Yandex
07 Temmuz 2025 Pazartesi
İstanbul 27°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarında, holding basını ve hükûmete yakın medya mehter yürüyüşü gibi hareket ediyor: İki adım ileri bir adım geri. Köşe yazılarında, televizyonlarda bir-iki İran’ı övüyorlar, ardından mezhepçiliğin kuyusuna düşüyorlar. İsrail-ABD’ye tavır alıyorlar, ardından Mossad’ın propaganda ağına düşüyorlar. Netanyahu’ya had bildiriyorlar, ardından İran’da Türkçülük üzerinden bölücülük şarkısı söylemeye başlıyorlar…

İSRAİL’İN EN GÜR SESİ:
CUMHURİYET

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 1

Bazı televizyon kanallarında açıktan İran’ın teslim olması gerekenler bile çıkıyor. Örneğin CNN Türk ekranlarında Hakan Bayrakçı, doğrudan bunu söyledi. Netanyahu’nun bile “İran rejimini devirme” sözlerinden vazgeçtiği zamanlarda bu sözlerin söylenmesi dikkat çekti. Bu konuda siyonistlerin bile önünde koşan tavırlar utanç verici.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 2

Maalesef sol görünümlü bazı yayın organlarının durumu bundan beter.
İsrail’e en yakın yayını Cumhuriyet gazetesi yapıyor. 14 Haziran’da “Ortadoğu ateşi yayılıyor” diyen gazete, 15 Haziran’da “Füze yağdı” ifadeleriyle İsrail’in saldırılarını öne çıkardı. Netanyahu’nun ağzından İranlılara “rejimi yıkma” mesajı aktarıldı. Ardından bunu somut manşete çevirdi. 16 Haziran: “Hedef rejim”. 17 Haziran’da “Siviller de ateş altında” başlığı ile kendine tarafsızlık makyajı yapan Cumhuriyet, 18 Haziran’da yine İbranice manşetlerine döndü: “İsrail, İran’ın iki günlük genelkurmay başkanını öldürdü: Hamaney’e gözdağı verdi” başlığını attı. 19 Haziran’da “Tansiyon düşmedi” ile yine bir tarafsızlık mesajı vermeye çalıştı.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 3

PKK GAZETELERİNİN
ZEHİRLİ DİLİ

PKK’nın yayın organı “Yeni Yaşam” da bu süreçte, 14 Haziran’da ilk adımı “Savaş Kapıda Ankara Gecikiyor” başlığı ile attı. 15 Haziran’da “Halklar Kaybediyor” başlığı ile KCK’nın mesajını yayımladı. 16 Haziran’da dümeni kıran PKK gazetesi, PJAK’ın “Demokratik İran” çağrısını “Ne savaş ne dikta Jin, Jiyan, Azadi” başlığıyla verdi.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 4

PJAK, savaşta doğrudan İran’ı suçluyor: “İslam Cumhuriyeti yöneticilerinin savaş çıkarmasının bedelini, sosyal ve ekonomik krizlerle boğuşan halk ödemektedir. Bu saldırılar sırasında her iki ülkede, İran ve İsrail'de özellikle kadın ve çocuklar olmak üzere çok sayıda sivil kurbanın olması, devletlerin görüşünde halkın yaşamının önemli olmadığı gerçeğini göstermektedir.”
Sahte solda hâkim olan, devlet düşmanlığı, eninde sonunda emperyalistlerle buluşmaya varıyor.
İran Kürdistan Demokrat Partisi de aynı gün savaştan İran’ı sorumlu tuttu. “Rejimi tamamen kaldırma” talebinde bulundu. Kürdistan Özgürlük Partisi, İsrail’in saldırılarına doğrudan destek verdi.
Not düşelim. Türkiye’de İsrail’e ihtiyaç olmayan girişimleri bile gördük: Aynı tarihlerde Diyarbakır'da Kürdistan Sosyalist Partisi isimli bir parti kongre topluyor, "federal çözümü" benimsiyordu. Hükümet ortağı Hüda-Par, ana muhalefet CHP ve Saadet Partisi resmi temsilci gönderip dayanışmalarını sunuyordu.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 5

