19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğu Tabletleri: Yirmi Beşinci Tablet, Türk

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Kalabalık değildik, gücümüz kalabalıktı, biz Türk’tük,

Öyle bir ana yoğurdu ki bizi, kurtuluşa doğrulduk.

Sonsuza dek işe koştu bizi: Kendi dilimiz, kendi bilimizle.

Bunun için mi geldik yeryüzüne: Türkçemiz için mi?

Yazdık ne yazdıysak insan aklına, insan kalbine:

Su nasıl işlerse kayayı, işledi onlar da halkın gönlüne.

Kaç kez doğduk kara topraktan ve yüksek mavi gökten,

Yazdık sonra ne yazdıysak kilime, kütüğe, kayışa,

Vurduk adlarımızı Turan ovalarında binlerce dikili taşa.

Kıtalarda baştanbaşa, Asya’da ayaktayız, arştayız,

Bakıyoruz oradan yeryüzüne, torunlarımız görsün diye.

Durmadan yürüdük başka iklimlerde, başka kollardan,

Kurucuyduk kurduk, ne yıktıysak yıkmadan önce.

İki gün koştuksa ordularla, üçüncü gün bir kent kurduk,

Düşmanlarımız Türk oldu, biz kurt olduk, kartal olduk,

Kan bağını damarda değil, kutlanan bayrakta bildik.

Yüz yılda yurt dolduran ordu, bir günde boşalıp gitti,

Bir yol tuttuk hakça, yiğitçe, çocukça: Uçuruma itti bizi,

Masal gölleri gibi göz kamaştıran halklar yol bulup aktı.

Oradan göğe ağdık ve kanat açtık yerin görkemine:

Kanatlarımızın altına aldık katarları, kimsesiz sürüleri.

Bahadır ateşiyle büyük ocağın içinde birlikte yandık,

Onlarla imparatorluk kurduk, onlarla uygarlık yarattık biz.

Halkların tunç hamuruna mayamızı kattık, kalbimizi,

Kapalı bozkırdan açık denizlere biz onlardık, onlar bizdi.

Dağlar, ırmaklar Türkçe konuştu ve Tanrılar da,

Aynı arzuyla bildiler hilali, güneşi ve Umay anayı da.

Ve bir daha çoğaldık, yeni topraklarda, yeni atalardan,

Bir yanımız sel gibi aktı kanatlı atlarla, şafaklarda,

Bir yanımız yeraltında kanal açtı kanayan tırnaklarla. 

Arkların ağzından döküldü çölün karnına şifa:

Elimizde kazma, en uzun namazı biz kıldık Karız’da.

Üzüm kokulu torunlar, kiraz çiçekli kızlar yetişti,

Orada su gibi aktı en tatlı ezgiler ve kardeşliğin şanı.

Karıştı, kucaklaştı gökten gelen gururlu adamlar:

Onlar Sinan oldu, Yunus oldu, Kaşgarlı Mahmut oldu,

Onlar Kerem ile Aslı oldu, Şeyh Bedrettin oldu...

Ve demire nakşolundu bin yıl arayla iki Türkün nişanı:

İlkine Bilge Kağan derler, ikincisi bilimin Kemal’i.