20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye için ders: Irak’ı parçalayan ithal ‘Anayasa’

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Irak’ta 30 Kasım 2021’de yapılan seçimlerden sonra ortaya çıkan Hükümet krizi çözülemiyor. A grubunun desteklediğini B, C, D, E, F…. grupları desteklemiyor. Grupların sayısı, bizim alfabemizdeki harflerden fazla. Üstelik koalisyon, ittifak, cephe gibi adlarla anılan bu gruplar da yekpare değil.

Hükümet kurulamıyor, Meclis baskına uğruyor, silahla fotoğraflar veriliyor, çatışmalar çıkıyor. Irak’ta bir Ordu var. Ama silahlı güç tekeli Ordusu’nun elinde değil. Ülke içinde faaliyet gösteren belli başlı siyasi grupların neredeyse hepsinin silahlı güçleri var. Bunlardan en önemlisi, 2016’da resmi olarak Irak Ordusu’nun bir parçası haline getirilen Haşdi Şaabi (Halk Seferberlik Güçleri). Ayrıca kuzeyde fiilen bağımsız hale getirilen ve ülkedeki genel siyasi dengeler üzerinde büyük bir ağırlık kazandırılan Kürdistan Bölge Yönetimi’nin kendi silahlı güçleri var. Gerçi burada da bütünlük yok. Barzani, Talabani, İslamcı grupların yanı sıra çok sayıda irili ufaklı siyasi grubun kendi silahlı güçleri var.

Kuzeydeki ayrılıkçı grupların dışında, Irak genelinde faaliyet yürüten bu grupların birçoğunun, aralarındaki ideolojik/siyasi farklara rağmen Irak’ın birliği konusunda söylem birliği içinde olduğu söylenebilir. Meclis’te farklı partilerin önemli bir kısmı Iraklılık temelinde siyaseti savunuyor. Ancak öyle bir siyasi parçalanmışlık ortaya çıkmış durumda ki, ülkede faaliyet gösteren siyasi grupların sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Bu durum, siyasi grupların birçoğunun birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için, farklı dış kuvvetlere dayanarak güç kazanmaya çalışmasına yol açıyor. Bu grupların kimi Türkiye’ye, kimi İran’a, kimi Birinci Dünya Savaşı öncesinden beri ülke içinde çok ciddi nüfuzu olan fakat görünürde ön planda olmayan İngiltere’ye, epeyce bir kısmı da ABD’ye dolaylı ilişkiler üzerinden yaslanarak siyaset yürütüyor.

HAZIRLIK SÜRECİ

Irak’ın bugünkü durumunu anlamak için 1991 yılındaki ABD müdahalesinden itibaren, ülkenin nasıl dönüştürüldüğünü incelemek gerekiyor. Kısaca inceleyelim: ABD, 17 Ocak-28 Şubat 1991 tarihleri arasında Irak’a karşı yürüttüğü Çöl Fırtınası harekatı ile Irak’ın bütün altyapısını imha etti. 16 Ocak’ı 17 Ocak’a bağlayan gece başlayan hava harekatı boyunca uçak gemilerinden kalkan uçakların 100 bin sortisinde binlerce ton bomba Irak halkının başına yağdırıldı. ABD yetkililerinin açıklamalarında, askeri tesislerin hedef alındığı iddia ediliyordu. Ancak çok sayıda sivil hedef de bombalandı. Eylül 2002’de Bağdat’a yaptığımız ziyarette, beton delici bombalarla hedef alınan sivil vatandaşların bulunduğu sığınağı gezmiştik. Bombanın etkisiyle sığınağın duvarına yapışan cesetlerin bıraktığı izler, 11 yıl sonra bile çıplak gözle görülebiliyordu.

ABD’nin bahanesi, Irak’ın 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’e girmesiydi. Irak, Kuveyt’ten çekilince Körfez Savaşı olarak anılan harekat görünüşte sona erdi. Fakat aslında 2003’te Irak’ın işgal edilmesi operasyonu ile boyut değiştirerek sürdürüldü.

Çöl Fırtınası operasyonundan sonra Saddam Hüseyin yönetimi işbaşında kalmaya devam etti ama ülkenin kuzeyi bu tarihten itibaren bölündü. ABD, 12 yıl boyunca Irak’a çok ağır ambargo uyguladı. Bahane, Irak’ın kitle imha silahları edinmesini önlemekti. CIA operasyonları ülkenin genelinde devam etti. Binlerce kişi CIA’nın siyasi ve paramiliter eğitimlerinden geçirildi. Doğrudan CIA’nın yönettiği İslamcı, Kürt ya da Arap milliyetçisi, Şii, Sünni mezhepçi gruplar oluşturuldu. Irak devleti ve Ordusu içinden elemanlar devşirildi, siyasi suikastler tertiplendi.

