Yandex
07 Temmuz 2025 Pazartesi
İstanbul 25°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye için çelik kubbe zaruret

Uğur Güven

Uğur Güven

Gazete Yazarı

A+ A-

Her sabah güne başlarken gökyüzüne baktığımızda içimizi huzur kaplayan bir mavi gök görürüz. Ancak bu gökyüzü artık sadece barışın değil, tehditlerin de oluştuğu bir alan haline gelmiş durumda. Özellikle son zamanlarda olan Ukrayna-Rusya savaşı, Hindistan-Pakistan savaşı ve en son çıkan İran-İsrail savaşı bize gösteriyor ki 21. yüzyıl savaşlarının sahnesi artık sadece kara değil, aynı zamanda hava. Füzeler, insansız hava araçları (İHA), seyir füzeleri ve hatta yapay zekâ destekli kamikaze dronlar savaşta çok büyük yıkıma yol açabiliyor. Tüm bu gelişmeler, bir ülkenin en değerli varlıklarını vatandaşlarını, altyapılarını ve askerî üslerini korumak için yeni sistemlerin gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu noktada, İsrail'in uzun yıllardır geliştirdiği ve belirli oranda başarıyla uyguladığı “Demir Kubbe (Iron Dome)” sistemi gibi Türkiye'nin de kendi “Çelik Kubbe” sistemine sahip olması gerektiği yönünde ciddi bir fikir oluşmakta ve bir süredir bu konuda çalışmalar yapılmaktadır.

‘ÇELİK KUBBE’ NEDİR

Çelik Kubbe, temel olarak hava savunma sistemi işlevi gören bir teknoloji zinciridir. Radarlar, komuta-kontrol merkezleri, roket bataryaları ve önleme füzelerinden oluşur. Amaç, ülkeye doğru gelen kısa ve orta menzilli tehditleri havada imha ederek yerdeki zararı sıfıra indirmektir. Özellikle sivil yerleşim alanları, enerji santralleri, askeri üsler ve kritik altyapılar bu sistem sayesinde korunur. Türkiye, son yıllarda kendi savunma sanayisini geliştirme konusunda büyük adımlar attı. ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK SAGE gibi kurumların geliştirdiği radar sistemleri, füze teknolojileri ve komuta-kontrol yazılımları göz önünde bulundurulduğunda, aslında yerli ve milli bir Çelik Kubbe sistemi kurmak teorik olarak mümkün görünüyor.

Ancak bu kolay bir iş değil. Öncelikle coğrafi gerçeklikler göz önünde bulundurulmak zorunda. İsrail gibi küçük ve sınırlı bir alana sahip bir ülkede Demir Kubbe'nin etkinliği daha kolay iken, Türkiye gibi geniş bir coğrafyada bu sistemi yaygınlaştırmanın zorlukları oldukça fazladır. Türkiye'nin doğudan batıya uzanan sınır uzunluğu, sistemin kapsama alanını ciddi biçimde genişletmeyi gerektiriyor. Ayrıca, farklı tehdit tiplerine göre sistemin dinamik ve uyarlanabilir olması gerekiyor. Doğu ve güney sınırlarında daha çok roket ve topçu tehdidi varken, batı bölgelerinde İHA ve dron tehditleri ön plana çıkabilir.

ÇELİK KUBBE’NİN MALİYETİ NE KADAR?

Bir başka zorluk da bu sistemin gerektirdiği maliyet. Demir Kubbe’nin basit önleyici füzeleri yaklaşık 80 bin ila 100 bin dolar arasında maliyete sahipken, balistik füzelere karşı kullanılan daha ileri düzey interseptör füzeleri ise 4 milyon dolar civarında. Ayrıca bazen tek bir füzeyi durdurmak için 3-4 tane savunma füzesi fırlatılmak zorunda. Normalde bu füzelerden Türkiye gibi geniş bir coğrafyada en az bin tane bulundurmak gerekliliğini göz önünde bulundurursak sadece füze maliyetleri milyar dolarları buluyor. Buna bir de tesisleri, radarları ve diğer donanım altyapılarını eklediğimizde yüzlerce milyar dolarlık bir maliyet söz konusu. Türkiye’nin böyle bir sistemi etkin şekilde işletmesi için çok daha ekonomik çözümler geliştirmesi şart. Belki de bu noktada Türkiye’nin en büyük avantajı, sahip olduğu yerli teknoloji firmalarıyla birlikte yapay zekâ destekli, düşük maliyetli önleyici sistemler geliştirme potansiyelidir. Örneğin, lazer tabanlı hava savunma sistemleri, elektromanyetik top (railgun) teknolojileri veya elektromekanik dron engelleyiciler gibi alternatifler masaya yatırılabilir.

