24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi ve bir tartışma

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

27 Aralık 1919 yalnız Ankara’nın değil, bütün bir ulusun tarihinde önemli.

27 Aralık Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 103. yılıydı.

Atatürk’ün gelişiyle bu küçük kasaba boyundan büyük işler yaptı, kutsal bir savaşın karargâhı oldu, ulusumuzun yazgısını değiştirdi.

Şu günlerde yeni bir tartışmaya tanık olduk. Atatürk Ankara’ya geldiğinde kenti işgal etmiş bir İngiliz birliği var mıydı? Varsa Atatürk’ü karşılayıp selam durdular mı?

Selam durma konusunu bir yana bırakalım, o gün, yani 27 Aralık’ta kentte yabancı askerler var mıydı? Ankara Üniversitesindeki tasfiye dönemlerini anlattığım Bir Başka Şehir’de, bazı olaylar beni Atatürk’ün Ankara’ya geldiği günlere götürdü, o günleri kendimce araştırdım. O günü Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Seymen Alayı kitabında anlatır. Ben bu kitabın yanı sıra Atatürk’ü karşılayan Çelik İbrahim Efe ve bazı eski Ankaralılarla 1980’li yıllarda yaptığım röportajlara dayanarak 27 Aralık gününü romanımda yazmaya çalıştım. Şu satırlar benim Bir Başka Şehir (İmge Y. 2010) adlı romanımdan:

“İstasyon’un yakınında bir başka Seymen grubunu gören Mustafa Kemal arabasından bir kez daha iniyor. Başında boz bir kalpak, sırtında yakası kürklü, beli kemerli pardösü, ayağında çizme, Seymenlerin en başındaki Güveçli İbrahim’e doğru yürüyor. Bu sırada İngilizkomutanın yanındaki bir yabancı bol bol fotoğrafını çekiyor onun. Efe’nin sağ elinde bayrak, sol elinde üzeri işlemeli bir pala, göğsünde asılı duran bir Kuran var. Mustafa Kemal bayrağı ve Kuran’ı öptükten sonra, karşısında dimdik duran Efe’ye soruyor:

“Nasılsın Ağa?”

“Duacıyım Paşam!..”

O sırada Güveçli’nin arkasındaki bütün efeler, Çelik İbrahim Efe de bunların içindedir; gür, tok bir sesle işgal askerlerine doğru, meydan okuma anlamına gelen bir ünlemle bağırıyorlar:

“Doh, doh!...Doh, doh!..”

Enver Behnan Şapolyo’nun kitabına ve Çelik İbrahim Efe’nin bana anlattıklarına dayanarak İstasyon’da bir İngiliz birliğinin ve başlarında da Vitali adında bir komutanın bulunduğu sonucuna vardım. Ankaralıların Atatürk’e gösterdiği büyük ilginin bir nedeni de yabancı işgali ve azınlıkların şımarıklığı olsa gerek. İngilizler Atatürk’ü İstasyon binası önünde seyrediyorlar sadece. Aslında Atatürk’ü karşılayan kalabalık, bu günkü Radyoevinin (O zamanki adı Namazgâh Tepesi) önünden geçerek, daha kestirme yoldan doğruca Ulus’a, Valilik Konağı’na gitmek yerine, sol tarafa dönüyorlar, İngiliz askerlerine gövde gösterisi için daha uzak olan İstasyon binasına yöneliyorlar; “Doh, doh!...” diye İngiliz askerlerine ve başlarındaki komutana gözdağı veriyorlar. Enver Behnan’ın kitabında İngiliz komutanın Mustafa Kemal’i selamladığına dair bir ayrıntıya rastlamadım. Sadece tedirgin bir durumda büyük kalabalığı seyrettikleri anlatılıyor. Ayrıca Atatürk’e selam verseler ne olur? Şunu bir kez daha belirteyim: İngiliz askerleri Atatürk’ü karşılamak için önüne çıkmıyorlar, tersine Atatürk ve çevresindekiler yollarını uzatarak İngilizlere gözdağı vermek için İstasyon yönüne dönüyorlar.

Bundan Atatürk’ü İngilizlerin desteklediği sonucunu çıkaranlar varmış…

Ve bunlar üstelik tarihçiymişler!..

Kitap önerisi: Çiğdem Ülker, Yazmak… Zamanı Aşmak, Remzi kitabevi, İstanbul 2022.