Pisti pas geçmek
Havacılığın en kritik anlarından birisidir inişe geçilen dakikalar.
İşte böyle bir anda pas geçiyor pisti Türk uçağı.
Başlıyor dakikalarla yarışılan bir diyalog trafiği.
Hem de uluslararası.
“One minute” diyerek masadan kalkan
BM’de dünya beşten büyüktür diyen
Cumhurbaşkanımız
Netenyahu gelirse ben yokum diyor.
Netenyahu’nun katılacağını duyar duymaz!
Çünkü mazlumların hamisi,
iki bin yıllık Türk Devletinin temsilcisi Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı o.
Masadayız.
En önemli bölgesel güç olarak
küresel güç olma yolunda.
PERDE ARKASI
Zordur yaşananların perde arkasını iyi anlamak.
Tasvir etmek de zordur.
Bilenler bilir,
bir uçak havada süzülürken
tam da piste teker koyacakken pas geçmesi normal değildir.
Hele de bir ülkenin en üst heyetini taşıyorsa.
Şerh koyan başkaca ülkeler de var ama Türkiye’nin net tavrı önemli.
İşte o nedenle yere teker koymadan, daha havadayken
engel olunuyor Netenyahu’nun gelmesine.
İNSANLIK AYAĞA KALKMAYA ÇALIŞIYOR
Dünya halkaları ayakta.
İnsanlık tek yürek oluyor.
Dünya batsa umrunda olmayan Amerika’da bile Filistin için sokaklarda insanlar.
Ama bir türlü durmadı katliam
hem de iki yıldır.
Elbette güvenilmez siyonizme.
Elbette unutulmaz bu büyük acılar.
Ama işte masalarda da veriliyor bir mücadele.
Filistin’de yaşanan soykırım dursun diye.
Bir yanda böyle bir mücadele,
bir yanda yedi düvelle
adı konmamış savaşlar.
Bir diğer yanda ise
ülkenin en büyük muhalefet partisi.
Batıya seslenip
gelin müdahale edin diyor ara ara.
Yetmiyor, gittikleri bazı Avrupa ülkelerinde
Cumhurbaşkanını yuhalatıyor.
Kimi katılımcıların ellerinde
Türk bayrakları varken üstelik.
Oysa bilmeliler ki
o yuhalattıkları Cumhurbaşkanı bayrağı temsil ediyor.
O bayraktır ki, uğruna can vermiş vatan evlatlarından almıştır rengini.
NEDİR MUHALİF OLMAK?
Hep söylerim
seversiniz sevmezsiniz
eleştirir, yanlışları konuşursunuz
sıkı muhalif olursunuz hepsine eyvallah
ama kendi ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanını,
kendi milletini
elin diyarlarında şikayet etmek,
yuhalatmak
ne Türk tarihinde görülmüştür
ne dünyada.
Bundan 3-5 yıl öncesiydi.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi,
Fransa'da bir gazetecinin
Trump'la ilgili ısrarlı sorusuna
prensip gereği ülke dışındayken başkanımızı konuşmuyorum diyordu.
Üstelik hani kanlı bıçaklı, kan davalı olduğu halde.
Ama bizim sözde ana muhalefet
her fırsatta ya Batıya
yalvarıyor gel müdahale et diye
ya da yetmiyor gidip yuhalatıyor milletin oyları ile seçilmiş
kendi Cumhurbaşkanını.
Cumhurbaşkanı bugün
Yarın bir başkası olur.
Ama işte o siz olamazsınız.
Niye mi?
Çünkü sevmeyiz biz evin içini elaleme şikayet edip yuhalatanı.
NEREDESİNİZ
Bir de savunuyorsunuz ya,
güya kendinizi.
Madem öyle sen niye Trump’la aynı masaya oturdun?
Yok onun sana yazdığı mektuba neden iyi cevap vermedin diye.
Peki o zaman çıkıp da seslendiniz mi Trump’a?
Sen kimsin de bize mektup yazıyorsun diye?
Peki hiç laf edebildiniz mi
aynı emperyalist güç odaklarına
Filistin’de katliamı durdurun diye?
Dünya beşten büyük dedi
Cumhurbaşkanı.
Haydi, siz de deyin ki
dünya siyonizmden büyük.
Peki ya,
Ermeni soykırımı bir yalandır derken Doğu Perinçek
hem de sizin gittiğiniz ülkelerin mahkemelerinde karar aldırdığında
neredeydiniz o zaman siz?
Dışarıya şikayet edip ya da yuhalatmadığınız zamanlarda da
Sinop’a gider,
balıklar strese giriyor, turistler korkuyor,
Türkiye füze denemesi yapmasın dersiniz.
Oysa balıkçılar artan balık rakamlarından
Sinop halkı da turizmden memnun iken.
Hiç mi söylemez etrafınızdan kimse
toplumu incittiğinizi?
Yoksa birileri istiyor da
siz de el mahkûm mecbur mu kalıyorsunuz?
Peki hiç bilmez misiniz?
Yabancı devletlerden
ya da yabancı güç odaklarından
Türkiye’ye bir müdahalede bulunulmasını istemek
salt hukuka aykırı olmaz
Türk milletinin gönlüne
bu vatan, bu bayrak sevdasına da ayrı düşmek olur diye.
Hadi hepsini geçtiniz.
İyi ama nasıl unutursunuz
Türk milletinin Gazi Mustafa Kemal ile birlikte
tam bağımsız Türkiye diye
yedi düvelle verdiği mücadeleyi?