‘SPD’nin Solu’ndan meydan okuma
Alman hükümetlerinde son beş yıldır Rusya bahanesiyle yaptırım, güvenlik, savunma ve savaş
gündemden düşmüyor. CDU-SPD hükümet protokolünde “Ukrayna’ya yönelik Rus saldırı savaşı
bizim de güvenliğimizi tehdit ediyor” cümlesi yer alıyor.
Hükümet, sermaye çevreleri, ağır sanayi şirketleri ve ana akım medya savaş retoriğini ve
propagandasını kullanarak, ‘korkuyu’ örgütlüyor ve küreselci kitleleri gösterilerle arkasına alıyor.
Ancak gelinen noktada militarist sinir merkezlerine dokunan ve ezber bozan bir ilk yaşandı.
Hükümet sıralarında ‘savaşa hayır, diplomasiye evet’ tepkileri patlak verdi.
İktidar ortağı SPD’nin “sol kanadından” 5 milletvekili ve çok sayıda partili ‘barış manifestosu’ konulu
bildiri imzalayarak kamuoyuyla paylaştılar.
SPD’nin solu; kulağını toplum vicdanına, barışa, diplomasiye ve diyaloğa vermesi, olağanüstü önemde
ve dikkate alınmalı. Çünkü bildirinin içeriği mevcut ‘sistem siyasetine’ adeta meydan okuyor.
Bu olumlu gelişmeyi destekleyenler kadar, karşı çıkanlarda var.
Koalisyon ortaklarından, şansölye Merz’ten, savunma bakanından ve SPD’li yetkililerden eleştiri
gelirken, Federal Meclis’te grubu bulunan AfD ve Linke partileri bildiriyi alkışladılar.
BARIŞ MANİFESTOSU BİLDİRİSİNİ KİMLER HAZIRLADI VE NELERİ İÇERİYOR?
Altı sayfalık bildiri SPD tarihinde barış ve adaletin sesi ve simgesi olan ve 2019’da yaşama veda eden,
Erhard Eppler grubu ve 9 organizasyondan meydana gelen, SPD Friedenskreise (barış danışma-
komitesi) tarafından kaleme alınmış. 12 Haziranda duyurulan manifesto, başta SPD milletvekilleri
Ralf Stegner, Rolf Mützenich, Nina Scheer, Maja Wallstein ve Sanae Abdi olmak üzere, aralarında
eski bakanlar ve vekillerinde bulunduğu 100’den fazla yetkili tarafından imzalanmış.
Yapılan açıklamada özetle; Almanya’yı Rusya’yla karşı karşıya getirecek siyasete hayır, tekrar
yakınlaştıracak politikalara evet deniliyor. Hitler faşizminden, 2.Dünya Savaşı’ndan ve Soğuk
Savaş’tan bu yana tarihsel süreç ele alınıyor ve Avrupa barışının yeniden tehdit altında olduğu analiz
ediliyor. Geçmişte barışı sağlayan tecrübelerden ders alınması önemle tavsiye ediliyor. ABD’nin
Almanya’ya uzun menzili silahların konuşlandırılması reddediliyor ve güvenlik politikasıyla
örtüşmediği belirtiliyor. Alman dış politikasında güvenlik ve savunmayı kapsayan temel değişiklik
talep ediliyor. Rusya ve Ukrayna savaşına atıfta bulunarak,Avrupa devletlerine çağrı yapılıyor ve
devamla tırmanan gerilim ve silahlanma yerine,barışı hedefleyen normalleşme diplomasi ve müzakere
çözümü öne çıkarılıyor.Ayrıca ABD’den bağımsız olarak Avrupa’nın kendi savunma stratejisi
benimseniyor. Alman bütçesinin %5’nin silahlanmaya değil, yoksullukla mücadeleye harcanması
isteniyor. Almanya’nın ve AB’nin Güney Doğu Asya’da askeri müdahalelere dahil olmasına karşı
çıkılıyor.
