PKK Kongre Kararı: Örgüt, iradesini Öcalan’a teslim etti
Önce şunu en başa yazalım: PKK tarih oldu! 1978 yılında kurulan, 2002 ve sonrasında iki kez ad değiştiren sonra yeniden eski adıyla devam eden örgüt, 12. Kongresinde oybirliğiyle alındığı belirtilen kararla feshedildi. Açıklanan karardaki en önemli noktalardan birisi, örgütün bundan sonraki sürecin işleyişini Abdullah Öcalan’a bırakmış olması. Şöyle deniyor: “PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı.”
ÖNCEKİLERDEN FARKI
Kimileri, PKK’nın daha önce de “fesih ve silah bırakma kararı aldığını” ama sonra terör eylemlerine devam ettiğini iddia ediyor. Buna dayanarak, “şimdi açıklanan bu karara niye inanalım ki” deniyor. Bu iddia doğru değil. Örgütün daha önce birkaç defa tek taraflı olarak ateşkes ya da sınır dışına çekilme gibi açıklamalar yaptığı biliniyor. Ama PKK, daha önceki hiçbir döneminde şimdi açıklandığı gibi “örgütün feshedilmesi ve silahlı mücadeleyi sonlandırma” kararı almadı.
2002 yılında adını KADEK olarak değiştirdi, 2003’te Kongra-Gel oldu. Daha sonra PKK adını yeniden kullanmaya başladı. Bütün bu süreçleri, PKK’nın Kandil ve Avrupa’daki liderliği yürüttü. O dönemde Öcalan’ın etkisi sınırlıydı. Şimdi ise durum büyük ölçüde farklı. Örgüt yönetiminin resmen kabul ettiği ve bağlılığını ilan ettiği Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla ilerleyen bir süreç söz konusu. Daha önemlisi, son Kongre kararıyla bundan sonraki atılacak adımların “yönetilmesinin ve yürütülmesinin” de Öcalan’a bırakıldığının ilan edilmesi.
SİLAHLARIN KONUŞTUĞU 40 YIL
1976’da kendilerini Kürdistan Devrimcileri olarak tanıtan örgüt, 1976’dan sonra Ulusal Kurtuluş Ordusu (UKO) veya Apocular olarak tanındı. 18 Mayıs 1977’de Kürdistan Devrimi’nin Yolu isimli broşürle silahlı mücadeleyi öne çıkarmaya başladı. Bundan sonra bölgede faaliyet gösteren diğer ayrılıkçı Kürt örgütlerle ve sol gruplarla da silahlı mücadeleye girişti. 1978’de Diyarbakır’da yapılan toplantıda PKK’nin parti tüzük ve programının hazırlanmasına karar verildi. Nisan 1978’de Elazığ’da yapılan toplantıda Yürütme ve Askeri alan çekirdek kadroları ile bölge sorumluları belirlendi. Örgüt 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde yapılan toplantıyla partileşti ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) adını aldı. PKK 15-26 Temmuz 1981’de 1. Konferansını gerçekleştirdi. 20-25 Ağustos 1982’de Şam’da yapılan 2. Kongrede Öcalan’ın hazırladığı yeni parti tüzüğü ve programı kabul edildi. PKK, 1982-1983 yıllarında Irak’ın kuzeyinde Hakurk Bölgesi’nde Lak-1, Haftanin, Lejna, Zaho, Kuvvet Barzan ve Miroz kamplarını kurdu. 1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla bugüne kadar devam eden silahlı terör eylemleri başladı.
PKK, ABD'nin 1991'deki Körfez harekâtı ile Irak'ın kuzeyinde palazlandı, 2003 yılındaki Irak işgaliyle yeni imkân ve kabiliyetlere kavuştu. 1991 sonrası dönemde PKK giderek, ABD'nin tam güdümüne girdi.
BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve daha sonra Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) olarak anılan bölgemize yönelik stratejisinde belirleyici atak, 1991 yılındaki Körfez Savaşı'ydı. Bu strateji, ABD'nin dünya hegemonyasında liderliğini ilan ettiği koşullarda ortaya konmuştu. Sırasıyla Irak, Suriye ve İran'ın parçalanması hedefleniyordu. Türkiye ise arkasındaki Kemalist Devrim birikimi ve devlet/ordu geleneğiyle bölgede ABD hedeflerinin önünde engel olması nedeniyle hedefe konmuştu. Türkiye de bölünmek isteniyordu.
Türkiye, bu sürece direndi. 1991’den beri adım adım ABD’nin BOP’una karşı eylemli olarak mücadele etmeye başladı. Kuşkusuz bu süreç, ABD’nin Türkiye içindeki ve üzerindeki ağırlığına göre değişerek inişli çıkışlı ilerledi.
2014-15’ten itibaren Türkiye’nin güvenlik stratejisinde köklü değişikliğe gitmesi bugünkü noktaya gelinmesini sağlayan yolu açtı. Türkiye hem ülke içinde hem de sınırlarının ötesinde silahlı harekatlar ve bununla paralel olarak yürüttüğü dış politikayla, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı “terör koridoru”nu ve toplam olarak İkinci İsrail projesini tarihe gömdü. PKK’nın kendini feshetmesi noktasına böyle gelindi.