Sayın Özgür Özel’e soruyorum
Hiçbir kurumla ilgili bu denli çok kitap, yazı yazılmadı.
Dünyada başka bir örneği var mıdır bilemiyorum?
Köy enstitüleriyle ilgili her yıl yeni kitaplar yayımlanıyor. Yazık ki hepsini okuyamıyoruz.
Bu yüzlerce kitaba öncülük eden ilk kitapları köy enstitülüler kendileri yazdılar.
Başta yazarlıklarını borçlu oldukları, kendilerini yetiştiren bu okulları önce Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Başaran gibi yazarlar anlattılar.
Bu okullarda yazarlık atölyeleri mi vardı diye düşünürüm bazen. Hayır, yoktu, ama doğru programlarla yapılan Türkçe dersleri vardı. En başta okuma alışkanlığı veriliyordu. Türkçe programlarını inceledim. İnanın YÖK’ün üniversiteler için bize verdiği Türkçe ders programından çok ileride. Dersin amacı, yol ve yöntemleri öylesine doğru kavranmış ki… Bilgiler metne dayanıyor, bu önemli. Tam anlama ve anlatma amaçlanıyor. Türkçe öğretmeni çeşitli bilgileri bir araya getirmesini bilen bir sanatkâr gibi görülüyor. Türkçe öğretmeninin sanatkâr gibi görüldüğü ve seçildiği okullardan yazarlar yetişmez mi?
KÖY ENSTİTÜLERİ VE SPOR
Köy enstitüleri ve spor denildiğinde ya da köy enstitülerinden yetişen ünlüler söz konusu olduğunda, hâlâ unutulan bir değerimiz var, adı Ahmet Bilek. Güreşi enstitülerde öğrenmiş bir olimpiyat şampiyonu. Ayrı kulvarlardan gelseler de Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın gibi şöhretlerin hemen yanında anılmalı onun adı. Yazık ki hâlâ bu alanda yazanlara çizenlere yabancı. Çırpınıp duruyorum Ahmet Bilek’i bu topluma anlatmak için.
Görüyorsunuz, ne kadar çalışıp çabalasak da olimpiyatlarda tek bir altın madalya almak bile çok zor. Bu yüzden federasyon başkanları, hatta bakanlar değişiyor. Güreşçilerimiz 1960 Roma Olimpiyatları’ndan yedi altın madalyayla döndüler, bu hâlâ spor tarihimizde aşılamamış eşsiz bir başarıdır. Aşılacağını da sanmıyorum. O yedi altın adamdan, yedi kahramandan biri de köy enstitülü şampiyon Ahmet Bilek idi. Yazık ki minderlerin ilk şampiyon öğretmeninin kadri kendi ülkesinde bilinmedi, Almanya’ya, trajik bir hayata savruldu. Sessiz Şampiyon’da onun yaşamını bütün ayrıntılarıyla anlattım. Bu kitabımda yazamadıklarımı da Cumhuriyet Sporunun Zafer Abideleri adını verdiğim portreler kitabında tamamladım.
Bu büyük şampiyona vefasızlık hâlâ sürüyor. Ahmet Bilek Kızılçullu’da okudu, Ortaklar’dan mezun oldu. Şimdi NATO karargâhı olan Kızılçullu’nun spor salonuna benim başvurum üzerine Ahmet Bilek adı verildi, sonra da pişman olmuşlar gibi adını kaldırdılar.
Benim de okuru olduğum zaman zaman da yazılar yazdığım çok eski bir gazetede geçen gün “Köy Enstitüleri ve Spor” başlığıyla bir yazı okudum. Son satırına değin ilgiyle okuyup bitirdim, Ahmet Bilek’ten, köy enstitülerinde hangi dallarda neler yapıldığından, köy enstitülerinden yetişen sporculardan söz eden tek bir satır yok. Sessiz Şampiyon romanında Ahmet Bilek’in tesadüfen yetişmediğini anlattım öncelikle. Köy enstitülü başka olimpik sporcu olup olmadığını araştırdım. Ulusal takıma hangi sporcuları verdiklerine değin araştırıp buldum. Tek tek adlarını yazdım. Yalnız güreşte yetişen sporcuların değil, atletizm pistlerinde Türkiye şampiyonlukları için koşan Hasan Tekin, Kasım Demir gibi atletlerin izini sürdüm.
17 Nisan dolayısıyla köy enstitüleriyle ilgili gene pek çok etkinlik düzenlendi, yazılar yazıldı. Ahmet Bilek adından söz eden nerdeyse tek bir kişi, tek bir etkinlik, tek bir yazı yok. Ahmet Bilek’in memleketi Manisa’da da yapıldı bu etkinlikler, oradaki konuşmalarda da adı yok. Bu şampiyonun adı okulundaki salondan niye kaldırıldı diye soran tek bir kişi çıkmadı. Ahmet Bilek, Sayın Özgür Özel’in hemşerisi. Sayın Genel Başkan sanırım Manisa’dan böyle bir şampiyon çıktığını bilmiyor. Bilseydi herhalde onun adını yaşatmak için küçük bir çabasını görürdük.
Bu büyük şampiyona Manisalılar, Manisa Tarzanı’na gösterdikleri ilginin, vefanın binde birini göstermediler. Gene aynı topraklardan yetişen Ruhi Sarıalp’ı da bilmez Manisalılar. Hiçbir yerde adlarına rastlamazsınız. Önceki dönemlerde bazı ilgililere mektuplar da yazdım, hiçbirinden yanıt alamadım.
Şimdi Sayın Özgür Özel’e soruyorum.
Sizin memleketiniz kendi değerlerine niye bu kadar yabancı, bu denli vefasız?
Manisa Belediyesi, Kula Belediyesi CHP’nin elinde…
Memleketinizden yetişen minderlerin ilk olimpiyat şampiyonu öğretmeni için ne yaptınız?
Eşinin memleketi Eskişehir bu konuda biraz daha vefalı çıktı.
Buraya şampiyonumuzun çok anlamlı bulduğum, kızı Sevil Bilek’ten aldığım bir fotoğrafını koyuyorum. Öğretmen Ahmet Bilek Eskişehir’in bir köyünde köy çocuklarına modern güreşi öğretiyor. Köy enstitüleri bunu da başarmış, 1950’li yıllarda bir köye olimpiyat şampiyonu bir öğretmen vermiş.
Fotoğrafa iyi bakın. Önlerindeki minder uydurma olsa da, öğretmenin mutluluğu, çocukların neşesi ne kadar sahici. Bu köy enstitülü şampiyon öğretmen, yoksul bir Anadolu köyünde Ziya Gökalp’ın sözünü ettiği “tebessüm inkılabı”nı gerçekleştirmiş.
Köy enstitüleri budur işte!..