Cinsler arasında: ‘Emilia Perez’
Oscar ödülleri tarihinde “Broadway Melodisi”nden “Büyük Ziegfled”e, “Paris’te Bir Amerikalı”dan “Batı Yakasının Hikayesi”ne, “Gigi”den “Benim Tatlı Meleğim”e kadar toplam 10 müzikal yapıtın en iyi film seçildiği biliniyor. Özellikle 1950-60’lı yıllarda çok popüler olan bu türün son başarısı uzun bir aradan sonra 2002’de “Chicago”yla gelmiş, son yıllarda nicelikte artış olmasına rağmen müzikal filmler Oscar kazanmakta zorlanmıştı. Şimdi bu yılın gözdesi olarak Fransa-Meksika-Belçika ortak yapımı “Emilia Perez” var karşımızda. Filmin Oscar adaylığı sonrasında yaşananların ise en az kendisi kadar ilginç olduğunu da baştan söyleyeyim.
Türler arasında gezinmeyi seven, cezaevi filmi “Yeraltı Peygamberi”, western filmi “The Sisters Brothers”, romantik sayılabilecek “Paris, 13. Bölge”, ağlatıcı “Pas ve Kemik”le tanıdığımız 1952 doğumlu Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın “Bedeni değiştirmek toplumu değiştirir” şiarıyla yola çıktığı, LGBT temalı, “trans birey” öykülü müzikali “Emilia Perez”, seyirciyi Meksika’ya götürüyor ve 30’lu yaşlardaki avukat Rita’yla tanıştırıyor.
Bir hukuk şirketinde çalışan, başarılarına başkasının konduğu, parasız, suçluları beraat ettirmekten bıkmış Rita’nın hayatı, bir uyuşturucu kartelinin lideri, acımasız, ürkütücü görünüme sahip Manitas’la tanıştığında değişiyor. Evli ve iki çocuklu, görünürde iyi bir baba olan adam Rita’ya zenginlik vaat ediyor ve şaşırtıcı bir istekte bulunuyor, cinsiyet değiştirme ameliyatına yardımcı olmasını istiyor! Bangkok, Tel Aviv derken bir doktor bulunuyor ve Manitas, sadece Rita’nın bildiği bir operasyonla kadın haline geliyor. Ailesini İsviçre’ye gönderiyor, kendisi Londra’ya yerleşiyor, fakat dört-beş yıl sonra çocuklarını çok özlemeye başlıyor ve Meksika’ya dönüyor, kimliğini gizli tutarak aileyi tekrar topluyor. Bu kez kendisini çocuklara “hala” olarak tanıtıyor ama şiddet dolu geçmişi yakasını bırakmıyor vs. vs.
İNSAN HAKLARI ŞAMPİYONU
Jacques Audiard, kâğıt üstünde ancak alay konusu edilebilecek ya da ancak çılgın bir komediye malzeme olabilecek bu saçma öyküyü o kadar öyle ciddi bir anlatımla aktarıyor ki etkilenmemek, zaman zaman heyecanlanmamak elde değil. Müzikal boyutuna, şarkı sözlerine falan diyecek bir şey yok da Manitas’ın, yeni adıyla Emilia’nın her yıl binlerce kişinin kaybolduğu Meksika’da bir sivil toplum örgütü kurarak insan hakları şampiyonu haline gelivermesi, zamanında kendisini aldattığını öğrendiği karısının bu ilişkiyi sürdürdüğünü anlamasıyla öfke nöbetine tutulup intikam alması vb. yenilir yutulur gibi değil.
Malum, Oscar’da artık “dezavantajlı gruplar” baş tacı ediliyor ve “Emilia Perez” de transları, lezbiyenleri, faili meçhulleri, uyuşturucu kartellerinin katlettiği zavallı öğrencileri tepe tepe kullanıyor. Audiard, LGBT propagandasını da aşmış ve işi LGBT sömürüsüne vardırmış ve bunun karşılığını da Cannes’da jüri özel ödülünü havaya kaldırarak, Oscar’da bol adaylık elde ederek almış durumda.
OYUNCUNUN GEÇMİŞİ
Ancak öte yandan, filmin favoriler arasında yer aldığı Oscar yarışında büyük bir tökezleme yaşadığını da belirteyim. Filmde Manitas’ı ve Emilia Perez’i canlandıran oyuncu Karla Sofia Gascon’un geçmişte attığı tivitlerde siyahları ve Müslümanları aşağılayan ırkçı mesajlar verdiğinin ortaya çıkması, Oscar bahislerini tepetaklak etti ve “Emilia Perez”in şansını epeyce zora soktu. Gerçek adı Juan Carlos Gascon olan, evli ve bir kız çocuk babasıyken ameliyatla cinsiyet değiştirip kadın haline gelen ve en iyi kadın oyuncu ödülü kazanan ilk transseksüel olarak adını Cannes tarihine yazdıran Karla Sofia’dan sol-liberal bir kahraman yaratmaya çalışanlar, aşırı sağcı mesajlar nedeniyle bugünlerde büyük şaşkınlık yaşamakta. Bu da bir çeşit türler-cinsiyetler arası gezinti sayılır aslında.