28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Ölme eşeğim ölme' ekonomisi

Recep Erçin

Recep Erçin

Site Yazarı

Türkiye ekonomisi 2020'nin üçüncü çeyreğinden bu yana hızlı bir milli gelir büyümesi sağladı. Türk lirasının değer kaybı yüzünden görece ucuz kalan Türk mallarına rağbet artarken, tedarik zincirindeki kırılma kaynaklı bir talep artışı da görüldü. Bu sayede net ihracatın büyümeye katkısı son çeyreklerde hatırı sayılır seviyelere ulaştı. Bunun yanında faiz indirimleri birlikte süregelen kredi genişlemesi spekülatif alımları tetiklediği gibi salgın sonrası toplumsal bir davranış halini alan “anı yaşa” eğiliminin de tüketim harcamaları tarafını kuvvetlendirdiği malum.

'Ölme eşeğim ölme' ekonomisi - Resim : 1

EKMEĞİN DÖRTTE BİRİ İŞÇİYE

İmalat sanayinin sürüklediği, ihracat gelirleri ile yükselen, tüketim ayağı kredi genişlemesi ile finanse edilen büyümenin geniş halk kitleleri tarafında ise karşılığının pek olmadığını görüyoruz. Neden derseniz hemen yine TÜİK'in gayri safi yurt içi hasıla bülteninde cevabı var.

“2022'nin ikinci üç ayında işgücü ödemeleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 66.4, net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 134.7 arttı.” Yani sermayenin katam değerindeki artış emeğin iki katı kadar. Nitekim bu durum orta vadede süregelen bir hal aldı. Bunun sonucunda bu yılın ikinci çeyreği itibarıyla işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayri safi katma değer içerisindeki payı geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 32.6 iken 2022 yılında yüzde 25.4 oldu. Bir yıllık dönemde 7.2 puanlık bir düşüş var.

'Ölme eşeğim ölme' ekonomisi - Resim : 2

İKİ YILDA 13.7 PUAN ERİDİ

Oysa Türkiye'nin Kovid-19 salgını öncesine denk gelen 2020'nin ilk çeyreği itibarıyla işgücü ödemelerinin milli gelir içerisindeki payı yüzde 39.1 düzeyindeydi. Son iki yıllık dönemde 13.7 puanlık bir azalış var. Oysa net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 54'e çıkmış durumda. 2020'nin aynı döneminde bu oran yüzde 41.7'ydi. Salgın döneminde kısa çalışma ödeneği gibi durumlar yüzünden ücretlerde erozyon görülürken, 2021'in üçüncü çeyreğinden itibaren yaşanan sert enflasyonist süreçte emek kesiminin ücret artışlarının bölüşümde eşitsizliği önleyecek düzeyde olmadığı anlaşılıyor. Ocak ayında yapılan asgari ücret ve kamu çalışan maaşları artışları bu dengeyi kurmaktan uzak kaldı. Temmuzdaki artışla birlikte bir miktar dengelenme görebiliriz belki ama mevcut eğilimin sürmesi halinde eşitsizliğin yıllara sair giderilmesi daha çok zaman alacak gibi görünüyor. İktisatçı hocamız Bilsay Kuruç'un deyişiyle, “Enflasyonda sayılar kayar, kaybolmaya başlar. Halk sayıların (fiyatların) peşinde koşar, yetişemez, tıknefes kalır. Sermaye sayıları koşturur, koşturdukça önce normal, sonra olağanüstü kazançlara erişir.”

'Ölme eşeğim ölme' ekonomisi - Resim : 3

NASREDDİN HOCA'NIN EŞEĞİ

Üç ayrı grafik koyuyorum. Biri TÜİK'in geleneksel gayri safi yurt içi hasıla bültenlerinde yayınladığı, diğer ikisini ise ekonomi yazarı Uğur Gürses Twitter'dan paylaştı ondan görüp aldım. İşçi sınıfının ekonomik büyüme verileri açıklanınca “biz büyümedik ki” demesinin nedeni o üç tabloda net olarak görülüyor. Bugün dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine ilişkin yapılan “kriz” yorumlarının nedeni de işte burada. Yaşadığımız klasik bir ekonomik kriz değil ücretli kesimlerin yoksullaşmasıdır. Bu durumun ilave kredi genişlemesi ile sürdürülemeyeceği aşikar. Bu modelde ücretli kesimler ezilirken, finans kapital ve döviz kazanan işletmeler palazlanıyor. İşçiye yeterince pay vermedikleri de ortada. Hükümetin ekonomi kurmayları ise durumun farkında olduklarını belirtip ücretli kesimleri koruyacak tedbirleri alacaklarını defaatle ifade ediyorlar. Bu durum bana “Nasreddin Hoca'nın eşeği” fıkrasını hatırlattı: Kış soğuk ve uzun geçip erzak azalınca Hoca, eşeğin yemini yarıya indirmiş. Bakmış öyle gidiyor, bir yarıya daha çekmiş. Bakmış yine eşekten itiraz yok bu kez bir avuca düşürmüş ama bakmış yem bitti bitecek. Bahara da az kalınca Hoca kasabaya inip yem parası ödememek için bazı günler yem vermemeye başlamış. Tam karlar erimeye başlayınca “şu eşeğe bakayım” demiş ki eşek can çekişiyor. Hoca da kulağına eğilmiş: “Ölme eşeğim ölme. Otlar büyüyecek, sen de yersin ben de!” demiş. Yanlış anımsamıyorsam bu fıkrayı, son üç gündür hastanede yaşam mücadelesi veren namı diğer Borsa Kralı Nasrullah Ayan bir sohbetimiz esnasında anlatmıştı.


MERKEZ KKM'YE KALKAN OLDU

Merkez Bankası, Resmi Gazete'de yayınlanan yeni bir karara göre, lira cinsinden tasarrufları teşvik etmek amacıyla döviz zorunlu karşılıklarını revize etti. Buna göre; ticari bankaların döviz hesaplarından lira hesaplarına belirli bir çevirme oranı sağlamaları gerekecek. Hem bireysel hem de kurumsal hesaplar için yüzde 10'luk bir dönüşüm oranı sağlamayan bankalar, merkez bankasına 5 yüzde puanlık ek döviz park etmek zorunda kalacak. Yüzde 10-20'lik hesap dönüşüm oranları için ek 3 yüzdelik döviz puanı park edecekler. Yeni düzenleme 16 Eylül'den itibaren uygulanacak. Kararın KKM'de çözülme olmaması bankaların da bu yönde bir duruş sergilemeleri için yapıldığı görülüyor.

Enflasyon