Yandex
13 Mayıs 2025 Salı
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Evrenin sessizliğinde bir fısıltı: K2-18B’de yaşamın kimyasal izleri

Uğur Güven

Uğur Güven

Gazete Yazarı

A+ A-

Evrenimiz sadece yıldızlardan ve galaksilerden oluşan dev bir boşluk değil; aynı zamanda sonsuz ihtimallerin yankılandığı bir gizem. İnsanlık tarih boyunca gökyüzüne bakarken hep aynı soruyu sordu: "Orada başka biri var mı?" Hatta Sümerler’den beri tüm toplumlar gökyüzüne bakarak yalnız mıyız sorusunu sordular. Belki de bu soru artık bir cevaba biraz daha yakın: Çünkü 124 ışık yılı uzaklıktaki bir ötegezegen olan K2-18b, bize yaşamın sessiz ama net bir sinyalini gönderiyor olabilir.

K2-18B: ÖTEGEZEN OLARAK ÖZELLİĞİ NEDİR?

K2-18b, Dünya'nın dokuz katı büyüklüğünde, bir kırmızı cüce yıldızın yaşanabilir kuşağında (Goldilocks Bölgesi) bulunan bir gezegen. Yaşanabilir kuşak ifadesi, yüzeyinde sıvı su bulunma ihtimalinin yüksek olduğu anlamına geliyor. Ancak K2-18b'nin bizi heyecanlandıran asıl yönü boyutu değil, atmosferinde tespit edilen bazı "hayat belirtisi" niteliğindeki gazlar. Bu gezegen, 2021 yılında önerilen ve "Hycean" olarak adlandırılan yeni bir ötegezegen sınıfına giriyor. "Hycean", hidrojen (hydrogen) ve okyanus (ocean) kelimelerinden türetilmiş. Bu sınıfa giren gezegenlerin kalın hidrojen atmosferleri ve dev okyanusları olabilir; dolayısıyla yaşam için gerekli koşulları barındırma ihtimalleri diğer ötegezegenlere göre oldukça yüksek.

YAŞAMIN KİMYASAL İZİ: DİMETİL SÜLFÜR (DMS)

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu (JWST) ile yapılan gözlemler sonucunda, K2-18b’nin atmosferinde dimetil sülfür (DMS) ve kardeş molekülü dimetil disülfür (DMDS) izlerine rastlandı. Bu moleküller, Dünya’da neredeyse yalnızca biyolojik süreçlerle üretilen ve özellikle okyanuslardaki mikroskobik planktonların faaliyetleri sonucu ortaya çıkan moleküllerdir. Hatta deniz etrafında hissettiğimiz yosun kokusunun temelinde de bu iki kimyasal yatar. İşte tam bu noktada bilim dünyası oldukça heyecanlanmış durumda. Çünkü eğer DMS izlerine rastlandıysa, bu yalnızca kimyasal bir iz değil; aynı zamanda olası mikrobiyal yaşamın bir izi olabilir. JWST bu bulguları ilk olarak 2023'te NIRISS ve NIRSpec cihazlarıyla fark etti. 2025’te gelen yeni gözlemler ise daha ileri bir cihaz olan MIRI ile doğrulandı. Bu da DMS’nin atmosferde gerçekten var olabileceğine dair ikinci, bağımsız bir kanıt anlamına geliyor. Bilimsel dünyada heyecanın yanında temkinli bir yaklaşım da var. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Nikku Madhusudhan liderliğindeki ekip, keşiflerini duyururken dikkatliydi. Her ne kadar DMS varlığı verilerle uyumlu görünse de, kesin bir "yaşam keşfi" anlamına gelmiyor. Çünkü teorik olarak DMS, bazı bilinmeyen jeokimyasal süreçlerle de üretilebilir. Oxford Üniversitesi’nden Prof. Chris Lintott gibi bazı astronomlar, verilerin güvenilirliğini tartışmaya açtı. Özellikle "sinyalin güçlü ve net" olduğu açıklamasını sorgulayan Lintott, bilimsel kanıt açısından sinyalin henüz "alt sınırda" olduğunu ifade ediyor.