Gazete, 17 Haziran’da “demokratik ulus” talebi dillendirirken, “İran rejiminin hegemonik hevesleri de Fars, Kürt, Beluc, Azeri halkına zarar veriyor” denildi. 18 Haziran’da gazete “Sarsılan İran Gerçeği” ile konfederasyon talepleri aktarıldı.
Dikkat çekicidir. Abdullah Öcalan 21 Nisan 2025’te İmralı Adası’nda yaptığı görüşmenin notlarında açıkça “İsrail düşmanımızdır” diyor. ABD ve İsrail’in ayrı devlet vaadiyle Kürtleri kandırmaya çalıştığını bildiren Öcalan, fesih ve silah bırakma sürecine karşı çıkanlara “Stratejik üstünlüğü İsrail'e verelim mi, ne diyecek bu lafazan kalemşörler? ‘Ülkemiz Türkiye’ diyoruz, burayla hareket ediyoruz, e sen niye karşı çıkıyorsun?” yanıtını veriyor.
Öcalan yine “İkinci İsrail diyorlar ya, var zaten. Benimki değil, senin desteklediklerindir ikinci İsrail. Post-İsrail yani. Nedir? İsrail'i Ortadoğu'da stratejiyi kuran hegemon güç olarak inşa etmek istiyorlar. Netanyahu-Trump gidiş gelişleri bunun içindir. Beş aşamalı bir stratejidir. İlk üç aşama olarak Gazze, Lübnan, Suriye bitti. Geriye iki aşama, İran ve Türkiye kaldı. Bu stratejinin olmazsa olmazı Kürtlerdir.” ifadelerini kullanıyor.
PKK 12. Kongresi, nasıl zehirli diliyle Öcalan’ın “silah bırakma, devlet ve toplumla bütünleşme” diyerek somutlaştırdığı süreci baltalıyorsa, PKK’nın yayın organı da İran üzerine yazıları ve manşetleriyle bir benzerini yapıyor.

ÜÇÜNCÜ CEPHE AHMAKLIĞI

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 6

Neliberal solun yayın organlarından Birgün gazetesinde ilginç bir çizgi gördük. Gazete 14 Haziran’da “İsrail ve ABD barbarlığı durdurulmadan kurtuluş yok” üst başlığını kullanırken, 15 Haziran’da “İnsanlık düşmanı soykırımcılar tüm bölge için tehdit: ABD ön açıyor, İsrail vuruyor.” başlığı attı. Fakat bundan sonra çizgi bir anda değişti. 17 Haziran: “İktidar, İsrail üzerinden dokunulmazlık zırhı istiyor.” 18 Haziran: “Saray oyunları…” İlk günlerdeki ABD-İsrail karşıtı tavır bir anda ortadan kalktı.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 7

Sahte solun gazetelerinden Evrensel’de ise Birgün’deki ilk gün çıkanlar gibi başlıklar hiç görmedik. Gazete manşetini bile konuya ayırmadı.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 8

16 Haziran’da sürmanşet: "'Yeni Ortadoğu' emperyalist ateşle şekilleniyor.” 17 Haziran’da solda küçük bir haber: “Netanyahu’dan 18 milyonluk Tahran’a tehdit”, 18 Haziran sürmanşet: “İran işçi sınıfından yükselen ses: Savaşa lanet, özgürlük için halk cephesi.” Haberde İranlıların üçüncü cephe çağrısını yer verildi.

