25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Oscar LaFontaine: ‘Ukrayna krizinin sorumlusu Amerika’

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

2000’li yıllar Avrupa’da sosyal demokrat partilerin erimeye başladığı yıllardır. Küreselleşmenin azgınlaşan neoliberal saldırılarına karşı çözüm üretemiyorlardı. Üretmeleri de mümkün değildi çünkü tüm sosyal demokrat partiler emperyalist sistemin parçasıydılar. ABD’de başlayan ve tüm Avrupa’yı saran 2008 mali krizi ile birlikte bu erime daha da hızlanmıştı. Avrupa’nın önde gelen sosyal demokrat partileri Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Fransız Sosyalist Parti’sinde (SP) bölünmeler yaşanmıştı.

1995-1999 yılları arasında SPD Genel Başkanlığı ve Schröder kabinesinde Maliye Bakanlığı yapan Oscar LaFontaine, 2005’de partiden ayrılarak yeni bir parti kurma arayışına girmiş ve 2007’de Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin resmi partisi olan Almanya Birleşik Sosyalist Partisi ve Alternatif Çalışma ve Sosyal Adalet partisiyle birleşerek Sol Parti’yi (Die Linke) kurmuştu.

Aynı süreç Fransa’da da işlemiş, bugün Boyun Eğmeyen Fransa Partisi’nin lideri Jean-Luc Melenchon da Sosyalist Parti’den ayrılarak o da Fransa’da Sol Parti’yi kurmuştu. Paris’in Saint Ouen banliyösünde yapılan kuruluş mitingine Die Linke’nin başkanı Oscar LaFontaine de konuşmacı olarak davet edilmişti. Paris’in Saint Denis bölge komitesinde Melenchon’un partisinin kuruluş çalışmalarında bulunan biri olarak bu mitinge katılmış ve Oscar LaFontaine’i dinleme olanağı bulmuştum.

KÜRESELLEŞME VE NATO KARŞITI PARTİLER

Bu iki sol parti küreselleşmeye, neoliberalizme karşı karma ekonomiyi savunuyor, başta enerji şirketi olmak üzere en önemli sektörlerin devletleştirilmesini programlarına alıyor, özelleştirmelere karşı çıkıyor ve NATO’dan çıkmayı savunuyordu. Oscar LaFontaine ve Melenchon bu doğrultuda yaptıkları konuşmalarla salonu galeyana getirmişlerdi.

Bu partiler bugün NATO’ya karşı tavırlarını devam ettiriyor ve Rusya ile dostluğu savunuyorlar. Ama içinden geldikleri sosyal demokrat partilerin lekelerinden kurtulmuş değiller. Melenchon politikaya devam ediyor. Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Marine Le Pen’den sonra üçüncü olmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Macron’u destekleyen Fransız Komünist Partisi, Sosyalist Parti ve Yeşiller’le birlikte oluşturduğu grup ile genel seçimlere katılmış ama başarılı olamamışlardı. Melenchon’un oluşturduğu bu ittifak hâlâ sosyal demokrasinin kirli girdabında çırpındığının ve Fransa’da halkın beklentilerine cevap veremediğinin de bir göstergesi.

Oscar LaFontaine ise Mart 2022 partisinden ayrıldı.

Biraz uzattım! Aslında amacım Oscar LaFontaine’in nationworldnews.com sitesine Ukrayna krizi ile ilgili Almanya’nın politikasını eleştiren yazısına değinmekti.

ALMANYA AMERİKA’NIN UYDUSU

LaFontaine’in yazısının başlığı “Almanya, Ukrayna savaşında Amerikan uydusu gibi davranıyor”. Yazısında “Amerika, başka bir dünya gücünün ortaya çıkmasını önlemek için mümkün olan her şeyi yapmaktadır. Bu sadece Çin ve Rusya için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği veya gelecekte belki Hindistan veya diğer ülkeler için de geçerlidir.” diyor.

ABD’nin Almanya’da bulunan askeri üsleri ve havaalanlarına dikkat çekerek “Ramstein Havaalanı, ABD'nin Orta Doğu, Afrika ve Ukrayna'daki savaşı için vazgeçilmezdi. Yani Amerikalılar savaştayken, Almanya hoşuna gitsin ya da gitmesin her zaman savaşın yanındadır”. LaFontaine, bir ülke topraklarında yabancı askeri üsler varsa o ülkenin egemen olamayacağına dikkat çekiyor ve Charles de Gaulle Fransa’sı örneğini veriyor: “Örneğin Charles de Gaulle bu bağlantıyı gördüğü için Fransız topraklarında NATO'nun, yani ABD'nin tesislerini istemiyordu. Bir ülkenin savaş veya barış konusunda kendi kararlarını verebilmesi gerektiğini söyledi”.

“Almanya’nın egemen bir ülke olmadığını” yazan LaFontaine “Tabii ki ABD, Almanya gibi bir ülkenin Kuzey Akım 2 gibi bir enerji tedarik hattını devreye alınmasını engelledi… Başkan Clinton, Bush, Obama, Trump ve Biden, NATO'nun doğuya doğru genişlemesini ve Ukrayna'nın silahlanmasını sürdürdüler. (Elbette) Rusya Ukrayna sınırında ABD askerlerini ve füzelerini kabul etmeyecekti.” diye ekliyor.

Ukrayna krizinin sorumlusunun ABD olduğunu belirten LaFontaine “ABD, Rusya'nın güvenlik çıkarlarını dikkate almak istemediğini gösterdi. Bir Amerikan kukla hükümeti kurdu ve Ukrayna silahlı kuvvetlerini NATO oluşumlarına entegre etmek için her şeyi yaptı. Ortak tatbikatlar yapıldı ve Rus hükümetinin ısrarlı itirazları görmezden gelindi.” diyor.

AMERİKANCI ALMAN YÖNETİCİLER

Bugünkü Alman yöneticilerini şöyle eleştiriyor: “Şu anda, Almanya'nın çıkarlarını ön planda tutan bir dış politika belirtisi yok. Liderler Scholz, Baerbock, Habeck ve Lindner Amerika’nın sadık uydularıdır. Scholz yeniden silahlanmayı savunuyor ve Ukrayna’ya giderek daha kısa bir sürede silah teslimatını duyurabilmekten gurur duyuyor… Yeşiller, bir Alman pasifist partisi olmaktan çıkıp Alman Federal Meclisi’ndeki en kötü savaş partisine dönüştüler. Annalena Baerbock'un ‘Rusya'yı yok etmemiz’ gerektiği yönündeki ifadesi faşist olarak adlandırılmalıdır”.

Almanya’nın Rusya’ya karşı izlediği politikaya devam etmesinin “nüfusun geniş kesimlerinin yoksullaşmasına yol açacağını, Alman sanayisinin tüm sektörlerini yok edeceğini ve Almanya'yı nükleer savaşa girme tehlikesiyle karşı karşıya bırakacağını” belirtmektedir. LaFontaine, Almanya’nın atacağı ilk adımın “ateşkeste ısrar etmek, bir barış planı sunmak ve Kuzey Akım 2'yi faaliyete geçirmek olması gerektiğini” söylüyor.