23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Efes Askeri Tatbikatı ve Haznevi Şeyhi

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

İstisnalar kaideyi bozmaz ama âlemin en yalaka, münafık ve en mahir dansöz medyamız mayısın son haftasından haziranın ikinci haftasına kadar sürecek olan Efes 2022 Askeri Tatbikatı hakkında şaşalı propaganda haberleri yapıyor. “Yunan Egemenliği Son Bulabilir”, “Nefes Kesen Görüntüler” ve benzeri başlıklarla verilen haberde bu tatbikatta ABD, Fransa ve İtalya’nın katılımı sorgulanmıyor? Yunanistan’ı askeri üslerle dolduran, bu üslere yüzlerce tank, uçak sevkiyatı yapan, Türkiye’yi Trakya ve Ege’den kuşatan ABD ordusu, Türkiye’nin milli güvenliği ve egemenliği için mi Yunanistan’a yığınak yapıyor? ABD, Fransa ve İtalya Yunanistan’ın işgal ettiği adaların Türkiye’ye iade edilmesi için mi çaba harcıyor? Yunanistan patavatsız ve pervasızca söylem ve eylemlerini hangi kuvvetlere itimat ederek yapabiliyor?

ABD, Fransa ve İtalya aniden Türkiye’nin “Mavi Vatan” tezi ve talebine destek veren ülkeler mi oldular? Deniz münhasır ekonomik bölgelerinde enerji kaynaklarını çıkarmamız için artık yanımızda hareket edeceklerini mi ilan ettiler? Suriye’de “Kara Gücü” olarak telakki ettiği ve yüzlerce tır silah, para ve istihbarat ile beslediği bölücü örgütler için kendisine 70 senedir hizmette kusur etmeyen Türkiye’yi her fırsatta tehdit eden ABD, Fransa, İtalya ve şürekası Türkiye için Yunanistan’ı mı feda edecek? Geleneksel yapılan, davete dileyenin ve isteyenin katılabileceği tatbikat deyip geçmek yerine bu tatbikattan “Yunanistan Egemenliğinin Sonu” ve Türkiye’nin adaları geri alması” çıkarımları yapmak beyhude bir çaba ve millete yalan söylemektir.

Suriye eski Savunma Bakanı Mustafa Tlass’ın her perşembe günü özel öğle yemeği faslı olurdu. Yemek sofrasında çok renkli şahsiyetler bulunurdu. Mustafa Tlass ile o masanın demirbaş müdavimi, fakülteden meslektaşım olan Ortadoğu’nun maruf Filistin asıllı Suriyeli “Filozofu” Prof. Dr. Ahmet Barkawi vasıtasıyla tanıştım. O gün bana hitaben, “Seni çok takdir ediyorum. Suriye-Türkiye çıkarları için yaptıkların çok önemli. İki ülkenin dostluğuna yaptığın katkıları tarih not edecek. Seni bir televizyon programı esnasında dinledim. Arap dünyasına Mustafa Kemal’i daha çok anlatmak gerek. Büyük bir şahsiyet ve hakkında asılsız iddialar tedavüle sokuluyor. Annem ve babam büyük bir Mustafa Kemal hayranıydı. Mustafa Kemal’e duydukları sevgiden dolayı bana Mustafa ismini verdiler. Ölmeden önce onun meşhur kitabı Nutuk’u Arapçaya tercüme edip yayınlamalıyım. Bu işi sen yapar mısın?” demişti. Memnuniyetle kabul ettim. Nutuk kitabının Arapçası 2010’da neşredildi.

OĞULLAR SÖMÜRDÜ

Mustafa Tlass, görevini bıraktığı 2004 tarihine kadar tam 32 sene Suriye’nin Savunma Bakanı, Başbakan yardımcılığı ve BAAS Merkez Yürütme Kurulu üyesi görevlerinde bulundu. 19 Haziran 2017’de Fransa’da öldü. Suriye’yi iliğine kadar sömüren oğulları tüccar Firas ile General Menaf 2012’de Suriye’den kaçtı. Davutoğlu ile derin ilişkiler kuran Tlass oğulları savaşın başında muhalif burjuva solak ve liboşları sıfatıyla bir istihbarat kucağından başka bir mahfilin kucağına taşındılar. Halen Paris, Washington, İstanbul, Dubai, Doha arasında şaşkın ördek misali dolaşıyorlar. 20 Nisan 2014’te yayımladığımız ‘Tlass ve İhanet Nedir?’ ve 5 Temmuz 2017’de kaleme aldığımız ‘Ey Cemaat! Mustafa Öldü Nasıl Bilirdiniz?’ yazılarımızda bu ailenin yükseliş ve çöküş serüvenini okuyabilirsiniz. Mustafa Tlass ile tanışmamın iki sevabı oldu. Mustafa Kemal ve Nutuk eserinin sahibi olduğu Tlass Basım ve Yayın Evi üzerinden Arapça tanıtılmasına sebep oldu. Ayrıca o tarihte İstanbul’da ikamet eden ve öldürülen babasından sonra cemaatin başına geçen oğlu Haznevi Şeyhi Mürşid Haznevi ile tanışmamıza vesile oldu.

