MEDYANIN HALLERİ... Her savaşın başı ile sonu bir değil!
İran’a yönelik medyadaki psikolojik savaş azalsa da, bugün medyada şu üç fikir öne çıkıyor:
1.İran darmaduman.
2.Bu savaş Gazze için değil.
3.İran’ı bağrımıza basacak değiliz.
BOZGUNCULARIN HABERCİLİĞİ
Birinci kısım genelde “Atlantikçi” tayfa. Türk basının Batıcı sesleri, İran’ın yenilgisine şimdiden imza atmakla meşgul. Nefes gazetesinden Nevşin Mengü, “Durum ciddi ve iyi değil” başlıklı yazıda şunları yazıyor: “İran toz duman… Devrim Muhafızları ordusunun başında neredeyse adam kalmadı. Pazar günü Tahran’ın göbeğinde maskeli adamlar tek tek nükleer bilim insanı, devrim muhafızı üyesi avladılar. Millet Tahran’ı terk ediyor. Uzun kaçış konvoyları trafiği içinden çıkılmaz hale getirmiş durumda.”
Sözcü’den Yılmaz Özdil de, “İran ve İsrail” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanıyor: “İsrail, tee 1900 kilometre uzaktan 200 savaş uçağıyla geliyor, nükleer tesisleriyle birlikte genelkurmay başkanını, hava ve uzay kuvvetleri komutanını, askeri istihbarat komutanını evlerinde uyurlarken, yatak odalarında vuruyor, 200 düşman savaş uçağı tanker uçaklarla havada ikmal yapa yapa başkent Tahran’ın üstünde vızır vızır dolaşarak, adrese teslim hedeflerini imha ederken, genelkurmay başkanı fosur fosur uyuyor, hava ve uzay kuvvetleri komutanı mışıl mışıl uyuyor, İsrail ordusunda yaprak kımıldasa haberdar olması gereken askeri istihbarat komutanı horul horul horluyor. (…) Bu İran’ın, bu İsrail’i yenebilmesi mümkün mü?”
Bunlar gazetecilik yaptıkları için bunları yazmıyorlar. İran’ın yenilmesini istediklerini için bunları yazıyorlar. Savaşlarda iki tür haber vardır: Savaşı kazanmaya hizmet eden haber ve bozguna hizmet eden haber. Ve savaşlarda iki tür habercilik vardır: Savaşanların haberciliği ve bozguncuların haberciliği.
Muhtemelen bu iki isim Kurtuluş Savaşı’mızda Kütahya-Eskişehir muharebelerinden sonra Türk ordusunun bozgununu yazarlardı. “Yunan tee bilmem kaç kilometreden gelip ikmal yapa yapa Polatlı’ya geldi. Bizimkiler fosur fosur uyuyor” derlerdi. Mengü de, “Türk Ordusu’nda neredeyse bir adam bile kalmadı.” yazıları yazardı.
Oysa her savaşın başı ile sonu bir değildir. Tarih bu konuda derslerle dolu: Yunan Polatlı'ya gelmişti, Napolyon Moskova'ya girmişti, Haçlı Ordusu Kudüs'teydi, Amerikalılar Kabil'de... Hepsi arkalarına bakmadan kaçmak zorunda kaldılar.
Mütareke basını, İtilaf devletlerini bozgununu paylaştı. Onlar da Türk ordusuna buna benzer şeyler yazıyorlardı. “Maytap alemi” diyorlardı. Ama o bozgunu, emperyalistlerle birlikte yaşadılar.
İran’da toz duman görenler, İsrail’in İran televizyonunu vurduğunda o tozduman içinden yükselen kararlılık seslerini nedense görmüyor.
Bu satırları yazanlar da, İsrail’in yenilgisini paylaşacak!
HAMAS: BU, HESAPLARIN
DEĞİL İRADELERİN SAVAŞI
İran’ın İsrail’e verdiği yanıt Gazzelileri sevindirdi. Uzan zaman sonra sevinç çığlıkları atıldı. HAMAS Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk, İran’n “Gerçek Vaat-3” operasyonunu stratejik zafer olarak tanımladı. İran’n yalnızca askeri değil, siyasi ve stratejik iradesini de ortaya koyduğunu belirten er-Rişk, “Bu, hesapların değil, iradelerin savaşıdır.” dedi.
Fakat Türk basınında bir kesim, bunun Gazze ile ilgili olmadığını belirtiyor. Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan, “İran’ın İsrail’i vurma gerekçesi Gazze değildir.” diyor. Akşam’dan Murat Özer de, benzer sözler sarf ediyor: “Bu savaşın Gazze'yle doğrudan hiçbir ilişkisi yok. İran Gazze'deki direnişe destek vermek isteseydi bu füzeleri iki yıldır kullanıyor olurdu.”
Şunu sormak yeter: Gazze’de kullanılan füzeler Filistin yapımı mı, Türkiye yapımı mı yoksa İran yapımı mı? Sahi, Ukrayna’ya bedava İHA, SİHA vermemizi alkışlıyorsunuz? İsrail’e karşı Filistin’e, Gazze’ye neden bu silahların verilmediğini sorabiliyor musunuz? Yeni teknolojiler üretmek, yeni silahlar geliştirmek çok önemlidir. Fakat o silahların hangi cephelerde, kime karşı kullanılacağını belirlemek de bir o kadar önemlidir. HAMAS’ın “İradelerin savaşı” sözü burada önemli oluyor. Gazze için hep topu taca atanlar, “Bu savaş Gazze için değil” sözünü ortaya atıyor.
