29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünya merkez bankaları dolardan vazgeçiyor

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

ABD’de başlayan ve dünyayı saran 2008 finansal krizinden sonra 1980’lerde kurgulanan neoliberal finansal sistem sarsıntılar yaşamaya başladı. Kriz, Batı ekonomilerini öylesine sarstı ki uzun yıllar görülmemiş bir durgunluk ve istikrarsızlık baş gösterdi. 2008 yılı sonrasında Batı ekseninden bağımsız bir rotada bulunan ülkeler istikrarlı büyüme süreçlerini devam ettirdiler. Bugünlerde gerek IMF gibi Batı ekonomisinin temel kurumları gerekse belli başlı etkin ekonomistler ABD dolarının rezerv para olma özelliğini kaybedeceği öngörüsünde bulunuyorlar. IMF’nin geçen ay sonunda yayınladığı bir çalışma bu konuyu detaylarıyla inceleyip doların rezervlerde ağırlığını azalmasının sebeplerini incelemiş. Rapordan önemli başlıkları kısaca inceleyelim. 

YUAN ADIM ADIM GÜÇLENİYOR

ABD doları gücünü uzun yıllar boyunca küresel ticaret, devlet ve özel sektör tahvil ihraçları ve diğer borçlanma araçlarından aldı. ABD’nin küresel ticaret hacmi Bretton Woods sistemi yıkıldıktan sonra azalmaya başlamış olsa da diğer alanlardaki hakimiyeti doların gücünü korumasını sağlamıştır. Doların gücünün korunmasında diğer bir faktör ise uzun yıllar boyunca doları ikame edecek güçlü bir para biriminin bulunmaması oldu. Avronun sahneye çıktığı ilk yıllarda doların egemenliği sarsılsa da zaman içinde özellikle 2008 sonrasında avronun gücü azalmaya başladı. Fakat 2008 krizi sonrasında doların alternatifsizliği sona erdi ve ABD dolarına karşı avronun dışında Çin yuanı çıktı. Çin ekonomisinin yüksek tempoda büyümesi ve dünya ticaretinden aldığı payın artmaya başlaması, yüksek üretim gücü yuanı küresel ölçekte artan oranda ön plana çıkarmaya başladı. Çin, Kuşak Yol Girişimi bağlantılı yatırımlarla ve dış ticareti destekleyen SWAP anlaşmalarıyla yuanı destekleyen ve güç veren adımlar attı. Yuan atılan adımların karşılığını dünya merkez bankalarının rezervlerine ve IMF’nin SDR sepetine alınarak gördü.

İSTİKRARSIZ DOLARI AZALTIYORLAR

IMF araştırmacıları ABD dolarının dünya merkez bankalarındaki ağırlığının azalmasını faiz oranlarına, çapraz kurlara veya faiz farklılıklarına bağlanmaması gerektiğini söylüyor. 2008 krizi sonrası ABD doları ve avroda sık sık yaşanan yüksek oranlı dalgalanma ve güven kaybı nedeniyle merkez bankası yöneticileri portföylerinde çeşitleme yaparak risklerini düşürme eğilimine girdiler.

Merkez bankaları ABD doları portföylerini azaltırken beklenenin aksine avro, Japon yeni ve İngiliz sterlinine yönelmediler. Dolardan kaçan merkez bankaları tarihte ilk kez ‘geleneksel’ veya ‘Büyük Dört’ (ABD doları, avro, yen, sterlin) olarak adlandırılan para birimlerinin dışına gittiler. Yani artık merkez bankaları geleneksel olmayan para birimlerine artan oranda yatırım yapıyorlar. IMF araştırmacıları ABD dolarından çıkışın yüzde 25’inin yuana, geri kalan kısımlarının ise diğer ‘geleneksel olmayan’ para birimlerine yöneldiğini ifade ediyor. Geleneksel olmayan para birimleri ve toplam içindeki payları şöyle; yuan yüzde 25, Kanada doları yüzde 23, Avustralya doları yüzde 20, Güney Kore wonu yüzde 8, İsveç kronu yüzde 6. Raporda ifade edilen en önemli görüşlerden birisi şudur; ABD dolarından başlayan kopuşun önemli ve geniş tabanlı olduğudur. Bu görüş birçok neoliberal ekonomist tarafından bilinçli olarak küçümseniyor olsa da IMF araştırmacıları istatistik verileri ortaya koyarak bu ifadenin altını dolduruyorlar.

