Yandex
17 Haziran 2025 Salı
İstanbul 28°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Traian'ın küresindeki en değerli kent: Laodikeia

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Laodikeia (Leodikya) ve Tripolis antik kentlerinde heyecanlı keşifler sürüyor. Türkiye İş Bankası’nın desteklediği kazılarda, birçok yapı ayağa kaldırılmış durumda. Yine de, daha çok iş var. Toprağın altında büyük bir zenginlik yatıyor. Gezimiz sırasında milletimize keyifli vakit geçirtecek güzel bir haber de aldık. Kızıl Ordu Korosu, 31 Mayıs’ta Laodikeia’nın tarihî tiyatrosunda konser verecek. Batı uygarlığının temellerinde doğunun eşsiz sesleri yükselecek.

Denizli’deyiz. Türkiye İş Bankası’nın davetiyle iki antik kenti ziyaret edeceğiz.

15 Mart Perşembe sabahı. Ege’nin açık, güneşli ve tatlı esintili bir sabahında Denizli merkezden Laodikeia Antik Kenti’ne yol alıyoruz. Ulaşım buraya çok kolay… Çünkü antik kent, merkeze sadece 6 kilometre uzaklıkta.

İlk durağımız kazı evi. Bizi, kazı çalışmalarına başkanlık eden Prof. Dr. Celal Şimşek karşılıyor. Güler yüzü, muzip ve heyecanlı anlatımıyla bütün gezi boyunca hem öğreniyoruz hem eğleniyoruz. Kazı evinin içine girince, duvarlara asılmış çarpıcı fotoğraflarla antik kentin ruhunu hissetmeye başlıyorsunuz. Kazı ekibi sağ olsun, bahçede bize mükellef bir sofra hazırlamış. Ege’nin simgesi zeytin ağaçlarının gölgesinde, keyifli bir sohbetle kahvaltımızı ediyoruz.

Yola koyulacağız. Kazı evinden çıkarken Celal Hoca bizi durduruyor. Çeşit çeşit eski fotoğraf makinelerinin bulunduğu rafı gösteriyor. İçinden birini işaret ediyor ve ekliyor: “Benim en severek kullandığım makine buydu. Kutupta çok yüksek eksi derecelerde bile çalışabilen bir makine.” Fotoğraf makineleri üzerine bir iki dakikalık kısa bir sohbet yaptıktan sonra araçlarımıza binip kısa bir yol giderek Laodikeia’nın kapılarına ulaşıyoruz.

DENİZLİ’DEN LYON’A KUMAŞLARIN BAŞKENTİ

Celal Hoca, harita üzerinde şehrin genel tarihi, kısa ve uzun olmak üzere oluşturdukları iki gezi yoluyla ilgili bilgi veriyor. Şehir milattan önce (MÖ) 3. yüzyılda Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından kurulmuş. Eşi Laodike’ye ithaf edilmiş. Fakat burada, Celal Hoca’nın verdiği bilgiye göre, MÖ 5500’den milattan sonra (MS) 7. yüzyıla kadar tarihlenen bir kentle karşı karşıyayız. Bu sürede aralıksız yerleşim yeri olmuş ve büyük bir depremden sonra buradaki yaşam sona ermiş. Depremden hemen önce MS 602’de yaşanan başka bir deprem de, Babadağ’dan gelen suyollarına büyük zarar vermiş. Sasani akınları ile birlikte de kent giderek zayıflamış. Yıkıcı deprem de son noktayı koymuş.

Antik şehrin şimdi kurumuş olan Çürüksu Nehri’nin yanında kurulması onu önemli bir ticaret, kültür ve dinî merkez haline getirmiş. Ovaya hâkim bir noktada. Göllere sahip. Çürüksu’nun Menderes’in bir kolu olması, nehir taşımacılığını geliştirmiş ve özellikle yün ve tekstil üretimiyle öne çıkmış. Öyle ki, Fransa'da bulunan MS 3. yüzyıla ait bir mezar taşında, “Burada Laodikya kumaşlarını satan tüccar Julius Verecundus yatmaktadır.” yazıyormuş. Bu örnek, Laodikeia’nın ününün ulaştığı sınırları göstermesi açısından çarpıcıdır. Bunun yanında zeytin, koyun yetiştiriciliği de önemli bir yer tutuyor.

