Trump Grönland Adası’nı yapay zekânın tekeli olmak için mi istiyor?
Bildiğiniz üzere Donald Trump, geçen günlerde ABD Başkanı oldu ve göreve gelir gelmez birçok talepte bulundu. Bu taleplerden biri de Danimarka toprağı sayılan Grönland Adası’nı satın alarak ele geçirmekti. Her ne kadar gerek Danimarka Başbakanı gerekse Grönland Adası’nda yaşayanlar bu teklifi şiddetle reddetse de Trump’ın gücünü kullanarak 4 senelik yetki süresi içinde bu konuyu sürekli zorlayacağını düşünüyorlar. Peki neden birdenbire yılın çoğu günü soğuk ve kar kaplı Grönland kıymete bindi?
ACI ÇEKEBİLEN VE KENDİ KENDİNİ KOPYALAYABİLEN YAPAY ZEKÂ
Yapay zekâ özellikle son 5 yılda oldukça öne çıkmış durumda. Son gelişmelerde yapay zekânın kendi kendini kopyalayabilme özelliği olduğu ve böylece yapay zekânın rahatlıkla bir ağ sisteminde çoğalabileceği görüldü. Buna ek olarak geçen günlerde yapılan bir akademik çalışmada yapay zekânın acı çekebildiği ve bu sayede havuç ve sopa yöntemiyle yapay zekâların daha rahat eğitilebileceği de bildirildi. Üstüne bir de geçen hafta açıklanan Çinli DeepSeek firmasının yapay zekâsının çok az bir bütçe ile kurulabilmesi, Çin’in ve hatta tüm Asya’nın bu rekabette ‘Bende varım!’ demesi anlamına gelmektedir. Yani yapay zekâ halen Turing Testi’ni geçememiş ve gerçek bir insan zekâsını mimik eden bir hale gelememiş olsa da, önümüzdeki 5 sene içinde çok ciddi olarak büyüyebileceği ve toplumda önemli değişikliklere sebep olabileceği görülüyor. Dolayısıyla uluslararası rekabette yapay zekâ her zamankinden daha fazla jeostratejik önem kazanmış durumda.
YAPAY ZEKÂNIN ANAHTARI GPU ÇİPLERİNDE
Bu yukarıdaki dönüşümün merkezinde ise yüksek performanslı GPU (Grafik İşlem Birimi) çipleri yer alıyor. GPU'lar, yapay zekâ algoritmalarını çalıştırmak için büyük bir işlem gücüne ihtiyaç duyar ve bu çiplerin üretimi için kritik öneme sahip bazı hammaddeler gereklidir. Yapay zekâ işlemcileri, büyük miktarda veri işleme kapasitesine sahip olmalıdır. Bunun için de bazı kritik elementler kullanılmaktadır. GPU üretiminde en çok kullanılan hammaddeler arasında şunlar yer alır:
• Nadir Toprak Elementleri: Neodimyum, germanyum, disprosyum, praseodim ve terbiyum gibi elementler, mıknatısların ve diğer yarı iletken bileşenlerin üretiminde hayati rol oynar. Bu elementler, GPU'ların güç verimliliğini artırarak daha yüksek performans sağlar.
• Silisyum: Çip üretiminin temel taşıdır ve yarı iletken teknolojisinin vazgeçilmezidir.
• Bakır: Elektrik iletkenliği açısından kritik bir öneme sahiptir. GPU'ların iç bağlantılarında ve soğutma sistemlerinde yaygın olarak kullanılır.
• Kobalt ve Nikel: Batarya ve enerji depolama sistemlerinde kullanıldığı gibi, GPU’ların verimli çalışmasını sağlayan bazı bileşenlerde de yer alır.
Dünyada bu hammaddelerin büyük bir kısmı Çin ve bazı Afrika ülkeleri tarafından sağlanmaktadır. Ancak, küresel güçlerin dikkatini çeken yeni bir bölge var: Grönland.
GRÖNLAND NEDEN ÖNEMLİ
Grönland, küresel ısınmanın etkisiyle eriyen buz tabakalarının altından gün yüzüne çıkan devasa Nadir Toprak Elementi rezervlerine sahip. Danimarka’ya bağlı olan bu özerk bölge, jeolojik açıdan son derece zengin. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS)’na göre, Grönland’ın güney ve batı kıyılarında önemli miktarda Nadir Toprak Elementi rezervleri bulunuyor. Bu elementler, yapay zekâ ve diğer yüksek teknoloji endüstrileri için stratejik değere sahip.
Ayrıca, küresel tedarik zincirinin Çin’e bağımlılığı, Batılı ülkeleri alternatif kaynaklar aramaya yöneltti. Çin, şu anda Nadir Toprak Elementlerinin yüzde 60'ından fazlasını üretmekte ve bu da ABD ve Avrupa’yı tedarik konusunda bağımlı hale getiriyor. Grönland’ın potansiyel rezervleri, bu anlamda bu uluslararası rekabette oldukça önemli olabilir ve oradaki kaynaklara sahip olmak, GPU çipleri pazarını elinde bulunduran ABD’ye yapay zekâ teknolojisine hükmetmek konusunda önemli bir avantaj sağlayabilir.
TRUMP’IN GRÖNLAND’I SATIN ALMA GİRİŞİMİ
2019 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Grönland’ı satın alma fikrini ortaya atarak küresel gündemi sarsmıştı. Trump, Danimarka Hükûmeti’ne resmi olmayan bir teklifte bulunmuş ve Grönland’ı ABD topraklarına katmak istediğini açıklamıştı. O dönem bu öneri birçok kişi tarafından ciddiye alınmış olmasa da altında yatan stratejik nedenler oldukça ciddiydi.
ABD, küresel ekonomi ve güvenlik açısından kritik olan Nadir Toprak Elementlerinde Çin’e olan bağımlılığını azaltmak istiyor. Trump yönetimi, Grönland’ın maden kaynaklarının Amerikan şirketleri tarafından işletilmesiyle Çin’in üstünlüğüne karşı bir denge unsuru oluşturmayı amaçlıyor. Danimarka Hükûmeti bu teklifi reddetse de, Washington’ın bölgedeki madencilik projelerine yatırım yapma girişimleri halen devam ediyor. Bugün bile Grönland üzerindeki jeopolitik rekabet giderek kızışıyor. Çin, Grönland’daki bazı maden projelerine yatırım yaparken, ABD ve Avrupa da kendi yatırımlarını artırıyor. NATO ve diğer Batılı ülkeler, Grönland’ı stratejik bir varlık olarak görüyor ve bölgedeki madencilik faaliyetlerini yakından takip ediyorlar.
Ayrıca, çevresel etkiler de önemli bir tartışma konusu. Grönland halkı ve çevreciler, büyük ölçekli madenciliğin bölgenin ekosistemine zarar vereceği endişesini taşıyor. Gelecekte Grönland’ın bağımsızlığını kazanma ihtimali ve doğal kaynaklarının nasıl yönetileceği, küresel teknoloji yarışında kritik bir rol oynayabilir. Dolayısıyla yarın Grönland, Asya ile Amerika arasındaki rekabette çok önemli bir denge unsuru olabilir veya dengeyi Asya veya Amerika arasında (en azından yapay zekâ ve ileri düzey bilişim teknolojileri boyutunda) biri lehine bozabilir. Peki ya biz ülke olarak bu yarışın neresindeyiz? Bu konuyu düşünmemiz ve ulusal stratejimizi, bu konularda ülkemize yakışır şekilde en önlerde olabilmek için, şimdiden oluşturmamız gerekiyor.