Çay var içersen bilim adamıyım yersen…
Son zamanlarda ülkemizde sahada bilgisi olmadan fikir beyan edenlerin itibar gördüğüne şahit oluyoruz. Bunların başında bilim adamı kisvesiyle tanınıp daha çok kahvehane üslubu ile dikkat çeken Jeoloji Profesörü Celal Şengör geliyor.
Şengör’ün hüküm verdiği sahaların başında teoloji ve tarih gelmektedir. Bir insanın tarihe merakı olması, o konuda bilirkişi edasıyla fikir beyan etmesi anlamına gelmemelidir. Zira her sahada olduğu gibi sosyal bilimlerin anası sayılan tarih alanında da bir konuyu sağlıklı analiz edebilmek için o alandaki literatüre ve metodolojiye hakim olmak icap eder. Ben uzman olduğum sahada Şengör’ün tutarsız görüşlerini bu yazımda ortaya koyacağım.
Şengör, bir yazısında Seydi Ali Reis'in Mir'ât ül Memâlik adlı eserini işe yaramaz bir çalışma diye tenkit etmiştir. Fakat 1894 yılında İngiltere Hükûmeti, Sultan Abdülhamid'den Seydi Ali Reis’in kıymetli eserini çevirmek için izin istemiş, hatta 1899’da kitabı İngilizceye çeviren Mr. Vambery'e Osmanlı Hükûmeti tarafından teşekkür bile edilmişti. Dolayısıyla İngilizlerin denizcilik alanında önemli bir kaynak olarak gördüğü bir Osmanlı eserini Şengör istihza ile bilip bilmeden tenkit etmektedir.
SÖMÜRGECİLİĞİ MAHARET GİBİ ÖVMEK
Şengör yine bir başka konuşmasında İngiliz sömürgeciliğini bir maharet gibi överken bahsettiği “Royal Society”, İngiltere’nin kolonilerinde misyonerlik faaliyetleriyle Afrika’nın kaynaklarını sömüren gizli localardı. Şengör, Osmanlı Devleti için “İdare ettiği topraklara dilini dayatsaydı orayı ihya ederdi.” demektedir. Bu gerçekten hastalıklı bir ifadedir. Yani Osmanlı Devleti Mısır’a Türkçe dayatmadı diye mi ihya edemedi ya da Hindistan ihya olduğu için mi İngilizce konuşuyor? Özetle bir dili dayatmayla bir ülkenin ihya olmasının izah edilecek bir tarafı yoktur.
Şengör, bir başka yerde “Kanuni Sultan Süleyman öyle salak olmasaydı bugün Afrika’da sömürgelerimiz olurdu.” diyerek bilim ahlakını da tamamen bir kenara bırakmıştır. Azerbaycan’da yaptığı bir başka söyleşide, “En cahil Türkler Müslüman Türklerdir. En kötü dönem Osmanlıdır.” demektedir. Bu söyleminde tutarsız yorumunun haricinde ayrıca ateist duruşunu sergileyerek İslam düşmanlığı da yapmaktadır.
Halbuki o beğenmediği Osmanlı Devleti, Afrika'ya bir alim gönderip Güney Afrika’nın yerli dilindeki ilk ilmihalini yazdırtmıştı. Osmanlı ilmiye sınıfını tenkit edebilmek için en azından onların yazdığını okuyabilmek gerekir.
AŞAĞILIK KOMPLEKSİ
Şengör, “Cehaletten Kurtulma Sanatı” adlı kitabında son derece avam ağzıyla “Fatih inanmazdı, Bayezit yobazdı, Selim sarhoştu” gibi çıkarımlar yapmıştır. Ne yazık ki aşağılık kompleksin bir tezahürü olarak doğu medeniyetini küçümserken tarihi şahsiyetlerin hatırasına da saygısızlık etmektedir. Bir ecnebi tarihçi Arnold Toynbee bile, “Osmanlı kurumları, belki de gerçek hayatta Platon'un idealar cumhuriyetine en yakın teşekküldür.” demekten kendini alamamıştır. Şengör bu denli hesapsızca konuşmalarına rağmen medya tarafından sürekli gündemde tutulmaktadır.
2021 yılında katıldığı bir etkinlikte bir kız öğrencisine cinsel taciz uyguladığını belirtmişti. İstanbul Teknik Üniversitesi, Celal Şengör hakkında soruşturma başlatmış; Şengör de yaptığını cinsel taciz olarak görmediğini ifade etmişti. Bir başka programda Şengör kendi dışkısını yediğini itiraf etmiş, daha burada yazamayacağımız kadar ilim ve bilimsellikten uzak iddialarla topluma sadece zarar veren hal ve hareketlerde bulunmuştur.
YUNUS EMRE’NİN SÖZÜ
Halkımızın içinden çıkan Oktay Sinanoğlu, Fuad Sezgin, Aziz Sancar gibi gerçek bilim insanlarını tanıdıktan sonra insan haliyle Şengör’ün biliminin Türkiye’ye hatta insanlığa ne faydası var, diye sormadan edemiyor. Anadolu’nun bağrından çıkmış Yunus Emre,
“Girdim ilim meclisine
Eyledim kıldım talep
Dediler ilim geride
İlla edep illa edep…” demişti.
Elbette Şengör’ün “İlim kendin bilmektir.” diyen Yunus’u anlamasına ihtimal vermesek de edebin olmadığı bir yerde bilimin sakat doğacağına şüphe yoktur. Kendi yaşadığı halka ve ülkeye faydası olmadıktan sonra şurada bilim üyesi, falancı ülkede ilim adamı sayılmasının ne kıymeti var? Genç kuşaklara zarar veren bu yanlış tutumunu bir tarihçi sıfatıyla halen yaşarken kendisine söylemek istedim.