Kentte toplam dört hamam bulunuyor. İkisi, kentin doğu ve batı girişinde. Bunun nedeni şu: Buraya gelen ticaret kervanlarındaki insanlar önce bu alanlarda konaklıyor. Bulaşıcı bir hastalık olup olmadığı kontrol ediliyor. Eğer yoksa bir kaç gün sonra kente girmesine izin veriliyor.

Kentin girişinde 900 metrelik uzun bir yol karşımıza çıkıyor: Suriye yolu. Celal Hoca’nın verdiği bilgiye göre henüz 400 metresi kazılmış durumda. Yol boyunca ilerliyoruz. Teker izlerini bile taşlarda görmek mümkün. Yine sağlı sollu uzanan dükkânlar ve sütunlar bizi karşılıyor. Hasar almadan kalmış bir mangala oyunu taşı bile var. Benzerini Tripolis’te de görüyoruz.

Traian'ın küresindeki en değerli kent: Laodikeia - Resim : 1

DENİZLİ HOROZU NE KADAR ANTİKTİ?

Biraz ilerledikten sonra karşımıza dikdörtgen bir yapı çıkıyor. Geniş sütunlu bir yapıdan giriyoruz. Burası, Yunan Tanrısı Apollon’a atfedilmiş bir tapınak. Tapınağın sol yanında ayakta kalmış sütunlara işaret ediyor Celal Hoca. Altına ayna iliştirdiği bir yapıya toplanıyoruz. Bakıyoruz ama tam seçemiyoruz. Kendisi açıklıyor: Horoz. Denizli’nin ünlü horozunun köklerini buluyoruz. Bunun yanındaki bir sütunda da denizatı gibi figürler görmek mümkün.

Tapınağın basamaklı yapısında ayakta kalan kapının önünde dört sütun karşımıza çıkıyor. Bu sütunlar burmalı yani yivli yapıda. Başlıkları Korinth düzeninde. Bu zor işleme yöntemi Laodikeia’nın ne kadar büyük bir zenginliğe ulaştığının kanıtı. Yine burada Ege bölgesinin en büyük stadyumu bulunuyor. Karacasu’daki Afrodisias ise ikinci sırada. Celal Hoca, tarihsel kayıtlarda Laodikeia’nın Efes’ten daha fazla vergi verdiğini örnekliyor. Yine bu da kentin ne kadar zenginleştiğinin bir ifadesi…

Burası Tapınak A diye geçiyor. Tanrıça Artemis, Tanrı Apollon ve imparatorluk kültüne adanmış bir yapı.

Merdivenleri tırmanıp, sütunları geçip, kapıdan girdiğinizde cam teras karşınıza çıkıyor. Hemen altında tonozlu yapıda bir kemer ve süslü, yazılı sütunlar bulunuyor. Burası kutsal oda (Naos). Terasta Çürüksu Ovası’nı ve Pamukkale’yi de izleme fırsatına sahipsiniz.

LAODİKEİA’DA HAC YAPMAK MEZARDA VAFTİZ OLMAK

Biraz geri saralım. A tapınağının girişinde sonradan yapılmış küçük bir yapı var. Celal Hoca buraya işaret ediyor. Burası Hıristiyanlık sonrası yapılmış bir tuvalet. Evet, paganizmi aşağılamak için böyle bir yöntem kullanılmış.

