25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dolar ile rublenin savaşı

R. Bülend Kırmacı

R. Bülend Kırmacı

Eski Yazar

A+ A-

BÖLGE DOSTLUĞU AVRASYA DAYANIŞMASI

Ukrayna savaşı bir anlamda “dolar ile rublenin”, ABD ve Rusya para birimlerinin savaşı.

Bizzat IMF Başkanı, Bretton Woods’tan sonraki dolar egemen sürecin ricat ettiğini açıkladı.

Rezerv para sisteminde dolar tekeli kırılmakta; yeni bir dünya biraz da böyle kurulmakta!

Belki de gün gelecek, bizde de Yap-İşlet-Devret modeli dolarla telaffuz edilmez olacak.

Savunma pozisyonları ile iktisadi çıkarların korunmasının “bütünselliği” daha iyi anlaşılıyor.

Türkiye’nin iktisadi ve siyasi güvenliği bölge dostluğunda, Avrasya dayanışmasında beliriyor.

KAMUCULUĞUN DÜNYASINDA KARMA-EKONOMİ

“Para” bir birikim (tasarruf) ve değişim aracı. Doğal olmayan ona “yatırım” rütbesi vermek!

“ABD dolarını”, kişilerin ve hatta şirketlerin bile istiflemesi ise, akıl dışılığın ta kendisi.

Fakat dolarla konuşan sistemden, “doların kadar konuş” düzenine evrilen o “gönüllü köleliği” nasıl unuturuz! Neo-liberalizmi, özelleştirmenin dipsiz kuyularını asla ama asla unutmayalım!

Artık, kamuculuğun dünyasındayız. Karma-ekonomiyi baş tacı etmeliyiz; bu da bizim savaşımız! Gerçekten aklı başında sanayi çevreleri hem bunun farkında, hem de ruble ve yuan ile ticaret arayışında.. Tam da bu “büyük savaşta” cesaret sınırlarını genişletmeli; Suriye ile mesela, en üst düzeyde el sıkışmalıyız…

YENİ BİR PARA HAVUZU TAHKİM VE GARANTİ SİSTEMİ

Evet, sadece rezerv para açısından değil, para transferleri, tahkim ve garantileri de etkileyecek bir süreçteyiz…

Dolar ile rublenin savaşı, yeni dünya düzeni ile daha hakça bir dünya düzeni arasındaki savaştır aynı zamanda… Kaldı ki, “dolar dışı ticaret”, doların anavatanına bile sosyal transferler ve vatandaşlık hakları açısından esenlik getirebilir. O arada, beri yanda, bir Avrasya para havuzunun tanımlanması, bir banka garanti sisteminin ihdası ve bir tahkim kurumsallığının yapılanması uzak olasılıklar değildir…

Türkiye “borçlanma”, “borsa”, “döviz”, faiz gibi olgular ile ağır yaralanmıştır...

Bu süreçte, buna karşın Türkiye;  düzenli ekonomi, kurallı ticaret, ihtiyaç duyulan ikili ve çok taraflı iş birliğine kendi tecrübesiyle katkı verebilir ve bu katkıyı verirken kendi yaralarını da sarabilir. 

SANAL PARAYLA FABRİKALARIN SAVAŞI

Gerçekte dolar ile rublenin savaşı, “paradan para kazanmayı” öğütleyen, sanal dünyanın merkantilist dümencileriyle, bunun karşısında, yatırıma, üretime odaklanan, ekonomide kalkınma rotasında dümen tutmak, düzen kurmak isteyen anlayışların savaşıdır…

Dolar ile rublenin savaşı likit ve nakit varlıklar ile sabit yatırımların; fabrikaların, atölyelerin, kooperatiflerin savaşıdır. Bu savaş aynı zamanda kent-devletleri ile ulus-devlet yapılarının savaşımıdır. Yeryüzündeki enerji vahaları ve maden yatakları dahil halkları mülksüzleştirmek isteyen büyük sömürü sistemi yenilmeden ve tüm gayrı-menkullerden kovulmadan bu savaş bitmeyecektir. Ve çok iyi biliyoruz ki, bizim zaviyemiz ve hafızamızda bu savaş; piyasacı rantçılarla, kalkınmacı halkçılığın savaşıdır…

VE… TÜRKİYE’NİN SAVAŞI

Gelelim Türkiye’nin alması gereken önlemler, yapması gereken düzenlemelere…

Dalgalı kurdan tedricen vazgeçmeliyiz. Büyük şirketlere “vergi affı” gibi uygulamalardan kaçınmalıyız. “Batık Kredilere” geçit vermemeliyiz. Yurt dışına “kaçırılan” paramızı geri çağırmayı bilmeliyiz. Gümrük duvarlarını yükseltmeli, iç pazarı doyuran bir tarım üretiminin uzantısında dış satıma yönelmeliyiz. Madenlerimize, özellikle de bor ve toryuma sahip çıkmalı, bunların kamun envanterinde kalmasına onurumuz gibi özen göstermeliyiz. Tasarrufa büyük önem vermeli, israf ve savurganlıktan kaçınmalıyız. Bankaların aşırı karlılığını sorgulamalı, her türlü fonla kamu yatırımlarını alabildiğine artırmalıyız. Avrasya’nın yükselen ekonomileriyle uygun koşullarda kredi ve makul bedelle enerji tedariki başta olmak üzere iş birliğini geliştirmeliyiz.

Nihayet, unutmayalım ki TL’ye hak ettiği değeri: gelişen endüstrimiz, savunma sanayi kabiliyetimiz, tarımdaki kapasitemiz, teknoloji tabanlı ihraç ürünlerimiz, güçlü ordumuz, kültür-sanat, bilim dünyasındaki katkılarımız verecek ve de iktisadi savaşları üretim ordularımızla kazanacağız.