Yandex
15 Haziran 2025 Pazar
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İnsanlığın geleceğini arıların kanat çırpması belirleyecek

Ahmet Coşkunaydın

Ahmet Coşkunaydın

Site Yazarı

A+ A-

Her güne gözümüzü açtığımızda sanki her şey aynı kalıyor ve adeta hiçbir şey değişmemiş duygusuna kapılıyoruz. Camdan baktığımızda gördüğümüz ve ufkumuzu süsleyen çınar hep aynıdır. Düzenli olarak yapraklarını döker mevsimi gelince taptaze yapraklar yeniden yeşerir. Bu oluşum ve gelişimler bize göre doğrudur.

Bir de o çınara soralım. Giderek daha mı zor solunum yapıyor, zehirleniyor mu? Ayakta zor mu duruyor?

Biz çınarı kendi haline bırakıp, onun civarındaki çiçeklerden bal yapmaya çalışan ve canlılar arasında çalışkanlığı ile tanınan arılara gözümüzü çevirelim.

Kimi bilim adamlarına göre beş bin farklı arı cinsinin var olduğu öne sürülüyor. En faydalı böcek kabul edilen arılar, sadece kendilerinin değil insanlığın da çevre uzmanı.

Çınar ağacında ancak uzun vadede fark edebildiğimiz çevredeki olumsuz gelişmeleri arılar zaman yitirmeden anında bizlere haber veriyor.

En gelişmiş böceklerden biri olan bu canlıların, kendi dilleri de var.

Arıların "konuşmasını" yani iletişim sistemini çözen kişi Karl von Frisch'tir. Avusturyalı zoolog ve etolog olan Frisch, 20. yüzyılın başlarında bal arılarının dans diliyle iletişim kurduğunu keşfetmişti:

-Arılar, yiyecek kaynaklarının yönünü ve uzaklığını diğer arılara anlatmak için “salıncak dansı” (waggle dance) adı verilen bir hareket sergilerler.

-Frisch, bu dansın güneşe göre yön ve mesafe bilgisi taşıdığını belirlemiştir.

-Örneğin, bir arı düz bir hatta titreyerek ilerler, sonra bir daire çizer. Bu hareketin yönü ve süresi, diğer arılara çiçeğin ne kadar uzakta ve hangi yönde olduğunu bildirir.

Karl von Frisch, bu buluşları nedeniyle 1973 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü Konrad Lorenz ve Nikolaas Tinbergen ile paylaşmıştır. Bu üç bilim insanı, hayvan davranışlarını bilimsel olarak inceleyen etolojinin kurucuları arasında sayılır.

Bu keşif, hayvanlar arasında sembolik iletişim kurabilen nadir türlerden biri olan bal arılarının ne kadar karmaşık ve etkileyici bir sosyal yapıya sahip olduğunu göstermiştir.

İklim değişikliği, küresel çapta çevreyi ve canlıları etkilediği gibi, tarım ve ekosistem için hayati öneme sahip olan arılar üzerinde de ciddi etkiler yaratmakta. Bizim kolay kolay fark etmediğimiz, ama arıların anında etkilendiği iklim değişiklikleri, arılarda şu olumsuzluklara sebep olmaktadır:

-Artan sıcaklıklar, bitkilerin çiçek açma zamanlarını değiştiriyor.

-Arılar, geleneksel beslenme dönemlerinde yeterli nektar ve polen bulamayabiliyor.

-Kuraklık, orman yangınları ve ani iklim olayları arıların yaşam alanlarını yok edebiliyor.

-Arılar daha serin ya da daha uygun iklimlere göç etmek zorunda kalıyor.

-Sıcaklık ve nem artışı, parazitlerin ve hastalık taşıyan organizmaların yayılmasını kolaylaştırıyor (örnek: Varroa akarları).

-Arı kolonileri zayıflıyor veya tamamen yok olabiliyor.

-Bitki örtüsündeki değişimler, arıların bal üretimi için topladığı nektar miktarını düşürüyor.

-Bu, hem bal arıcılığını ekonomik olarak etkiliyor hem de polinasyon hizmetlerinin azalmasına neden oluyor.

-Arılar, meyve-sebze üretiminin %75'inde doğal tozlaşmayı sağlıyor.

-Arı popülasyonlarının azalması, gıda üretiminde verim kaybına ve fiyat artışlarına yol açabilir.

Bu çalışkan ve üretken arılar, sadece kendi gelecekleri için değil insanlık için de üretim yapıyorlar. Ülkemizde sayıları yüzbinlere varan insan geçimi arıların varlığına bağlamış durumda.

Onlar temiz çevrede yaşarsa, verimlilik de o oranda artıyor. Ayrıca onlar çevre duyarlılığı konusunda adeta alarm görevi yapıyorlar.

İşte bir mücadeleci, girişimci gıda yüksek mühendisi Aslı Elif Tanuğur’un arı, çevre ve bal üretimi konusundaki uyarıları:

Temiz gelecek arılarla gelecek

Arı ve arı ürünleri sektörünün önemli temsilcilerinden BEE’O,. “Arı Varsa Hayat Var” mesajının ön plana çıktığı etkinlikte doğanın sessiz kahramanı arıların, dünyanın geleceğindeki önemine vurgu yapıldı.

BEE’O ve BEE&YOU Kurucusu ve CEO’su Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı: “Sürdürülebilirlik artık yalnızca çevresel değil; aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve etik bir zorunluluk. Bu anlayışı iş modelimizin merkezine yerleştirerek geliştirdiğimiz Sözleşmeli Arıcılık Modeli ile hem üreticilere hem de doğaya değer katıyoruz.”

Dr. Samancı, bugüne kadar 50.000’den fazla arıcıyla iş birliği kurduklarını, 2 milyonun üzerinde kovana destek verdiklerini ve bu modelle %100 pestisitsiz üretim ile tam izlenebilirlik sağlandığını belirtti.

Arıların canlı birer ilkim değişikliği gözlemcisi olduklarını İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da şu yaklaşımıyla doğruladı: Arıların çevresel hassasiyetleri sayesinde iklim değişiminin canlı göstergeleridir. Küresel sıcaklık artışı, afetler ve tarımsal ilaçların arı popülasyonunu ciddi şekilde tehdit etmekte.

Uzun lafın kısası insanlığın geleceği arıların kanatları üzerinde. O kanatlar sorunsuz çırpınırsa bizlerde güvendeyiz… yoksa….

Arıcılık