2009’un baharında İstanbul’dayız. Taksim’de maruf bir otelin yanından geçerken otelin kapısında eski Savunma Bakanı Mustafa Tlass ve Prof. Ahmet Barkawi’yle karşılaştık. Hoş beş sohbeti esnasında Mustafa Tlass, “Haznevi Şeyhi Dr. Mürşid Haznevi bizi yemeğe davet etti. Katılmak ister misiniz?” diye sordu. Kabul ettik. Haznevi tarikatı hakkında kapsamlı bir bilgim yoktu. Bu sayede Şeyhi ve fikriyatını yakından tanımak imkânımız olacaktı.  Bu cemaatin lideri olan babası Muhammed Maşuk Haznevi’nin 1 Haziran 2005’te Suriye-Irak sınırında yer alan Deyr El-Zor bölgesinde ölü bulunduğu yönünde medyada haberler çıkmıştı. Babası Şeyh Maşuk Haznevi Irak işgali başladığında Şam’da faaliyet gösteren, “İslam Araştırmaları Merkezi” müdür yardımcısıydı.

ABD GELDİ İŞLER DEĞİŞTİ

Mart 2003’te Irak ABD, şürekası ve mahalli taşeronları tarafından işgal edilmişti. Irak bu projenin uygulanabileceği en verimli sonuç alabileceği ülkeydi. İran ile yaşadığı 8 küsur sene süren savaş, Irak’ı perişan etti. Emperyalizm ve Siyonizm’in karakolları olan Petro-Dolar Körfez Şeyh Hanedanlıkları, Irak’ı İran’a karşı savaşta besledi. Savaş sonunda her iki ülkenin yıpratılması amaçlandı. Bunu geç idrak eden Irak lideri Saddam Hüseyin, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ı cezalandırmak için Kuveyt’i işgal etti. ABD, İngiltere ve İsrail Irak’a çullanma fırsatı yakaladı. Mart 2003’te bin bir bahane ve yalanla Irak işgal edildi. Ülke Büyük Orta Doğu Projesi’ne uygun olarak etnik ve mezhep temelinde paramparça edildi. Irak devleti yerine onlarca dini ve etnik Emirlikler zuhur etti. Onlarca Şii ve Sünni olduğunu iddia eden tarikat ve cemaatler türedi.

Bu işgalden en fazla yarar sağlayanların başında Barzani Hanedanlığı oldu. PKK dahil birçok etnik Kürt, Türkmen, Aşuri, Keldani, Ezidi örgütü cesedi parçalanan Irak’tan parça koparmak için sahada zuhur etti. Fransa ve İngiltere’nin Birinci Cihan Harbinden yani 100 sene önce Osmanlı devletine yaptığını ABD, İngiltere ve İsrail, Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra ortaya çıkan millet temelli devletlere yapıyordu. Kıssadan hisse Siyonizm ve emperyalizm önce son imparatorluklar olan Osmanlı, Rus ve Alman-Avusturya-Macar coğrafyasını küçük parçalara ve devletlere ayırdı. İmparatorluğu meydana getiren topluluklar arasında toprak ihtilafları had safhaya ulaştı. Ve halen çözülebilmiş değil. Yiyebildiğini yuttu yiyemediğini yeniden parçalamak için boş durmadı, durmuyor. İmparatorlukların ardından emperyalizme karşı kurtuluş savaşları ile kurulan milli devletleri de ortadan kaldırmak üzere daha aktif askeri müdahaleleri gündemine aldı. Irak, Kürt, Şii, Sünni birazda Türkmen bölgeleri olarak taksim edildi. Irak Lübnanlaştırılmış ve İsrail’in arzu ettiği Kürdistan idaresi Kuzey Irak’ta daha güçlü hale gelmişti. Sıra aynısını Suriye’nin kuzey coğrafyasına tatbik etmeye gelmişti.