CEPHE ÜÇLÜ DEĞİL İKİLİ
Bir gözlem daha: Bu iddiaları ortaya atanlar, savaşta taraf tutmada çekinik davranıyorlar. Sloganları da aynı: “Siyonizme, İsrail’e kim taş atarsa atsın seviniriz ama bu onların yanında olacağımız anlamına gelmez.”
Bakın bunları söyleyenler sözde Cumhurbaşkanı’na en çok destek çıkanlar. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kulak vermiyorlar. Cumhurbaşkanı ne diyor: “Yine İran topraklarına ve halkına saldırmak da sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka değildir. (…)İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak, aynı iklimin bölgemizde de hâkim olmasını sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.”
Maalesef İran’ın yanında olmayacağız diyenler, nerede konumlandıklarını gözden geçirmeliler.
Savaşlarda cephe kuruldu mu, hatlar hiçbir zaman üçlü olmaz. İki taraf vardır. Taraf olmayan bertaraf olur.
ERDOĞAN’DAN TRUMP VE PEZEŞKİYAN’A İSTANBUL TEKLİFİ
HANDE FIRAT-HÜRRİYET
Türkiye’nin temel amacı Nükleer Müzakare Masası’nın yeniden kurulmasını sağlamak. Bunun için de Cumhurbaşkanı Erdoğan devreye girdi. Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ve İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmelerin ana gündemini de bu öneri oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk olarak Trump’a çözüm için “Sizi Pezeşkiyan ile İstanbul’da bir araya getirelim” önerisini götürürken, Trump uçağının hazır olduğunu, gelebileceğini söyledi.
*Ankara’nın teklifine göre masada ABD ve İran olacak.
*Artık bir hava savunma sistemi bulunmayan İran’ın dile getirmese de zor bir durumda kaldığı belirtiliyor. Ancak onurlu bir çıkış gerekiyor.
*Diğer yandan bu kez sadece “Masaya dönüyoruz” açıklamasının yeterli olmayacağı belirtiliyor. Amerikalıların İran’dan beklentisi nükleer tesisler konusunda kesin bir taahhüt vermesi.
*Her ne kadar Trump ‘Uçağım hazır gelirim’ dese de politika ve söylemlerinin sık sık değiştiği de göz önünde bulunduruluyor. Ayrıca Washington’da bir grubun İsrail’i sonuna kadar destekleme kararı da biliniyor.
***
ÇİN’DEN FÜZE PARÇALARI
ABDULKADİR SELVİ-HÜRRİYET
Bir de İsrail vurursa Çin ve Rusya, İran’ın yanında yer alır mı diye bir soru vardı.
Putin savaşın uzamaması gerektiğini ve İran’ın diplomasiyi kullanmasını önerdi. İlk başta Rusya’dan beklenen destek gelmedi.
Ama Çin uçakları, füzeler ve savaş uçakları arasında İran’a inmeyi başardı. Şu ana kadar 2 uçak indi. Çin’in kritik füze parçalarını İran’a ulaştırdığı söyleniyor.
Büyüksün Şi Başkan.
***
İSRAİL’İ BEKLEYEN ÇİFTE ÇÖKÜŞ
BERCAN TUTAR-SABAH
Eğitimli ve donanımlı 700 bin çifte vatandaş, İsrail'den Avrupa ve ABD'ye kaçtı. İsrail ordusu yetersiz. Hem personel hem teçhizat olarak dışa bağımlı. Ekonomisi durgunlaşıyor. Hayat pahalılığı artıyor. İşgücü sıkıntısı had safhada. Netanyahu'nun ve askere bile gitmeyen ortağı fanatik ultra Ortodoks Yahudilerin sonsuz ve teolojik savaş doktrini, İsrail'deki toplumsal çatlakları daha da derinleştiriyor.
Buna İran'ın Tel Aviv ve Hayfa başta olmak üzere diğer kentlerdeki Yahudilerin konforunu altüst eden balistik ve hipersonik füzelerin yol açtığı travmayı da eklediğimizde İsrail'in şimdiden kaybettiğini net şekilde söyleyebiliriz. Savaş diğer ülkelerde birliğe ve bütünlüğe yol açarken İsrail'de bölünmeye yol açıyor. Çünkü birbirlerine karşı bile dürüst değiller.
Üstelik dünyada İsrail bir parya devlete dönüşmüş durumda. Diplomasisi tükenen İsrail'in stratejik gücü de kalmadı. Bölge denkleminde Türkiye ve diğer Körfez ülkeleri daha dominant hale gelmiş durumda. Nitekim Trump da Ortadoğu'nun stratejik merkezi olarak artık İsrail'i görmüyor. Türkiye ve Körfez ülkelerine bakıyor.
Hâliyle Netanyahu'nun bölgeyi ateşe atma girişimi içeride ve dışarıda büyük bir geri tepmeye yol açıyor. Siyasi kriz ve diplomatik tecritten başka bir seçenek görünmüyor İsrail için. Gelişmeler de bunu gösteriyor zaten.