23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dar alanda sert paslaşmalar: ‘Suikast Treni’

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Özellikle yerli sinema ve dizi sektöründe, basın karşısına geçtiklerinde yönetmen ve oyuncuların ağzından sıkça duyduğumuz klişe bir cümledir: “Biz bu filmi çekerken çok eğlendik.”

Sinemalarımızda geçen hafta gösterime giren, başrolün Brad Pitt’e emanet edildiği, David Leitch yönetmenliğindeki “Suikast Treni” (Bullet Train), seyirci kadar film ekibini de eğlendirmiş olabilecek bir yapım. Karşımızda bir kahkaha tufanı yaratılmıyorsa da kan ve şiddetle birlikte eğlenceli yanları öne çıkan, boş ama hoş bir aksiyon-komedi var. Başrolde Brad Pitt’i görüp de üst düzey bir film seyredeceklerini zannedenler biraz hayal kırıklığına uğrayabilirler ama yine de seyirciye keyiflice anlar sunmayı başaran bir seyirlik olarak tanımlanabilir “Suikast Treni”.

YUMAK ÇÖZECEKSİNİZ

“General”den “Beni Seven Trene Binsin”e, “Kassandra Geçidi”nden “Trans-Europ-Express”e, “Trendeki Yabancı”dan “Şark Ekpresi’nde Cinayet”e, “Büyük Tren Soygunu”ndan “Firar Treni”ne, “İşimiz Tren Soymak”tan “Gece Treni”ne kadar yüzlerce filmle sinema tarihinde çok özel bir yer edinen “tren filmleri” listesine yeni bir örnek eklenmiş durumda. David Leitch, filmin bir zaafı olarak, stüdyo işi olduğunu çok belli eden mekân tasarımıyla, dolayısıyla alışılagelmişin tersine seyircide dar-sıkışık-sarsıntılı kompartıman duygusu uyandırmadan baştan sona raylar üstünde giden bir serüvene imza atmış. “Ateşten Kalbe Akıldan Dumana” (1995), “Kapışma” (1998) gibi çıkış filmleriyle tanıdığımız İngiliz yönetmen Guy Ritchie’nin karmaşık öykülü, bol diyaloga dayanan, karakterlerin yollarının birbirleriyle kesişmiş olduğu silahlı külahlı aksiyonlarını çağrıştıran, seyirciyi biraz yumak çözmeye zorlayan bir film “Suikast Treni”. Filmi seyretmemiş olanlar için hiçbir anlam ifade etmeyeceği için açık açık söyleyebilirim ki örneğin o çocuk damdan niye atılmış bir türlü anlayamadım!

ÖLÜM MAKİNELERİNİN ÖLÜM KORKUSU

Japon yazar Kôtarâ Isakâ’nın çok satan romanının epeyce bir değişikliğe uğramış hali olarak seyrettiğimiz filmde, birbiriyle dalaşan ve çatışan bir grup suikastçı-intikamcının Tokyo-Kyoto arasındaki hızlı trende, para dolu bir çantayı ele geçirmek için giriştikleri mücadele öyküleniyor. Brad Pitt’in canlandırdığı “Uğur Böceği” lakaplı Amerikalı suikastçı çantayı ele geçirip ara istasyonların birinde trenden inmeye çalışıyor ama bir türlü inemiyor. Sık sık karşı karşıya gelen diğer karakterler de nihai ve esas kapışmanın yaşanacağı son istasyona doğru hızla yol alıyor. Her biri birer ölüm makinesi ama aynı zamanda ölüm korkusuyla da yüz yüze geliyorlar.

İki saatlik bir yolculuğu iki beyazperde saatine sığdıran David Leitch, trendeki diğer yolculara çok az zaman ayırarak temel karakterlerin gayet sevimli biçimde ve muhabbet içinde kan döküşlerine odaklanmış durumda. Hemen her karakter için geri-dönüşlü tanıtım sahnelerine de yer veren filmde, giderek tenhalaşan hızlı trenimiz dar alanda sert paslaşmaların oyun sahası haline geliyor.

Kaynak romanı okumadım, dolayısıyla bu öykü tümü Japon olan karakterler arasında nasıl gelişiyor bilmiyorum ama ABD-Japonya ortak yapımı olan bu filmdeki Batı dozu fazla kaçmış gibi. “Deadpool 2”, “Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw” filmleriyle de bilinen eski dublör-yeni yönetmen David Leitch, kargaşa ve şamata dolu bir filmle şu sıcak yaz günlerinde sinemaseverlere sesleniyor. Serin bir salonda, çok fazla şey beklemeden karşısına geçerseniz, kendinizi zorlu bir tren yolculuğunda bulabilirsiniz.

Japonya ABD