Çelik Kubbe'nin bir başka avantajı da caydırıcılık etkisidir. Sadece aktif bir savunma sistemi olmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye'nin bölgedeki savunma kararlılığını ve teknolojik yeterliliğini dünyaya gösterir. Türkiye'nin son dönemde geliştirdiği SİPER, HİSAR-A ve HİSAR-O gibi hava savunma sistemleri bu sistemin önemli potansiyel parçalarıdır. Özellikle SİPER'in uzun menzilli olması, dış tehditlere karşı güçlü bir kalkan oluşturabileceğini gösteriyor. Ancak bir Çelik Kubbe sadece füzeyle olmaz; etkin bir radar ağı, hızlı tepki verebilen yazılımlar ve ülke genelinde koordineli bir kontrol sistemi gerekir. Bu noktada HAVELSAN gibi firmaların geliştirdiği komuta-kontrol yazılımları devreye girebilir. Tabi aynı zamanda uydu ve uzaktan algılı sistemlerde bu konuda ciddi rol oynayabilir. Özellikle hipersonik füzelerin yüksek hızından dolayı durdurulması için çok hassas konum bilgilerinin sürekli gerçek zamanlı olması gerekir.

Gelin şimdi biraz da işin stratejik boyutuna bakalım. Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla hem NATO üyesi hem de Orta Doğu, Kafkasya ve Karadeniz üçgeninde önemli bir aktör. Sınır ötesi tehditlerin arttığı bir dönemde, sadece kendi vatandaşını değil, müttefik unsurları da koruma potansiyeline sahip bir savunma sistemi, Türkiye’yi askeri diplomaside daha da öne çıkarabilir. NATO kapsamında yapılan savunma iş birliklerinde, Türkiye'nin kendi Çelik Kubbe sistemini üretmiş ve başarıyla devreye almış olması, ittifak içinde teknoloji paylaşımı ve liderlik anlamında yeni fırsatlar doğurabilir. Tabii, bunun negatif tarafı ise Türkiye’nin NATO üyesi bir ülkeyle savaşa göresi durumunda sistem devre dışı kalabilir.

Elbette bu kadar kapsamlı bir proje, sadece mühendislik ya da savunma teknolojisi meselesi değil; aynı zamanda politik irade, ekonomik kaynak ve toplumsal destek gerektiriyor. Bu bağlamda savunma sanayisine yapılacak yatırımların artırılması, akademik ve teknik altyapının güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Üniversitelerle sanayi arasında kurulacak yeni iş birlikleri, genç mühendislerin bu alanda yetişmesi için fırsatlar yaratabilir. Ayrıca halkın bu tür savunma sistemlerine olan ilgisi ve desteği, projenin sürdürülebilirliğini artıracaktır. Savunma sadece cephede değil, toplumun her katmanında başlar.

Sonuç olarak, Türkiye için bir Çelik Kubbe kesinlikle olması gereken bir sistemdir. Mevcut teknolojik birikimimiz, savunma sanayiindeki başarılarımız ve stratejik pozisyonumuz bu sistemi hayata geçirmemiz için gerekli altyapıyı büyük ölçüde sağlıyor. Ancak önemli olan bu hedefi bir vizyona dönüştürebilmek. Çünkü artık savaşlar sadece cephede değil, bulutların üzerinde kazanılıyor. Ve biz gökyüzümüzü korumadıkça, yeryüzünde de güvende olamayız. Türkiye’nin geleceği, sadece yeraltı kaynaklarında değil; artık hava sahasında, radar ekranlarında ve millî teknolojilerde gizli. Yüce Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi “İstikbal Göklerdedir” ve bizim acilen Gök Vatanımızı kimsenin geçemeyeceği şekilde koruma altına almamız gerekiyor.

Çelik Kubbe