SPD’NİN SOLU BARIŞ MEVZİSİNE NASIL GELDİ?
Bugünkü hükümetin küçük ortağı olan, ancak parti içerisinden iktidar politikasına dur diyen çıkış,
arkada kalan ve devam eden sancılı sürecin bir sonucudur.
Önceki SPD başbakanlığındaki savaş yanlısı hükümet politikası, SPD’de en büyük oy kaybına neden
oldu. Yeni kurulan CDU-SPD koalisyon hükümet programını, SPD parti vekillerinin ve tabanın
yaklaşık %15’i desteklemiyor. 13 Nisan 2025’de SPD ve CDU’lu bazı siyasetçiler Bakü’de Rus
yetkilileriyle bir araya geldiler. Toplantıya katılan SPD’li Ralf Stenger görüşmenin ‘özel’ olduğunu
paylaşmıştı, ancak gelinen noktada bu diyaloğun Alman Rus ilişkilerinde yeni bir döneme işaret
etmektedir. Bakü’deki görüşme ve diplomasi trafiği, artık Alman Federal Meclisi’nin hükümet koltuk
sıralarına ‘taşınmış’ oldu. Bir diğer etken ise Almanya ve Avrupa’daki toplumsal barış hareketinin
dalga dalga yükselmesidir. Toplumsal barış hareketinin merkezinde bulunan BSW partisi ve Rusya’ya
yaptırımların son bulmasını dile getiren AfD partisinin siyasetleri, kamuoyunda karşılık görüyor.
Ana akım medyanın bazı sözcüleri SPD barış bildirisinin “BSW ve Kremlin’in ağzıyla” yazıldığını
söylüyorlar. Diğer yandan AfD ve BSW’den sonra SPD içerisinde de “Rusya yanlısı“ sesin
yükseldiğine dikkat çekiliyor.
BİLDİRİNİN ZAMANLAMASI NASIL OKUNMALI?
Bildirinin yayınlandığı günlerde üç önemli gelişme yaşanıyor.
SPD’nin solu barış manifestosu etrafında toplanırken, SPD’nin ‘küreselci’ çevresi aynı günlerde başka
yere odaklandı. Bütün dikkatler Stockholm’deki Bilderberg toplantısına odaklanmış durumda. Çünkü
SPD’li Başbakan Yardımcısı Lars Klingbeil ve CDU’lu Meclis Başkanı Julia Klöckner de katılımcılar
arasında. 120 kişilik Bilderberg uluslararası özel katılımcılar listesi, geniş yelpazeyi kapsıyor.NATO
genel sekreteri, eski CIA direktörü, eski ABD dışişleri bakanı, eski ABD’li general, seçilmiş ABD’li
ve AB’li gazeteciler, İngiliz istihbarat temsilcisi, diğer ülkelerin ekonomi bakanları, siyasetçileri, iş
insanları, bankacıları, akademisyenleri ve yatırımcıları bir arada. Ancak toplantı demokratik
kamuoyuna kapalı.
Diğer yandan barış manifestosunun 27 Haziranda yapılacak olan SPD parti genel kurultayından kısa
süre önce yayınlanması, sadece kamuoyuna değil, aynı zamanda partinin geneline yönelik olduğu
anlaşılıyor. 26 Haziranda ise Den Haag’da NATO zirvesi gerçekleşecek. Böylece parti çevrelerinin
odak noktası diyalog, müzakere, savaş ve barışta olacak. Yeni süreç SPD’yi iki seçenekten birisine
zorluyor. Ya emperyalistler tarafından dayatılan savaş yanlısı politikalara alet olmaya devam
edeceksin, yada barış manifestosu gibi çağrılara kulak vereceksin. Birinci seçenekte parti içerisinde,
tabanda ve oylarında kan kaybına katlanacaksın. Alternatifi ise toparlanarak bu süreci aşmaya
çalışacaksın ve bütünlük halinde barış mevzisini güçlendireceksin.