MEDYANIN HALLERİ... Sahte solun sefilliği - Resim : 9

HAM SOLCU KAFANIN GÖREMEDİĞİ

Bütün bu haberler, Türkiye’deki sahte solun sefilliğini gösteriyor.
1990’larda Marx ile Said-i Nursi’nin fotoğraflarını yan yana asanlar(*), “Sol Fetullahçılık yapacağız” diyenler, ABD’nin Irak işgalinde de “Ne Sam ne de Saddam” diyorlardı. Suriye’de de bu 2010’da “Ne Sam ne Şam”a döndü. Bugün de benzer bir dil kullanıyorlar: “Ne İsrail ne İran”. Üçüncü yol dedikleri saçmalık buradan başlıyor. Bu sloganlar, ABD ve İsrail’e verilen destek. Kendilerine ne kadar ilerici, devrimci gibi sıfatlar taksalar da, düştükleri yer bu. Aynen Irak'ı işgal eden, Amerika askerlerini kırmızı halı ile karşılayan, Irak Komünist Partisi gibi.
Hasan Yalçın bu tavrın çıkacağı noktayı yıllar önce işaret etmişti: “Neosolun devrim tanımı, emperyalizmden kopuk olarak, Türk devletini yıkma amacıyla sınırlıdır. Emperyalist devletleri devlet olarak değil, Türk devletini yıkmada birleşeceği güçler olarak görmektedir.”(1)
Bakınız dikkat ederseniz yazılarda hep haritaların değişmesi var. Ama bu haritaların değişmesine karşı duran Türkiye, Filistin, İran, Rusya, Çin yok. Aksine o gazetelere de bakarsınız, bu ülkelere düşmanlık ve arasına açma hamleleri var. Böylece haritaların değişmesine hizmet eden bir çizgi var.
Yine Hasan Yalçın dersleriyle devam edelim:
“Ham solcu kafa, emperyalizmi ve hâkim sınıfları kadiri mutlak görür. Keskin devrimci görüntüsünün altında emperyalizme tam bir teslimiyet, doğal olarak halklara karşı da büyük bir güvensizlik vardır.
Ham solcu kafa, sözde halkı savunur ama, Arap halkının, Kürt halkının, tabii Türk halkının, kısacası halkların emperyalizme karşı direnebileceklerini düşünmez. Direniş gibi bir gelişme ortaya çıksa hemen, Amerika’nın planı dahilinde olduğunu ileri sürer.
Olgulara bakmaz. Amerika’nın gücünü görür de, Kuzey Irak’ta Kürtlerin, Amerika yüzünden sadece şu son beş yıl içinde uğradıkları sıkıntıyı, açlığı, içine sürüklendikleri kardeş kavgasını hesaba katmaz. Bütün bunların en sonunda isyanla sonuçlanacağını düşünmemiştir. Eninde sonunda işlerin, Amerika tarafından planlandığı şekilde yürüyeceğine bütün bilinciyle inanmış, iman etmiştir. Gücü mutlaklaştırır, çelişmeleri ve emperyalizmin zayıflıklarını görecek gözden ise yoksundur.
Solcu kafa, emperyalizmin dostudur. İstediği kadar atıp tutsun en sonunda, ‘Her şey Amerikan planına uygundur, hiç kimse ise Amerikan planının dışına çıkamaz” noktasında taşlaşıp kalır. Solcu kafanın yaptığı, ‘emperyalizm güçlüdür’ propagandası, karşı saflardan yükseldiği izlenimi de verdiği için, halkı aldatmada ve korkutmada, örneğin bir Mehmet Barlas’ın yazdıklarından çok daha fazla işe yarar.”(2)
Bütün bu yazılanlar, emperyalistler için halkı aldatma ve korkutmada Hakan Bayrakçı’nın “İran İsrail’e teslim olmalı” sözlerinden daha fazla işlevsel oluyor.

DİRENME MEVZİSİ:
MİLLİ DEVLETLER

Lenin, “Marksizmin Bir Karikatürü: Emperyalist Ekonomizm” kitabında, emperyalizm çağında devletin rolünü ortaya koydu. Emperyalizmin sonul hedefi ezilen dünyadaki devletleri ortadan kaldırmaktı; ezilen dünyayı devletsiz bırakmaktı. Çünkü devletler, çeşitli kurumlarıyla emperyalist sömürünün önünde engeller oluşturuyordu. Bu yüzden Lenin, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye, İran ve Çin’in devletlerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya olduğunu vurguladı ve bunların vatan savaşı verdiğini belirtti.
Sahte solun devlet düşmanlığı, ABD ve İsrail’e hizmet ediyor.
Emperyalizm çağında milli devlet, ezilen ve gelişen milletlerin direnme ve gelişme mevzisi oldu. Mao Zedung, “Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor” sloganındaki bu sıralama boşuna yapılmamıştır. Vatan Partisi’nin de, ülkemizde 2003’te “Milli devlet direnir, milli ordu direnir” şeklinde ortaya koyduğu sloganı, arkada kalan son 25 yılın pratiğinde hayata uygunluğunu kanıtladı.
Bugün emperyalizme karşı mücadelenin esas gücü, milli devletlerdir.
Mazlum milletlerin ve gelişen dünya devletlerinin silahlı direnişi her seferinde ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizminin kağıttan kaplan olduğu gerçeğini gösteriyor.
Sahte solun gerçeklikten kopması, nihayetinde emperyalizmin çukuruna yuvarlanmasına sebep oluyor.

DİPNOPTLAR:

(1) Hasan Yalçın, Neoliberal ‘Sol’, Kaynak Yayınları, 2005, s. 23.
(2) Hasan Yalçın, Neoliberal ‘Sol’, Kaynak Yayınları, 2005, s. 176.

(*) 31 Mayıs 2025’te ABD’den fonlanan Medyascope’ta, İbrahim Özdemir imzalı bir yazı çıktı: “Karl Marx ve Said Nursî: Hakikat uğruna bedel ödeyen iki fikir adamı.” Liberal çevrelerin yıllardır bir adım bile atamadığı, yerinde saydığının bir kanıtı.

Medyanın Halleri İran İsrail Hasan Yalçın