PKK Kongresi’nin anadili Türkçe
DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 15 Mayıs 2025 Perşembe günü TBMM Kürsüsü’nden Kürtçe konuşma yapmaya kalktı.
Oysa PKK Kongresi’nin anlaşma dili Türkçedir. Konuşmalarının videoları, ANF (Fırat Haber Ajansı) tarafından yayınlandı, izleyebilirsiniz. PKK’nın önde gelen liderleri Türkçe konuşuyor. Bizim dar zaman koşullarında dinleyerek saptadığımız, örneğin KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, PKK Merkez Komitesi Üyesi Hêlîn Ümit, Delege Cemal Amed Türkçe konuşuyorlar. Bütün Kongre üyelerinin birbirini anladığı dil, Kürtçenin herhangi bir lehçesi değil, Türkçe. Kongre yemini Türkçe yapılıyor. Kürtçe konuşma yapanlara da rastladık. O konuşmaların da çoğunluk tarafından tam anlaşılmadığı biliniyor.
PKK’yı bilen herkesin saptadığı üzere, PKK’nın örgüt dili Türkçedir. PKK’nın içindeki eğitim dili Türkçedir. PKK içindeki yargılama belgeleri dava dosyalarında duruyor, iddianameler, savunmalar, kararlar, hepsi Türkçedir. Berxwedan ve Serxwebun gibi PKK gazete ve dergileri, bir zamanlar Kürtçe yayınlar da yaptılar, ancak okunmayınca, Türkçeyi esas aldılar.
TBMM üyesi olan DEM Parti milletvekillerinin hemen hepsinin kendisini en iyi ifade ettiği dil de Türkçedir.
ANADİLİN BİLİMSEL TANIMI
Anadil ne demek? Bilimsel tanımına bakalım:
Kişinin ailesinden, toplum çevresinden doğal yolla edindiği, en iyi kullandığı ve hâkim olduğu, kendisiyle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dildir.
Anne sütü ile anadili karıştırmayalım. İkisi aynı olmayabilir.
PKK Kongresi’ne katılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hemen hepsi kendilerini en iyi Türkçe ifade etmektedirler ve aralarında Türkçe anlaşmaktadırlar.
Bu bir gerçeğin ifadesidir. Vatan Partisi Genel Başkanı’nın 1989 ve 1991 yıllarında yaptığı görüşmede, bizzat Abdullah Öcalan da “rüyalarında bile Türkçe konuştuğunu, rüyalarını Türkçe gördüğünü” söylemişti (Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan ile Görüşmeler, Kaynak Yayınları.)
HEPİMİZİN ANADİLİ TÜRKÇE
Türk milleti, köklü tarihsel mirasa sahip olan bütün milletler gibi, farklı etnik kökenlerden, farklı mezheplerden, farklı inançlardan oluşuyor. Dile gelince, evet etnik kökenleri nedeniyle farklı dilleri bilenlerimiz var. Ancak Van’dan ve Hakkari’den Edirne’ye kadar birbirimizle Türkçe anlaşıyoruz. Hepimizin kendisini en iyi ifade ettiği dil Türkçedir. Çarşıda ve pazarda dilimiz Türkçedir. Diyarbakır ve Mardin mahallelerinde futbolu Türkçe oynuyoruz. TRT’nin Kürtçe yayını var ama Türkçe televizyonları izliyoruz.
TBMM kürsülerinden Kürt halkımızın çoğunun anlamadığı konuşmalar yapmak, gösteri değeri taşıyabilir, ama geleceğimizi kurmaya hizmet etmez.
AYIRAMADILAR AYIRAMAZLAR
Ne kadar zormuş birbirinden ayırmak ve ayrıştırmak.
İçeriden dışarıdan o kadar çabaladılar. Hem yönetenleri hem yönetilenleri. Kaç ateşten geçirdiler.
Mücadele hedefi bir olan kurucular birlikte çok bedeller ödedi.
Kanları, canları birleşti.
Bizi devrimler birleştirdi.
Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz.
Türk Devrimi sürecinde bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının en iyi bildikleri, toplumla bağını kurduğu dilleri de birleşti.
Benim annem Türkçe konuşurdu, Öcalan’ın annesi Kürtçe. Ancak ikimiz de farklı liselerden mezun olmakla birlikte aynı üniversite sınavlarına girdik, kazandık, SBF’de aynı dilde eğitim aldık. O dile hâkim olduk.
MİLLÎ BİRLİK İÇİN DİL BİRLİĞİ
Coğrafyamız imparatorluklar coğrafyası.
Tarihimiz imparatorluklar tarihidir. Yakın tarihimiz, Devrim tarihidir. Bu tarih, Anadolu ve Trakya’da yaşayan insanlarımızı yalnız dilde değil, umutlarda ve özlemlerde birleştirdi.
Türkler ve Kürtler, bin yıllık ortak tarih içinde bütünleşiyor ve son iki yüzyılın devrim sürecinde kaynaşarak bir millet oluşturuyor. Millî birliğin oluşmasında dil birliği önemli bir etkendir. Millet olmanın temel unsurlarından biridir.
Ortak gelecek ortak dilde anlaşarak kurulur.
Türkiye, tarihî bir karar dönemine girdi. En küçük ayrıntı bile sürecin başarısı açısından düşünülmelidir.
DEVLETLE VE MİLLETLE BÜTÜNLEŞMENİN DİLİ
Abdullah Öcalan, 27 Şubat’ta yaptığı çağrıda aynı noktaya dikkat çekiyor:
“Kürt-Türk ilişkileri; bin yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.”
Öcalan “aşırı milliyetçi savruluşun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlerin” tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamadığını da vurguluyor.
En son PKK Kongresi’nin önüne “devletle ve toplumla bütünleşme” hedefini koyarak “silah bırakma ve fesih” kararını alma çağrısında bulunması bilimsel bir gerçeği ifade etmektedir...
Bu bağlamda önemle belirttiği anlamlı bir nokta da şudur:
“Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.”
Bu “devletle ve toplumla bütünleşme” açısından tayin edici noktalardan biridir.
Bugün kim dilde gerçekçi olmayan taleplerle geliyorsa, bilerek ya da bilmeyerek bütünleşme sürecini baltalamaktadır.
Geçmişteki ayrılık noktalarını kaşıyarak, yeniden Türkiye’nin tartışma gündemine taşıyarak hedeflenen ne olabilir…
Ayrılıkçı vurgular ayrılığa ve emperyalizmin denetimine götürür.
Bugün Türkiye halkının bütünü için, bağımsızlık, özgürlük, zenginleşmek, demokrasi, el ele vermekle, omuz omuza yürümekle ulaşılacak hedeflerdir.
Türklerin de Kürtlerin de siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamında özlediğimiz geleceğe ayrılıkçı tavır ve kışkırtmalarla ulaşamayız.