Gülelim mi? Yoksa…
Övünmek gibi olmasın ama yaşım 83. Uzaktan yakından tanıdıklarım “Nasılsın?” diye sorduğunda “Modelime göre iyiyim!” yanıtını veriyorum. Birkaç defa ev değiştirdik. Satışa aracılık yapanlar aradığımız evin özelliklerini sorduğunda, “Hastaneye yakın olsun.” demeye başlamıştık. Kendimize ait olan ev; emekli olduğum Ege Üniversitesinin hastanesine iki durak mesafede olduğundan rahatız, yürüyerek bile gidebiliyorum. Son iki yılda, kırk yılı aşan hizmet süresinde olduğundan daha fazla başvuru yaptık bu hastaneye.
RASTLANTI
Geçenlerde hastanede işim vardı. Hastanenin loş koridorlarında yürürken yanımdan geçmiş olan genç bir hanım, geriye dönüp omzuma dokundu. Adımı söyleyip kimliğimi doğrulattıktan sonra o da kendi adını söyledi. Duyu organlarım eskisi kadar verimli çalışmadığından olsa gerek söyleneni pek anlamadım. Kontrol için geldiğimi söyledim, onun hastaneye geliş sebebi daha ciddi imiş. Siroz olan kocasına karaciğer nakli yapılacağını söyledi. Ayak üstü kendisine umut vermeye çalıştım.
Ben onu eski öğrencilerimden biri sanmıştım, hangi dönemde mezun olduğunu sordum. “Aaa, Cengiz amca sen beni tanıyamadın, ben Kemalpaşa’nın filanca köyünden...” deyince hatırladım, bir yakınımıza istemeye gittiğimiz köy bekçisinin kızını. Koşullar uygun düşmedi, iki genç de başkalarıyla evlendiler. Telefonumu verdim, “Yapabileceğim bir şey var mı?” diye sordum. Kocasını, kendi ciğerinden parça vermeye zorla razı ettiğini söyleyip, kadavradan organ nakli için sırada olduğunu söyledi. Sıranın ne zaman geleceğini öğrenmemi istedi.
GÖNÜL ALMA
Organ nakli konusunda yapabileceğim bir şey yok. Herkesin canı en az bizimki kadar önemli. İki gün önce aradı beni, kocasına kolonoskopi yapılacağı için hastaneye geleceklerini söyledi. Gönül almak niyetiyle gidip onları sıra beklerken buldum. İkisi de elimi öpmeye kalktı, engelledim. Kocası beni hatırladı, köylülerle yaptığımız muhabbetler sırasında anlattığım fıkraların aklında olduğunu söyledi. Tam o sırada hastayı çağırıp bekleme odasına aldılar.
Gerilimi azaltmak için eşiyle havadan sudan konuştuk biraz. Üniversite mezunu iki kızları varmış. Biri grafik tasarımı, diğeri İngilizce öğretmenliği eğitimi görmüş. Büyük kızları bir Alman firması için evden çalışırken, tam zamanlı çalışmak üzere Almanya’ya davet edilmiş ve daha sonra Alman bir gençle evlenmiş. Diğer kızları öğretmen olarak atanmadığı için uzaktan eğitim yoluyla Singapur’daki yarı zamanlı bir işte çalışıyormuş.
Dünya ne kadar küçüldü? Haritada Singapur’un yerini bulamayacak insanların çocukları, hiç görmediği Singapur’da iş yapıyor. Yüksek eğitim görenler dünya çapında rekabetle karşı karşıya. Doğal olarak dünya çapında fırsatlar da söz konusu. Kol gücüyle çalışanlar işin başında olmak zorunda.
SÖYLEŞİ
Bekleme odasına alınırken kocası, “Hoca güzel fıkra anlatır, beklerken senin canın sıkılmaz.” demiş. Ben de burada prostat ameliyatı sonrası yoğun bakımda yatarken alt katta yangın çıktığını söyledim. “Bu odayı boşaltın!” talimatı verilince; hastalar yatakta üryan vaziyette iken, hemşirelerin ufacık tekerlekli karyolayı koridorlardaki çıkıntılı derzlerden atlatıp zıplatarak nasıl güvenli yere taşıdıklarını anlattım. O curcunada bile tedavinin hiç aksamadığını söyledim.
Yıllar önce eşimin dedesi prostat ağrılarından yakınıyordu. Özel muayenehanede yapılan tetkik sonrasında, ihtiyar kızgın vaziyette “Niye kurcalıyor bu herif benim dübürü mü?” demişti. Benim prostat ameliyatını yapan ekibin başkanı olan hoca sondaları çıkarırken, “Yaktık bile, ama senden hâlâ kurtulamadık.” demişti.
Ben de “Siz ürologlardan uzak durmak lâzım, selâm verdik mi, laubalilik yapıp, enseye tokat, kıça parmak atmaya kalkışıyorsunuz.” deyip şakalaşmıştık.
Kolonoskopinin sıkıntı yaratacağını biliyordum. Hasta yakını ile bir süre daha görüştükten sonra ayrıldım. O akşam hastanın eşi telefon etti. “İşlem sırasında Ali çok acı çekmiş hocam, ilaç vermediler mi acaba?” diye soruyordu.
Ben de “Yapılan başka bir ameliyat sırasında acı çektiğimi söyleyince, narkozitör hekim ilacı değiştirdi ve devam edildi.” dedim. Söyleseydi belki çare bulurlardı, karaciğeri hasarlı olduğu için ilaç dozunun sınırlanmış olabileceğini söyledim.
Eskiden sağlık kuruluşuna iş yerinden sevk kâğıdı alınarak başvurulurdu. Prostat muayenesi yapılan hastaya hemşire, yüksek sesle “Amca sevk aldın mı?” diye soruyor. Sıkıntılı durumdaki hasta soruya “Eh, biraz.” diye yanıt vermiş. Şakadan hoşlanan Ali biraz toparlanınca, bu fıkrayı anlatarak zevk alıp almadığını soracağım.