23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

NATO’dan çıkarsak ne olur?

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto yönündeki kararı açıklaması hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin NATO üyeliği konusunda son 6-7 yıllık bir tartışmanın yeniden alevlenmesine neden oldu. Aslında bu tartışma Türkiye’de 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra sessiz ve derin bir şekilde başlamıştı. Ancak bugünkü yönleriyle 2014-15’ten itibaren çok yoğun bir şekilde gündemde. Türkiye’de Ergenekon ve Balyoz tertiplerinin bozulması, açılımın sona erdirilmesi, Obama’nın “PKK’yı ABD’nin kara gücü” olarak açıklaması, Türkiye’nin 24 Temmuz 2015’te PKK’yı yurt içinde ve dışında hendeklere gömme harekatlarının başlaması, Türkiye ile ABD politikaları arasında kopuşun başlangıcıydı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye’nin bu hamlelerine karşı NATO ve ABD’nin bir yanıtıydı. Ama Türk milleti, ordusu ve polisiyle birlikte Ankara’da ve İstanbul ile Türkiye’nin birçok yerindeki çarpışmalarda ABD’nin silahlı güçlerini yendi. Arkasından İkinci İsrail koridorunu tarihe gömen Suriye ve Irak’taki harekatlar yapıldı.

NATO’CULUĞUN BİTİŞİ

Türkiye, kendi ulusal menfaatlerini uygulayan politikalara yöneldikçe, her aşamada ABD ve NATO’nun açıktan uyguladığı engellemelerle karşılaştı. Bu durum, 1950’lerden beri geçerli olan “Atlantikçi/NATO’cu” politikaların daha fazla sorgulanmasını sağladı. Böylece devlet ve toplum içindeki bu eğilimlerin zayıfladığı bir zemin oluştu. Ama daha önemlisi, bu zemini sağlayan Gladyo yapılanmasının devlet ve toplum içinden tasfiye edilmeye başlanması oldu. Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında ülke içinde ABD hesabına Türkiye’ye karşı savaşan, Türkiye’nin ulusal menfaatlerini her kritik aşamada baltalayan FETÖ’cü paralel devlet yapılanmasını temizlemeye girişmesi bu nedenle ABD ile Türkiye arasındaki mücadelede tayin edici önemdedir. Bu temizlik henüz bitmemiştir. Gladyo’nun Atatürkçü, solcu, İslamcı, ‘renklendirilmiş’, her kılığa giren kripto unsurları, büyük ölçüde zayıflamakla birlikte halen devlet ve toplum içinde vardır. Bunlar, varlıklarını, Türkiye’nin NATO üyeliğinin devamına borçludur. Türkiye’nin NATO içinde kaldığı her gün bu unsurlar için güvencedir. Bu nedenle, NATO’dan çıkmak terörü besleyip büyüten, darbeler tertipleyen, siyasete müdahale eden Gladyo’dan kurtulmayı sağlar.

‘NATO’YA EN BÜYÜK DARBE’

15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin NATO’daki varlığı, İttifak’tan ayrılması olasılığı, bunun sonuçları özellikle Atlantik kuruluşlarında ve yayın organlarında da en önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Türkiye’de bazı çevreler, “NATO’dan çıkarsak başımız belaya girer” propagandası yapadursun, Atlantik uzmanları, Türkiye’nin ayrılmasının NATO’nun bitişi anlamına geleceğini açık bir şekilde saptıyor. Daha önce de çeşitli yazılarımızda yer verdiğimiz iki uzmanın değerlendirmesini bugünkü tartışmaya da ışık tuttuğu için hatırlatacağız. Birincisi ABD devletinin en tecrübeli diplomatlarından James Jeffrey. Türkiye’de sonuncusu Ankara Büyükelçiliği olmak üzere birden fazla defa görev yapan Jeffrey, önceki yıl katıldığı bir toplantıda “Türkiye NATO’dan çıkabilir mi” sorusuna verdiği yanıtta, Türkiye’nin Afganistan’daki, Balkanlar’da ve Karadeniz’deki NATO operasyonlarına verdiği destek ile Türkiye’deki NATO üsleri ve ABD üsleri düşünüldüğünde bunun çok kötü olacağını belirtmişti. Herhangi bir ülkenin NATO’dan çıkabileceğini, ama çıkartılamayacağını hatırlatan Jeffrey, ‘‘Daha da kötüsü Türkiye’nin sadece NATO’dan ayrılması değil başka ittifaklar kurması olur bu da NATO’nun kurulmasından bu yana başına gelen en kötü darbelerden olur’’ demişti. (Amerikanın Sesi, 8 Aralık 2020)

Ulusal güvenlik/istihbarat analisti Marc C. Johnson da “NATO ile Türkiye birbirinden uzaklaşırken, Rusya, Çin ve İran kazanıyor” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “Türkiye, herhangi bir şekilde NATO'dan çekilmesinin gerekliliğini hissettirirse, en büyük kayıpla kim karşılaşır? Söylemesi zor. Açıkçası, bu, Moskova, Pekin, Tahran ile ABD ve NATO'nun etkisine karşı mücadele eden diğer başkentler için  büyük bir stratejik düşeş olarak görülebilir. Ve bu, İttifak'ın tarihinde herhangi bir noktada olduğundan daha makul görünen bir senaryo.” (National Review, 19 Temmuz 2017).

Atlantik uzmanlarının da saptadığı gibi Türkiye’nin NATO’dan ayrılması, ABD ve NATO’nun aleyhine sonuçlara yol açacaktır. Türkiye NATO kaynaklı tehditlerle mücadele ederken, NATO’dan ayrılmak ve ulusal menfaatlerini gerçekleştireceği bir ittifak içinde yer almak Türkiye için yaşamsal bir zorunluluk haline gelmiştir.