A Tapınağı’ndan geriye çıkıp Suriye Yolu’ndan sola sapıyoruz. Az ileride çatı ile korumaya alınmış bir alan var. Burası Laodikeia Kilisesi. Kapıdan girince sizi, mozaik işlemeli bir taban karşılıyor. Süleyman Düğümü’nden Gamalı Haç’a pek çok sembolle işlenmiş. Ortasında yazılar olan bir bölüm de var. Sol tarafta hâlâ çalışmalar hummalı bir biçimde sürüyor. Dikkat çeken bir nokta, Hıristiyanlığın ilk dönemleri olduğu için mozaiklerde ikonalar ve suretler yok. Tören alanları da bulunan kilise de, hemen arkada vaftiz bölümü var. Haç şeklinde mermer kaplamalı bir mezara benzeyen yapı ilgi çekici. İnsana ölümü anlatan vaftizhane, aynı zamanda yeniden doğuşu da simgeler durumda.

Tabiî Laodikeia, Hıristiyanlık için de önemli bir yer. İncil’de adı geçen yedi kiliseden biri burada. Kent MS 4. yüzyıldan itibaren hac merkezi olma özelliğine sahip. Bu kilisede bulunan tuvalet ve mutfak alanları, buranın aynı zamanda din adamı yetiştiren bir yaşam alanı olduğunu da ortaya koyuyor.

Traian'ın küresindeki en değerli kent: Laodikeia - Resim : 2

TEKNOLOJİNİN EN İYİ KULLANILDIĞI KAZI

Kilisenin hemen karşısındaki bir yapıda yükselen sütunların nasıl yapıldığını Celal Hoca’dan dinliyoruz. Buradaki yıkılan sütunların, bilgisayar yardımıyla, nasıl yıkıldığı belgelenmiş. Sonra bu, modellenerek sütunlar yeniden ayağa kaldırılmış. Yani Laodikeia kazısı, teknolojinin en yeni biçimleriyle destekleniyor ve bu anlamda yol gösterici oluyor.

Yolumuza devam ediyoruz.

Kentte iki tiyatro var. Biri büyük biri küçük. Yaklaşık 20 bin kişilik Büyük Tiyatro’da Kızıl Ordu Korosu Konseri için çalışmaların sürdüğünü gözlüyoruz. Küçük tiyatroda ise henüz kazı yapılmamış. Tiyatronun arkasında Pamukkale de görünmekte.

DÜNYA KÜRESİNİ TUTAN İMPARATOR

Büyük Tiyatro’yu geçince Kutsal Agora’nın olduğu yerin batısında revaklı(1) bir duvara gidiyoruz. Burada dünyanın en büyük resimli duvarı karşımıza çıkıyor. Bu kapıdan geçip uzunca bir yoldan (Stadyum Caddesi) ilerliyoruz. Ve karşımıza belki de Laodikeia’nın en görkemli, en dikkat çekici yapısı çıkıyor: Traian Anıtsal Çeşmesi. (Traian Nymphaeum.)

İmparator Traian’a ithaf edilen bu yapı, İmparator Traian ve Dacialı esirleri anlatıyor. Eser, dünya hâkimiyetine dayalı. Çünkü Traian elinde bir globus yani dünya küresi tutuyormuş. Bu dünya küresi bulunmuş ama henüz yerleştirilmemiş. İmparator Traian’ın kabartmalı zırhında Griffonlar(2), yıldırım demeti, Medusa(3) başı, içi su dolu kap gibi unsurlar ve çeşitli süslemeler yer alıyor. Sağ kol ve eli adlocutio pozisyonunda. Yani imparatorun, kalabalık ordusuna ve lejyonlarına hitap eder durumda. Arkasında da kolları arkadan bağlanmış bir Dacialı esir bulunmaktadır.

Laodikeia Su Yasası da dikkat çekici. Bu yazıt çeşmenin güneydoğu ucunda yer alıyor. Laodikeia su yasası, su yollarının korunması, suyun temiz tutulması, suyu kentte dağıtacak kişilerin nitelikleri ve bunlara karşı gelenlere, suyu kirletenlere, tarlada kullananlara, görevinde suistimal yapan memurlara, su yollarını bozanlara verilecek ağır para cezalarını içerir. Ayrıca yazıta göre Laodikeia suyolları ve suyun sağlanması için İmparator Traian Dönemi’nde önemli miktarda para sağlanmıştır. Bu da heykelin zırhındaki su dolu kapları açıklıyor.

