Elleri cebimizde görmeyelim duymayalım diye
Sabah sabah ekonomi haberlerine bakıyorsunuz.
Bunların neresi ekonomi haberi diyorsunuz.
Daha doğrusu bunların neresi ekonomi.
ABD Başkanı Trump ek gümrük vergilerini savunurken demiş ki, bazı ülkeler arıyor, popomu öpüyor, ne olur efendim, lütfen…lütfen… bir anlaşma yapmamıza izin verin, her şeyi yaparım, her şeyi yaparım efendim…’ diyorlar…”
Neyse susayım.
Ağzımdan yanlış bir şey çıkmasın.

ABD BORSASINDA FIRTINA
Ama işler öyle değil işte.
Bu kararlardan sonra ne oldu??
ABD borsasında birden kağıtlar ve paralar uçuşmaya başladı. Kayıpların hızla arttığı ABD’de şirket devleri Trump'ın fikrini değiştirmek için her türlü aracı kullanıyorlar…
ÖZEL KALEM SUSIE HANIM ARACI
New York Times’ın haberine göre en büyük… büyük… bankaların CEO'ları, Washington'daki bir lobi grubu tarafından düzenlenen Ticaret Bakanı Howard Lutnick ile özel bir görüşmede karardan vazgeçirmeye çalışmışlar ama başaramamışlar. Trump'ın seçim kampanyasına destek veren mega bağışçıların ayrı bir koldan, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve Hazine Bakanı Scott Bessent'i arayarak taleplerini dile getirmeleri de sonuçsuz kalmış.
Hedge fonu yöneticisi William A. Ackman sosyal paylaşım sitesi X'te, “kötü hesap yüzünden küresel ekonomi çöküyor” diye yazdı.
Trump, konuşmasında ABD'nin gümrük tarifeleri sayesinde günde 2 milyar dolar kazandığını iddia etti.
Yatırım devi BlackRock'ın başkanı Laurence D. Fink, Pazartesi günü New York Ekonomi Kulübü'nde öğle yemeğinde yaptığı konuşmada “Biz konuşurken ekonomi zayıflıyor” uyarısında bulundu.
EYVAH BARBİE BEBEK TÜKETİCİLERİ
Fink, geniş bir tüketici grubunun tarifelerin acısını hissedeceğini öngörüsünde bulunmuş ve barbie bebeklerin daha pahalıya mal olabilecek bir ürün olarak göstermiş. Fink, “Konuştuğum CEO'ların çoğu şu anda muhtemelen bir durgunluk içinde olduğumuzu söyleyecektir” dedi.
ABD başkanının poposu, uçuşan kağıtlar, kötü hesaplar ve Barbie bebekler…
Bu mudur ABD ekonomisi??
Bu arada bir de Türkiye’den bir ekonomi haberi vereyim, sonra esas sormak istediğim soruya geleyim.
YENİ BİR DOLANDIRICILIK
İzmir merkezli devre mülk dolandırıcılığı operasyonunda 17 şüpheli tutuklandı. Zanlılar, yüksek kâr vaadiyle sözleşme işlemleri sırasında ikna ettikleri devre mülk sahiplerinin mobil bankacılık bilgilerini ele geçirerek bu kişilerin hesapları üzerinden kredi çekmişler kurdukları paravan şirketlere aktarmışlar, bu yöntemle 100 milyon lira haksız kazanç sağlamışlar. Aramalarda, dolarlar altınlar ve çok sayıda dijital materyal ele geçirilmiş.
Elbette 100 milyon komik bir para diyeceksiniz.
Bu Türkiye ekonomisinin kılcal damarlarından mikro bir örnek.
Şunun için veriyorum.
Günlük ve sıradan bir haber.
Ama pis koku her yerimizi sarmış.