ATOMLARINA AYIRMAK

20 Mart 2003’te ABD’nin Irak işgali operasyonu başladı. 10 Nisan’a gelindiğinde Bağdat ve ülkenin bütün büyük kentlerinde ABD resmen kontrolü ele geçirdi. O tarihten itibaren Irak güçleri yer altında direnişe başladı.

ABD, işgal ettiği ülkede başına bir Vali atadığı geçici yönetim ilan etti. Bu geçici yönetimin ilk işi geçiş dönemi idari yasası oluşturmaktı. 8 Mart 2004’te kabul edilen bu temel yasa, 15 Ekim 2015’te oldubittiyle kabul edilen yeni Irak Anayasası’nın temelini oluşturdu. ABD’li uzmanların hazırladığı anayasa ile ülke resmen ikiye bölündü, etnik/mezhepsel/dini temelde üçe ve daha fazla parçaya bölünmesi için zemin oluşturuldu. Ülkenin kuzey bölgesinde, sınırlarını genişletmesi için imkan tanınan “Kürdistan Bölge Yönetimi” adıyla oluşturulan yapıya anayasal güvence sağlandı.

Yeni Anayasa’nın asıl amacı, ülkeyi ve toplumu atomlarına kadar ayırmaktı. Birden çok İslam mezhebinin, dinin, etnik grubun bir arada yaşadığı Irak’ın kaçınılmaz olarak laik olması gereken yönetim yapısı, mezhepler, farklı dini topluluklar ve etnik gruplar arasında ayrılıklar yaratacak, onları sürekli çatışmaya sürükleyecek şekilde düzenlendi.

Anayasa’nın yansıra Amerikan işgal yönetiminin dayatmasıyla Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere bakanlıkların ve devlet kurumlarının, etnik gruplara ve mezheplere göre paylaştırılmasını esas alan bir model getirildi. Bu modelde, Cumhurbaşkanı Kürt, Meclis Başkanı Sünni kökenli ve Başbakan da Şii kökenli olacaktı.

Bugünkü krizin altyapısı böyle oluşturuldu.

SURİYE İÇİN GEÇMİŞİN DERSLERİ

Bu dönem boyunca, CIA-MOSSAD tertiplerinde binlerce Iraklı mezhepsel kışkırtmalarda hayatını kaybetti. Sünni çarşılarında Şiiler yapmış gibi, Şii mahallesinde Sünnilerin fail olarak gösterildiği bombalar patlatıldı. Irak’ın kuzeyindeki Bölge yönetimi ise korundu. Amaç, daha sonra Suriye, Irak, İran ve Türkiye’ye doğru genişletilmesi planlanan İkinci İsrail’in çekirdeğini güvence altına almaktı. Bu bölge aynı zamanda PKK’nın palazlandırıldığı bir güvenli alan oldu. 1999’da lideri Türkiye’ye eslim edilen ve geri çekilen PKK, arkasındaki Amerikan desteğiyle 2005’ten itibaren Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini artırdı. Terör örgütü yeni taktiklerle eylemlerinin kapsamını bu tarihten itibaren geliştirdi.

ABD’nin 1991 yılında başlattığı Irak operasyonundan, en fazla zarar gören ülkelerin başında Türkiye’nin geldiği biliniyor. Ekonomik zarar başlı başına devasa ölçektedir. Ancak daha önemlisi, Amerikan operasyonunun Türkiye için yarattığı beka sorunudur.

Tüm bu sürecin bugün için bizim için anlamı şudur: Irak’ın birliği, Türkiye’nin birliğidir. Aynı şekilde İran’ın ve Suriye’nin birliği ile Türkiye’nin birliği arasında sımsıkı bir ilişki vardır. Irak’ta yapıldığı gibi Suriye’ye dışarıdan anayasa dayatmak, bir ABD projesidir. Bugün, kimi dönemlerde bazı sorunlar olmakla birlikte esas olarak 2011’e kadar büyük ölçüde barış içinde bir arada kardeşçe yaşayan Suriye halkına etnik, mezhepsel saiklerle dışarıdan anayasa dayatmaya çalışmak, ABD’nin ekmeğine yağ süren bir politikadır.

ABD Suriye Anayasa Irak