20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kırk yıl önce İzmir Devlet Tiyatrosu

Özdemir Nutku

Özdemir Nutku

Eski Yazar

A+ A-

Muhsin Ertuğrul’un ölmeyecek Anısına

ve Sabri Süphandağlı’yı rahmetle anarak

Muhsin Ertuğrul'un ellili yıllarda başlattığı bölge tiyatroları projesi ile ilk kez İzmir ve Bursa’da, sonra da Adana, Trabzon, Antalya, Diyarbakır gibi gibi illerde açılan ödenekli bölge tiyatrolarımız içinde, bu yıl İzmir ve Bursa Devlet Tiyatroları’nın altmışıncıı yıllarını kutlamaktayız.

İzmir Devlet Tiyatrosu’nun perde açacağını, Devlet Tiyatrosu dergisinin Ocak 1957 tarihli, 32. sayısının, 4. sayfasında ilk kez Muhsin Ertuğrul haber verir: “Bugün İzmir, bir sanat sıtmasına tutulmuş gibi harıl harıl tiyatrosunu açmık için yanıp tutuşuyor”; ve bu tiyatro aynı yılın Nisan ayında, Amerikalı yazar Richard Nash’in Yağmurcu adlı oyunuyla perdesini açar. 28 Eylül 1957, Cumartesi de Bursa’da Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu açılır ve İzmir Devlet Tiyatrosundan kimse sözetmezken bu tiyatro üzerine çeşitli yazılar çıkar. Bu duruma kırılan, eski Halkevi binasının bir tiyatro salonu durumuna getirilmesinde büyük katkısı olan Sabri Süphandağlı Devlet Tiyatrosu dergisinin, Aralık 1957 tarihli, 37. sayısının 13 sayfasında “Yağmurcu’lar ve Sonrası ” başlığı altında, İzmir’e bir Devlet Tiyatrosu açılmasındaki önemi vurgulayan bir yazı yayımlar. Yazısının bir yerinde, “Bina, vakıâ tiyatro binası değildir. Lâkin 232 kişilik bu eski Halkevinde Üstad Muhsin Ertuğrul’un sihirli eli dolaşmış, Türkiye’nin en şirin tiyatrolarından biri meydana gelmiştir“, dedikten sonra, “(…) Nitekim bu maksatla Belediye, malı olan milyon değerindeki Tayyare Sineması’nı satılığa çıkarmıştır. Şehircilik mütehassısı Prof. Bodmes’in de tavsiyesine uyarak 600 kişilik düşünülen bir modern bina, en müsait yer olan Bahribaba parkında inşa edilecektir“, müjdesini verir.

Süphandağlı’nın bu müjdesinden bir süre sonra binanın temelleri atılmış, tiyatro binasının iki katı çıkılmış, ancak sonra ne olduysa, bu inşaat karkas halinde yirmi yıl boyunca bir utanç anıtı olarak durduktan sonra tamamen yıkılmıştır. Aradan altmış yıl geçtiği halde, İzmir’e yakışacak bir tiyatro binası yapılamamış olmanın ezikliğini duymamak elde mi?

İzmir Devlet Tiyatrosu’nun ilk sanat yönetmeni büyük sanatçı Melek Ökte, 1957/1958 döneminde, büyük bir atak yaparak yedi oyun birden oynanmasını sağlamıştır. Haftabaşı 35 temsil, Dışardakiler 42, Anna Frank’ın Hatıra Defteri 63, Günah Gecesi 27, Bir Yastıkta 9, Fareler ve İnsanlar 36 kez oynanmıştır. 1958/1959 döneminde bu temsillere bir de çocuk oyunları eklenmiş, Devlet Tiyatrosu hem Konak’taki binasında, hem de Fuar Mehtap Sahnesi’nde onbir değişik oyun oynayarak toplam 316 temsil vermiştir.

Devlet Tiyatrosu’nun Aralık 1958 tarihli sayısında, İzmir’de tiyatronun önemini bir kez daha vurgulayan Sabri Süphandağlı, o sırada inşaatı süren «İzmir Tiyatro Sarayı» nın (!) bir de eskizini basmıştır. Bu bina gerçekten bugün için bile modern, çok güzel bir mimarlık örneğidir; ve bina, planlandığı gibi Bahribaba Parkı gibi merkezi bir yere yapılsaydı bugün Konak Meydanı’nın atmosferi hem manen, hem maddeten çok daha güzel olacaktı. Eğer beton çirkin binalar yerine, bu bina yapılsaydı uygar bir kent görünüşü sağlanacaktı. Şimdi, altmış yıl geçtikten sonra, Sabri Süphandağlı’nın o coşkulu, o umut dolu yazısını okurken içim burkuldu. İyi ki Konak Meydanı’nı, Tiyatro’nun önemini anlamayan bugünün yerel yöneticilerini görmedi. Herhalde, acısından kahrolurdu. 60 yıl sonra, hâlâ Devlet Tiyatrosu’nun o 232 kişilik küçük ve bugünün teknolojisiin çok gerisinde kalmış, şirin tiyatro sahnesiyle yetinmek zorundayız ve sorumlular bundan bir nebze utanç duyuyorlar mı acaba?

Bu yıl, İzmir Devlet Tiyatrosu’nun 60. yılını bu burukluk içinde kutluyoruz.