BAHARIN RENKLERİ İÇİNDEKİ GEZİ

Laodikeia’daki gezimizi Tripolis’e geçmek üzere burada sonlandırıyoruz. Gezmeye bir gün bile yetmeyecek bir antik kent burası. Kentin önemli yapıları arasında Batı Tiyatrosu, Stadyum, Güney Hamamı-Gymnasium Kompleksi, Suriye Caddesi, Doğu Hamamı, Septimius Severus Anıtsal Çeşmesi, Tapınak A, Merkezi Agora, Merkezi Hamam, Caracalla Çeşmesi, Bouleterion (Meclis Binası), Güney Agorası, Kiliseli Perıstylli Ev, Laodikeia (Katedrali) Kilisesi, Stadyum Caddesi, Efes Caddesi Portikosu, Traian Nymphaeumu, I. Su Dağıtım Terminali (Castellum Aquae), Kuzey (Kutsal) Agora, Propylonlar yer alıyor.

Leodikya’da baharın renkleri de var. Gelincikler ve sarıpapatyalar arasında yürürken bir tarafta Babadağ’a bir tarafta geniş bir ovaya bakıyorsunuz. Leodikya kertenkeleleri de antik kentin yapıları arasında dolaşarak, baharı müjdeliyor. Denizli'de tek gece müzeciliği Hierapolis'te. Oysa burası da, gece müzeciliğini hak eden bir yer.

Burada yapılan işin önemini ve son sözü Prof. Dr. Celal Şimşek’e bırakalım: “Buranın henüz yüzde 1,3’ü kazıldı. Bin yıl daha kazılsa bitmez.”

Şimşek: Bu mirası gelecek kuşaklara aktarmaya çalışıyoruz

Traian'ın küresindeki en değerli kent: Laodikeia - Resim : 3

Laodikeia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, burayı UNESCO'nun Dünya Geçici Kültür Mirası listesine aldırdıklarını belirtti. Şimşek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tekstil ve mermer ticaretine, tarımsal faaliyetlere, hayvansal ürünlere ev sahipliği yapan; bir tıp fakültesi, iki tiyatrosu bulunan ve Olimpiya’daki olimpiyat oyunlarından sonra Anadolu'daki en etkin heptatlon ve dekatlon yarışmalarıyla bilinen bir antik kenti ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Biz, bu kültür mirasının gelecek kuşaklara aktarılması için canla başla çalışıyoruz. Bu yıl itibarıyla 5 yıllık bir program dahilinde Türkiye İş Bankası'nın kazılarımıza sponsor olmasından büyük mutluluk duyduk. Bu desteğin prestij açısından da kıymetli olduğunu düşünüyoruz.”

İş Bankası beş yıl destek olacak

Türkiye İş Bankası, ülkemizin arkeolojik varlığının gün yüzüne çıkarılması, korunmaya alınarak dünya mirasına kazandırılması amacıyla bilim insanlarının yürüttükleri uzun soluklu kazı projelerini destekliyor. Bu bağlamda, Laodikeia ve Tripolis’teki bilimsel kazı ve araştırmalara 5 yıl boyunca katkı sağlayacak.

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen şunları söyledi: “Şu ana kadar Gaziantep’te Zeugma, Antalya’da Patara, İzmir’de Teos, Aydın’da Nysa, Muğla’da Stratonikeia ve Kırşehir-Kaman’daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduk. Ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz. Tripolis ve Laodikeia’da köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan ve tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu kentlerde eminim ki önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacaktır.”

DİPNOT:

(1) Revak ya da portik, sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü ve örtüsü sütunlarla ya da payelerle taşınan mekana verilen ad.

(2) Griffon veya griffin, genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratıktır.

(3) Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar.

Denizli Türkiye İş Bankası Antik Kent