Mart 2004’te Suriye’nin Haseke Vilayetine bağlı kamışlı şehrinde bir futbol müsabakası bahane edilerek ilk Kürt isyanı patlak verdi. ABD’nin Irak bataklığında debelenmesi ve işgale karşı savaşta kan kaybetmesi sebebiyle Suriye’ye müdahale edemedi. Ayrıca Suriye-Türkiye yakınlaşması sağlanmış ve iyi bir hava esmeye başlamıştı. Bu aşamada Suriye’ye karşı ABD’nin istediği askeri müdahaleden ziyade Türkiye’nin seçeneği olan “soft power-yumuşak güç” politikası tercih edilmişti. Bununla birlikte Oğul Esad, liberal politikalarla ve Batı Avrupa devletleriyle inşa ettiği iyi ilişkiler sayesinde olumlu bir profil arz ediyordu. Arap devletleri ile ilişkileri de çok iyi idi. Suriye halkı gayet iyi bir refah dönemindeydi. Bu şartlarda Suriye’ye yapılacak bir operasyonun kazanma şansı yoktu. Mart 2003 isyan provasının ateşi de büyümeden söndürüldü. Bu isyana Suriye’nin Türkiye ile başlayan dostluğu ve işbirliğine karşı PKK’da yarattığı rahatsızlık aşikârdı. PKK’nın Kamışlı isyanına destek verdiği hatta örgütlediği yönünde haberler revaçtaydı.

SURİYE İLE GERGİNLİK SONA ERİYOR

Bu isyana Şam İslam Araştırmaları Merkezi müdür yardımcısı Şeyh Maşuk Haznevi de konuşmaları ile destek verdi. Mayıs 2005’te Suriye polisi “bölücü Kürt faaliyetleri için kullanıldığını” iddia ettiği merkeze operasyon yaptı. Şeyhin tutuklandığı ve polis merkezinde işkence gördüğü haberleri yayıldı. Polis Şeyhin operasyon esnasında merkezde olmadığını ve bir tutuklamanın yapılmadığını açıkladı. Birkaç hafta sonra Şeyhin cesedi Irak sınırında bulundu. Ölümünden Suriye devletini sorumlu tutanlar olduğu gibi ölümünün ardında aile içi hesaplaşma, miras ve makam kavgasına bağlayanlar da oldu. Yerine oğlu Dr. Mürşid Haznevi geldi. Haznevi cemaati büyük bir topluluk. Bu cemaatin birçok kolu ve şeyhi var.

2009’da karanlık bir cinayete kurban giden şeyhin oğlu ile İstanbul’da tanıştık. Otelin önüne biz düzine son model VIP siyah araçlar dizildi. Her arabanın bir refakatçisi vardı. Araçtan inen Şeyhin etrafında ve araçların yanında gayet şık siyah takım elbiseli gençler vardı. Şeyh önce Mustafa Tlass’ı kucakladı. Ardından yanında olan bizleri selamladı ve kucakladı. Kısa bir tanışma faslının ardından araçlara yöneldik. Tlass Şeyh ile birlikte aynı arabaya bindiler. Bizi ayrı ayrı araçlara buyur ettiler. Bindiğim aracın koruması Şeyhin mübarek elinin değdiği vücuduma sarıldı. Hürmetle selamladı. Boğaza doğru yol aldık. Rıhtımda bizim için tahsis edilmiş küçük bir yolcu gemisiyle boğaz köprüsünün öbür ucundaki bir restorana yol aldık. Masada Mustafa Tlass’ın Haznevi Şeyhi ile yakın ve özel bir münasebetinin olduğu görülüyordu. Sanırım Tlass’ın ziyareti Suriye devleti ile Haznevi şeyhin ölümü sebebiyle Haznevi tarikatı arasında baş gösteren gerginliği bitirme ve ilişkilerde yeni bir sayfa açma amacıyla yapıldığını tahmin etmek zor olmadı. Sohbet esnasında Şeyh, Esad’tan övgüyle söz etti.

PEYGAMBERİN İLKESİNE TERS ÇALIŞMALAR

Şeyh Mürşid Haznevi 2 Haziran’da Rudaw TV’ye verdiği mülakatta, “Şehit Şeyh Maşuk Haznevi davası Kobani’de, kutsal Kürdistan bayrağı altında özgürce bir araya gelip bu söyleşiyi yaptığımızda amacına ulaşmış olacaktır” diye konuşmuş. Türk İslam sentezi vardı. Şimdi de Kürt İslam sentezi ile karşı karşıyayız. İlginçtir ama ilk Arap İslam tezini ortaya atan kişi Yezid’in babası Muaviye Bin Sufyan’dır. Bu dini çalışmalar Hz. Muhammed’in evrensel talebi ve vizyonu olan insan merkezli “İslam ve Arabi ile yabancı arasında fark yoktur” ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca özgürlük, insan hakları, din hürriyeti ve adalet isteniyorsa bunun yolu parçası olduğumuz millete karşı ABD ve İsrail bayrakları ile marşlar söylemek değil tek millet olan bizi Kürt, Arabi, Türk olarak birbirimize kırdırana karşı tek yürek olmaktır. Laik ve cumhuriyet ilkeleri ile eğitilmiş özgür birey yerine tabi ve biat eden müritler yetiştiren tarikatları gördükçe, Mustafa Kemal’in, “Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır.” ifadesinin bugün ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyoruz.