğusunda, deniz etkisinden uzak bir bölgede yer alan Karayahşiler, Akdeniz ikliminden çok karasal iklime daha yakın bir iklime sahip. O yüzden kışları soğuk geçiyor. Geçtiğimiz kış, yağışların bol olması çiftçinin yüzünü güldürmüş, bu güzel bir haber.

MERA BİTERSE GENÇLER GİDER

Anadolu’da tanık olduğum bir olaydır; köyün merası elden giderse hayvancılık biter, hayvancılık biterse gençler köyü terk eder. Hayvancılık ucuz yemle yapılırsa kârlıdır, kârlı hayvancılığın da olmazsa olmazı meralardır. Karayahşiler, ne mutlu ki halen sahip olduğu 4 bin dönümlük mera sayesinde hayvancılığını devam ettirebiliyor ve dışarıya göç vermiyor.

Bunda hiç şüphesiz devletin şubat- mart döneminde mahalleliye mera için gübre vermesinin katkısı çok büyük. Mahalleli de imece usulü bu gübreyi meralarına döküyor, böylece merada bol ot olabiliyor. Bir de sulama olabilse ve merada dönüşümlü bölgesel otlatma da yapılabilse mevcut merada 20 bin kadar hayvan bile beslenebilir diyor mahalleli. Su ve hayvancılık arasındaki ilişkiye güzel bir örnek daha. Su varsa daha çok buğday, arpa var. Su varsa daha çok ot var daha çok et-süt var.

Memiş Akıncı sözü alıyor ve eskiden meyvecilikten iyi kazanabildiklerini fakat artık kazanamadıklarını belirtiyor. Girdi maliyetlerindeki artışı bunda en önemli neden olarak görüyor. Fakat bu durum sadece artan üretim maliyetleriyle açıklanamaz. Artan maliyetlere ek olarak örgütsüzlük ve ülkenin tarımsal üretimindeki plansızlığın da bölge meyveciliğini olumsuz etkilediğini söylemek gerekir.

Kontrolsüz dikilen meyve ağaçlarının pazara sunulan meyve miktarındaki artışa sebep olması da çiftçinin meyvesini satmasında zorluk yaşamasına sebep oldu. Yukarıda ‘nerede o meyve ağaçları?’ diye sormuştum, işte cevabı burada. İhtiyaç kadar meyvecilik yapılmalı ve çiftçi mutlaka kooperatifler vasıtasıyla örgütlenmelidir.

TARIM YAPBOZ TAHTASINA DÖNDÜ

Altan Eraslan ise artan girdi maliyetlerini anlatmak için bazı örnekler veriyor. Meyvecilikte kullandıkları zirai ilaçların zamlandığını, meselâ elmaya 20-30 defa ilaç atıldığını söylüyor. Atılan ilaçların maliyetinin, elmadan kazandıklarına eşit olduğunu söylüyor. Pancar üretiminde ise 1 litre mazot alabilmek için 20-25 kg pancar satmaları gerektiğini vurguluyor Altan Bey. İki sene önce ürettikleri şeftalinin kilosunu 2 TL’ye meyve suyuna verdiklerini belirten Altan Eraslan, aldıkları paranın işçi masrafını bile karşılamadığını, onun için şeftali ağaçlarını söktüklerini söylüyor.

İşin acı tarafı bu sene para etmeye başlayınca yeniden elma-şeftali dikmeye başlamışlar. Güler misin ağlar mısın? Planlı, sistemli, verimli bir şekilde yürütülmesi gereken tarımsal üretim ülkemizde ne acıdır ki yapboz tahtasına döndü. Çiftçinin, dolayısıyla Türkiye’nin kaybolan yıllarına, üretim düşüşüne mal olan bu olaylar ülkemizin hemen her yerinde karşımıza çıkıyor. Bu sorun sadece kamucu, planlı bir tarım politikasıyla çözülebilir.

Karayahşiler Mahallesi, eskiden ağırlıklı olarak meyvecilikle geçinirmiş hayvancılık bugünkü kadar çok yokmuş. Bu da anlaşılabilir bir durum çünkü hayvancılık üretim alanları içerisinde nispeten en zor olanıdır, en emek yoğun uğraştır. Mera olmasına rağmen mahalle halkı daha az zahmetli olan meyveciliği, hayvancılığa tercih etmiş fakat bugünkü mevcut koşullarda hayvancılığa yoğun şekilde dönüş yaşanmış.

Karayahşiler üretim olanaklarının çeşitliliği açısından çok elverişli imkânlara sahip olduğu için şanslı bir bölge. Bu farklı imkânlara sahip olmasaydı büyük göç veren diğer köyler gibi boşalması işten bile değildi.

ÇÖZÜLEMEYEN SULAMA SORUNU

Karayahşiler’de de sulama sorun olarak karşımıza çıkıyor. Işıklı Gölü’nden gelen suyun vahşi (salma) sulama şeklinde kullanıldığını, böyle olunca da göldeki suyun erken bittiğini belirtiyor Altan Bey. Damlama sulama sistemi kullanılsa göldeki suyun belki de 5 sene yetebileceğini de ekliyor. Muhtar Hasan Solmaz ise damlama sulama ile ilgili kamu projesinin tamamlandığını fakat bir kazma bile vurulmadığını söylüyor. Geçenlerde yapılan bir toplantıda kendilerine projeyle ilgili yeterli maddi kaynağın olmadığı söylenmiş.

Türkiye’de bu durumla o kadar çok karşılaştım ki anlatamam. Projesi başlamış ya da tamamlanmış, temeli atılmış ya da atılmamış, sulama kanalları yapılmış fakat bütçeden para ayırılmadığı için bitirilmemiş o kadar çok sulama projesi var ki ülkemizde.

Düşünün ki ekonomik kurtuluşunun tek yolu üretim devriminden geçen bir ülke bunun için ödenek ayırmasın! Akıl alır gibi değil. Fakat ekonomi yönetimini Sayın Mehmet Şimşek gibi liberal ekonomistlere bırakırsanız, o ülke tabii ki üretimini artırmanın peşinde değil borç para bulmanın peşinde koşar.

Türkiye’nin sulama projeleri derhal tamamlanmalı ve sulu tarıma geçilmelidir.

Söz, buğday arpa fiyatlarına gelince tabii ki konu TMO’ya (Toprak Mahsulleri Ofisi) geldi. Muhtar, TMO’nun alım garantisi verdiğini fakat çoğu zaman almadığını belirtti. Memiş Bey randevu sistemiyle çalışan TMO’nun 20 gün sonraya randevu verdiğini, parçalı tarlalara sahip olan çiftçinin biçerdöverciyi o kadar bekletme şansının olmadığını, toplulaştırmanın gecikmeden mutlaka yapılması gerektiğini belirtti.

Altan Bey ise TMO’ya götürülen tahılın nemli olduğu gerekçesiyle geri çevrildiğini bundan dolayı ürünün nakliyesinin kendilerine pahalıya patladığını belirtti. Tahılını tüccarda kurutma makineleriyle kurutup tekrar TMO’ya götürdüklerini halbuki TMO’da bir kurutma sistemi olsa hem üründeki firenin azalacağını hem daha ekonomik olacağını da ekledi. Altan Bey’in üzerinde durduğu bir diğer konu da hububat fiyatlarının hasat zamanı değil de ekim zamanında açıklanması gerektiği konusu. “Eğer ekim zamanı açıklanırsa çiftçi önünü görmekte zorluk yaşamaz, ona göre plan yapar” diyor.

Türkiye’de Karayahşiler gibi nice mahalle, insanı gibi çalışkan nice çiftçimiz var. Önemli olan nokta bu potansiyelimizi üretime dönüştürmektir. Bunun için de Türkiye’nin önündeki tek yol Üretim Devrimidir. Üretim Devrimine gidecek yolda da yapılması gereken üretimin önünü açacak planlama, sulama projelerini tamamlama ve üretime yeterli maddi kaynağı ayırmaktır.

Denizli Hayvancılık meyve TMO Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)