‘YÜKSEK YAŞAM FORMLARI OLABİLİR’

Bir gezegende yaşamın varlığını değerlendirmek için çeşitli bileşenler göz önüne alınır: su, enerji kaynağı, kararlı kimyasal çevre ve zaman. K2-18b, bu bileşenlerden birçoğuna sahip görünüyor. Hidrojen açısından zengin atmosferi, ultraviyole radyasyonu engelleyebilir ve kimyasal süreçlere elverişli bir ortam sunabilir. Dev okyanusları ise yaşamın yeşereceği bir biyolojik laboratuvar olabilir. Buna ek olarak, bu gezegende metan ve karbondioksit gibi diğer karbon temelli gazların da atmosferde bulunduğu tespit edildi. Bu da gezegenin biyolojik ya da jeolojik olarak aktif olduğunu düşündürüyor. Dolayısıyla şu anki gözlem sınırlarımızla kesin diyemesek de büyük ihtimal ile bu gezegende mikroskobik de olsa hayat bulunma olasılığı yüksek. Hatta şu an algılayamadığımız daha yüksek yaşam formları da olabilir.

TEKNOLOJİNİN SINIRLARI: GÖZLEMLE, TEMASA GEÇMEK ARASINDA UÇURUM

Ne yazık ki K2-18b’ye gitmemiz şu anki teknolojimizle mümkün değil. Bu nedenle teleskoplarla yapılan spektral analizler şimdilik elimizde olan tek yöntem. Bu analizler, bir gezegen yıldızının önünden geçerken, yıldız ışığının gezegen atmosferinden geçip teleskopa ulaşmasıyla yapılır. Hangi ışık dalga boylarının atmosferde emildiği incelenerek, oradaki moleküller hakkında fikir edinilir. Ancak bu yöntemler doğrudan gözlem değildir. Gezegenin yüzeyini direkt olarak göremiyoruz. Mikroskobik yaşamı elimize alıp inceleyemiyoruz. Bu nedenle elimizdeki veriler yorumlara açıktır ve her zaman belirsizlik taşır.

BU KEŞİF NE ANLAMA GELİYOR?

Bu bulgular, insanlığın evrendeki yalnızlığına dair inancını sorgulatıyor. Eğer K2-18b’de gerçekten yaşam varsa, bu durum evrende yaşamın çok daha yaygın olabileceği ihtimalini doğurmakta. Hatta bu sadece "akıllı yaşam" için değil, mikrobiyal yaşamın bile evrensel olduğunu gösterebilir nitelikte bir buluş. Aynı zamanda bu keşif, gelecekteki görevler için de yol gösterici olabilir. Bilim insanları artık hangi tür ötegezegenlere öncelik verilmesi gerektiğini daha net görebiliyor: Yani Hycean dünyalar. Çünkü bu tür gezegenler, yaşamı barındırmak için gereken suyu ve atmosferi sağlayan potansiyel barınaklar. Bir zamanlar sadece bilimkurgu kitaplarının konusu olan "başka dünyalarda yaşam" fikri, artık bilimsel verilerle besleniyor. K2-18b, belki de milyarlarca yıl önce Dünya’nın ilk okyanuslarında oluşan yaşam gibi bir sürecin başlangıç noktası olabilir. Bilim insanlarının daha fazla gözlem yapması, bu gazların kesin olarak biyolojik kökenli olup olmadığını netleştirecek. Belki de önümüzdeki birkaç yıl içinde, "evrende yalnız değiliz" cümlesini bir bilimsel makalede okumaya başlayacağız.

K2-18b'den gelen bu sessiz sinyal, evrenin uzak bir köşesinden fısıldanan bir "merhaba" olabilir mi? Belki de evet. Belki de o gezegende, mikroskobik yaşam formları, milyarlarca yıldır okyanuslarında çoğalıyor, enerji üretiyor, atmosferlerini şekillendiriyor. Ve biz, gökyüzüne teleskoplarımızı doğrultarak onların varlığını ilk kez fark ediyoruz. İnsanlık için bu sadece bir keşif değil; evrende kendi yerimizi yeniden düşünmemiz için bir davet.

gezegen