Gazze’ye insani yardım Sumud fantezisi ile değil askerî konvoy ile yapılır!
15 yıl önce kurulan uluslararası Özgürlük Filotillası Koalisyonu, Akdeniz’de on binlerce Avrupalının doğrudan desteğini aldı. Sivil küçük tekne grupları ile konvoy görüntüsü çizerek Gazze’ye yapmaya çalıştıkları birkaç insani yardım girişimini tüm dünyaya gösteri havasında sundular. Toplasan bir veya iki konteynere sığacak kadar, -yani, Gazze’de yaşayan iki milyon Filistinlinin dişinin kavuğuna bile yetmeyecek düzeyde- sembolik yardımı Akdeniz’in en batısından taşımaya başlayıp haftalar sonra Gazze’ye yaklaştırma gösterisi dünya kamuoyunun izlemeye bayıldığı gösteriler arasına girdi. İzlenme oranları yüksek olan bu gösterilerin devamlılık kazanmasını önlemek isteyen İsrail komandolarının kimi zaman cinayetlere varan askerî boarding harekâtlarının da izlenme oranları yüksek oldu. Sonuca gelirsek, Özgürlük Filotillası Koalisyonu’nun sergilediği “insani yardım gösterileri”, İsrail’in elini fazlaca yormadı.
Gazze’ye hiçbir şey kazandırmayan bu eylemlerin çoğu katılımcısı, örneğin; görünürlüklerini artırmak isteyen bazı sanatçılar, propaganda gereksinimi olan bazı siyasetçiler ve kendilerine üye kazandırmak isteyen bazı sivil toplum örgütü aktivistleri “Gazze’ye yardım” amacına hiçbir zaman ulaşamayan ve ulaşamayacak olan eylemlerinden sonra, yalnızca kendi isimlerini duyurma amaçlarına erişmiş oldular. 3-5 günlük seyir rotasının -neredeyse davul zurna çalarak- 5 haftada tamamlanması bile, “Gazze için” görünen bu sivil inisiyatifin PİAR odaklı olduğu düşüncesine neden olabilmektedir.
Özgürlük Filotillası Koalisyonu’nun son girişimi ise; ağustos ayı sonunda başladı ve Ekim ayı başında yine hüsranla sona erdi. Gazze’ye bir gram bile yardım ulaşmadı, ama Batı medyası ile Türk merkez medyası, haftalar boyu, Gazze’deki mücadeleyi esas alan haberleri bir kenara iterek her biri ortalama 20 tonluk minicik yattan oluşan 50 civarındaki SUMUD teknesinde bulunan aktivistlerin çoğunlukla mağduriyetlerini anlatan ve magazin arayan haberler yaptılar.
SUMUD teknelerine isterlerse veya seyir güvenlikleri tehlikeye girerse “tekneden güvenli tahliye” ile sınırlı donanma desteğini destek olarak pazarlayan çoğu Akdeniz devletinin Filistin’e yönelik ortak siyasi yaklaşımları ise, “vah vah” demenin veya duyarsız kalamayan bir kısım halk kitlesini sakinleştirmeyi amaçlayan geçici ve düşük ölçekli tedbirin ötesini geçememiştir. Peki ya, TBMM’deki siyasetçilerimiz, Filistin’e merhem olabilecek bir tutum içine girebildiler mi? Ben, hiçbir zaman o kanaati edinemedim… Geçen yıldan bir örnek vereyim…
Bir yıl kadar önce, 15 Kasım 2024 tarihinde, Venezuela Büyükelçiliği, İstanbul’da “Filistin’de Soykırım: Sömürgecilik, Faşizm ve Siyonizm” konulu bir konferans düzenlemişti. Moderatörlüğünü CGTN Türk Genel Yayın Yönetmeni Ulaş Can’ın yaptığı konferansın konuşmacıları: Kudüs ve Filistin Parlamenterler Birliği Başkan Yardımcısı, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Hasan Turan; CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç, Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Freddy Eduardo Molina Gutierrez ile Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa idi. Konuşmalarda, Gazze’de yaşanan soykırım ayrıntılandırıldı ve duygusal bir çerçeve çizildi. Peki ya çözüm?
Konferansçıların sunumları bittikten sonra yapılan soru-cevap bölümünde; milletvekillerimize “Türkiye’den yüksek kapasiteli, mesela 100 konteyner ve/veya kuru yük gemisi ile, en az 1 milyon tonluk insani yardım malzemesini taşıyan ticari bir konvoyunu hazırlatıp Türk Donanması’nın askerî refakatinde Gazze’ye göndermeyi, hatta böyle bir girişime yönelik olarak Mısır’a işbirliği ve güç birliği seçeneğini önermeyi TBMM’de tartışmak istemez misiniz?” diye bir soru sormuştum. İktidar ve ana muhalefet partilerinin Filistin konusunda konferans verecek yetkinlikte iki milletvekilimizin verdikleri cevaplar neredeyse aynıydı. Özetle; lafı epeyce dolandırdıktan sonra “İsrail ile savaş riskine yol açabilecek böyle bir seçeneği, meclis gündemine getirmeyi düşünmeyecekleri” şeklinde idi.
Kendi fikrimi söylemem gerekirse; emperyalizmin başvekili İsrail’in silahlı kuvvetlerinin devam ettirdiği askerî harekâtlar nedeniyle insani yardıma almaya mahkûm edilen Gazze’ye insani yardım, cılız ve reklam kokan sivil girişimler ile değil; gerektiğinde silah kullanma yetkisi verilmiş donanmaların silahlı desteği ile sağlanır.
Yapılması gereken şeyler, bana göre çok basit;
- Türk milletinin seçtiği milletvekillerimizin TBMM’de Gazze’ye TSK’nın askerî koruması altında hareket edecek bir insani yardım konvoyunu gönderme seçeneği için hükûmeti yetkilendirme konusunu tartışmaları,
- “Savaş riski” nedeniyle milletvekillerimizin tereddütleri varsa, konunun halka sorulması, yani referandum yapılması,
- Mısır ile askerî güç kullanarak birleşik bir insani yardım konvoy harekâtının yapılıp yapılmayacağının diplomatik ortamlarda konuşulması ve görüşmelerin yapıldığının dünyaya duyurulmasıdır.
Ne dersiniz?