NEDEN ÜÇ HAFTA İÇİN BU DERT
Türkiye’nin üç yanı deniz. Neden ille kilometrelerce uzağa tatile gitmek zorunda hissedersin kendini. Boşa giden zaman, enerji, gider… vb. üstelik en fazla üç hafta için devremülk taksiti ödemek için yarı ömrün gider, tiyatrondan, sinemandan, eşine, çocuğuna ayıracağın zamandan kısarsın…
Bu ayrı bir “tatil yazısı” konusu…
O üç kuruş parayla daha çok nasıl kâr ederim diye bir de dertlere düşer dolandırıcılara yem olursun…
Sistem en tepeden aşağı kolay, emek karşılığı olmadan “yüksek kâr” ve paracıklar kazanmanın yollarını araştırmak zorunda bırakılan, benim olsun da üç haftalığına devreden mülkten olsun diye diye çarklarını tıkır tıkır çeviren büyük makinelerin minicik parçacıklarına çeviren insan tipi yaratıyor.
SİSTEM BİLİYOR İŞİNİ
Baksanıza elin dev yatırımcı ABD’lisinin bile koskoca ekonomisinde, “zorda kalacak tüketici” diye lafını ettiği “barbie bebek” satın alacaklar…
Sizin barbie bebeğiniz oldu mu?
Benim olmadı.
Çok güzel bebeklerim vardı. Öyle kaskatı, çöp bacaklı filan değildi. Sarılır kucaklaşırdık.
Bezden.
Kıyafetler dikilirdi.
Çocuklarımızın büyük kuzenlerinden elden ele gelen “et bebekleri”…
O ooo ne lüks… ne büyük mutluluk…
Eve getirdiğimde sesleri kulağımda “a aa anne nereden buldun…”
“Nereden aldın” sorusunu bilmezlerdi…
Yedi de neyse yetmişte o.
Sistem gerçekçi. Biliyor işini.
Ekiyor ki biçebilsin.
Neredeyse her gün siyasetin de her düzeyde araç olarak kullanıldığı bir üçkağıt-dolandırıcılık “yeni buluşuyla” karşılaşıyoruz.
Teknoloji ilerliyor.
Yapay zekâ yöntemleri.
Botokslar..

SİYASET ARAÇ BİLE DEĞİL
Siyaset bir araç bile olmaktan da çıktı mı yoksa…
Esas amacı parra parrra mı oldu…
Varsa yoksa o…
Neden milletvekili olmak için bu kadar masraf edilir, mallar mülkler satılır, hatta büyüklerine-karar vericilere sunulur diye şaşırıyor muydunuz..
Artık olağan. Kuralı, bu yaptılar.
“Onu için de benim hırsızım seninkini döver”
“Onlar daha çok çalıyorlardı… ne var herkes çalıyor zaten… biraz da bizimkiler yapsa…”
Bizlere öyle dedirtiyorlar sakin sakin…
Elleri ceplerimizde.
Duymuyoruz, görmüyoruz.
YÜKSELEN ASYANIN KÜLTÜRÜ
Aslında geçen hafta da yazmıştık. Dünya’da taşlar yerinden oynadı. Yeniden Yükselen Asya’ya tanıklık ediyoruz.
Bütün ülkelerin içinde ve aralarındaki ilişkilerde yeni bir düzen kurulacak.
Yükselen Asya’nın en önemli özelliği ne?
Üretmek.
Bu yeni düzenin yeni bir kültürü olmayacak mı?
Kültür ekin demek…
Onu da ata tohumuyla da değil, yeni buluşları bu yeni doğum hizmetine koşarak özel üretip, dikeceğiz, sulayıp besleyeceğiz.
Göreceksiniz.
Göreceğiz.
BİR DAMLA DA BİZDEN
Yeni bir kültürle, yeni üretimle, yeni siyasî ve ekonomik anlayış ve programlarla Türkiye’mizi de dünyayı da şenlendireceğiz.
Karıncaya sormuşlar:
Nereye?
Yangın var, yangını söndürmeye gidiyorum.
Neyle?
Ağzımla su taşıyorum!
Bir damlayla yangın söner mi…
Olsun, katkım olur.
Haydin, bakalım itfaiyeciler! Görev başına!