‘GELENEKSEL OLMAYAN’ PARA BİRİMLERİ ARTIK DAHA CAZİP

Rapor, geleneksel olmayan rezerv para birimlerinin artışında esasen üç temel etken olduğunu ifade ediyor. Birinci etken; bu para birimlerinin likiditesinin her geçen gün artmasıdır. Tarih boyunca küresel döviz piyasalarında Büyük Dörtlerin likiditesi yüksek olmuştur. Dolayısıyla “Büyük Dört” dışındaki para birimlerinde görülen artış tarihi bir gelişmedir. Merkez bankalarının SWAP işlemlerini artırması ve elektronik döviz işlem platformlarının yaygınlaşması “Büyük Dörtler”in dışındaki para birimlerine yüksek bir likidite sağladı.

İkinci etken merkez bankası yöneticilerinin rezervlerini daha aktif ve verimli kullanmaya ve etkin risk yönetimi yapmaya başlamaları olmuştur. Daha büyük portföyler yönetmeye başlayan yöneticiler risk dağılımı açısından geleneksel olmayan para birimlerine portföylerinde yer vermeye başladılar. Çeşitlendirme eğilimi, gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomiler arasında eşit bir şekilde bölünmüştür. Çin Merkez Bankası portföy çeşitlendirmesi yapan bankalar arasında başı çekiyor. Çin’i İsviçre ve Rusya merkez bankaları izliyor.

SABİT KUR REJİMİ YUANIN GÜCÜNÜ ARTIRIYOR

Üçüncü etken ise “Büyük Dört” para birimi tahvil faizlerinin sıfıra yaklaşması nedeniyle portföylerde daha yüksek faiz veren tahvillerin taşınmaya başlamasıdır. Özellikle yuanın hem daha yüksek faiz vermesi hem de istikrarlı bir seyir izlemesi nedeniyle diğer para birimlerinin getiri oranından misliyle yüksek getiri sağlaması yuan rezervi tutan merkez bankalarını memnun etti.

Portföy yönetiminde kullanılan önemli bir gösterge olan Sharpe oranı bir yatırım aracının düşük riskli bir yatırım aracına kıyasla hangi oranda getiri sağladığını gösterir. Son 10 yıl içinde “Büyük Dört” ve geleneksel olmayan para birimleri içinde yuan diğer para birimlerinin 3-4 katı oranında performans gösterdi. Yuanın performansının yüksek olmasının en önemli sebebinin sabit kur rejimi olduğunun altını çizelim. Dolayısıyla Çin yuanının tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden birisi düşük volatilite ve istikrarlı bir seyir izlemesi olmuştur.

Rapor yukarıda açıklanan eğilimleri istatistiksel olarak kanıtlıyor. Raporun en çarpıcı tarafı sonuç paragrafı; eğer mevcut eğilim devam ederse doların egemenliğinin sona ereceği ve bunda yuan başta olmak üzere geleneksel olmayan rezerv para birimlerinin etken olacağı ifade ediliyor.

TCMB REZERVLERDE ÇEŞİTLEMEYİ VE YUAN PORTFÖYÜNÜ ARTIRMALIDIR

Sonuç olarak, Ukrayna operasyonu sonrası Rusya’ya karşı uygulanan keyfi ve gayrimeşru yaptırımlar küresel ölçekte merkez bankası yöneticilerinin portföylerinde tuttukları dolar portföyünü sorgulamalarına sebep oldu. Özellikle Atlantik cephesine karşı duran ve bağımsız bir çizgi izleyen ülkelerin dolar rezervleri zaman içinde azalma eğilimi gösterecektir. Bu bağlamda TCMB’nin rezervlerinde yuan bulundurmaya başlaması, yuan bazlı tahvil ihraçları yapması, Çin ve diğer bağımsız ülkelerle SWAP anlaşmalarını artırması etkin risk yönetimi açısından büyük önem arz ediyor.

Kaynakça;
https://www.imf.org/en/Publications/WP/Issues/2022/03/24/The-Stealth-Erosion-of-Dollar-Dominance-Active-Diversifiers-and-the-Rise-of-Nontraditional-515150