Türkiye Yenileşim Haftası (TYH) 2025
Türkiye Innovation Week 2025 (TIW25) yani Türkiye Yenileşim Haftası geçen hafta İstanbul’da TC Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi işbirliğiyle yapıldı. Bu organizasyonda birçok etkinlik düzenlendi.
YENİLEŞİM (INNOVATION) NEDİR SAHİ?
Yenileşim, bir ARGE (Araştırma-Geliştirme) ya da ÜRGE (Üretim Geliştirme) çalışmasına dayalı olarak ortaya konulan fikirler sonucunda ürün (mal ya da hizmet) yeniliği ya da iş yapma süreçlerindeki yeniliği ifade eden bir kavramdır. İlkine bir örnek vermek gerekirse, telefonu icat etmek (invention) ve kablolu sabit telefonu ticarileştirip piyasaya sürmek (araştırmaya dayalı yenileşim); ardından mobil telefon üretmek (geliştirmeye dayalı yenileşim). İkincisine bir örnek vermek gerekirse, fiziksel parekende ile mal satarken dijital mağaza üzerinden e-ticaret yapmak. Yenileşim çoğunlukla patent, faydalı eser vb. olgularla düşünsel (fikrî) mülkiyet hukukuna giren bir konudur.
Yenileşim yaratıcılık gerektiren bir süreçtir. Ayrıca yenileşim verimlilik ve kalite gibi diğer başarım boyutlarıyla birlikte ele alınmazsa gemisiz pusulaya benzer.
ANA TEMAYA ELEŞTİREL BAKIŞ!
Bu yılki TYH 2025’de ana tema şöyle belirlenmişti: ‘Yarın: Şimdi’
Bu ana tema ilgili örütbağda şöyle açıklanmıştı: ‘Gelecek Hiç Bu Kadar Yakın Olmamıştı. Hiç bu kadar her şeyi kapsamamış, hiç bu kadar derin değiştirmemişti. Ve belki de hiç bu kadar merakla beklenmemişti. Ama şimdi beklemiyoruz. Çünkü gelecek, geldi. Gelecek artık uzak bir ihtimal değil; şu anda gerçekleşiyor. Bu sadece bir dönüşüm değil, bir zaman kayması. Gelecek, artık takvimde değil, kodda yaşanıyor’.
Anlaşılması güç ve anlambilimsel olarak ortaya karışık (karmaşık değil!) bir ifade olmuş!
Şöyle denmiş: ‘Türkiye, yalnızca çağın izleyicisi değil; yön vericisidir. Yapay zekâ çağında, insanı merkezine alan, anlam ve değer üreten bir kalkınma modeli mümkündür’.
İyi güzel de Dünya Düşünsel Mülkiyet Örgütü (Entelektüel World Intellectual Property Organization) WIPO’nun Dünya Yenileşim Endeksi’nde Türkiye nerede? 2025 Endeksine bakalım: 139 ülke arasında 43. olmuşuz, 2024’de 37. iken daha da kötü bir dereceye düşmüşüz! Evet gelecek gelmiş! Kayma da olmuş! Yenileşim girdilerinde durum daha da vahim... Kahpe felek ağlarını örmüş, ne yapak?
Şöyle denmiş: ‘Yeni çağın devleti, yalnızca yönetmez; yön verir, dönüştürür. Yapay zekâ, kalkınmanın enstrümanı; iyi yönetişimin yeni çarpanıdır’.
Elbette ama aşağı yöne değil, yukarıya dönüştürmeli! Bunun için yön verirken Batı’nın planları ve politikaları ile değil de kendi kamucu planlarımız kullanılmalıdır!
Yenileşim yatırımlarının finansmanı bağlamında risk sermayesi girişimleri için yapılan anlaşma sayısı 2023-2024 döneminde yüzde 39,7 düşmüş. Hiç iç açıcı değil!
Şöyle denmiş: ‘Öğrenmek, artık bilgiye ulaşmak değil; bilgiyi anlamla yoğurabilmektir’.
Kuşkusuz evet ama, yetmez! Öğrenmek bilgiyi beceriye dökebilmek, yapabilmek ile tamamlanan bir süreçtir. Anlamlandırdık ama yapamadık, ne anladık biz bu işten? Teknoloji yapma bilimi anlamına gelir: techne (yapmak) + logy (bilim).
Şöyle denmiş: ‘Geleceğin güvenliği, sınırları değil; kodları ve ilkeleri korumakla başlar. Güç artık silahla değil; akılla, veriyle ve etikle inşa edilir’.
Yoksa doların ardında ABD ordusu değil de Amerikan sermayesinin aklı, verileri ve onların iş ahlakı mı var? Öyle mi? Gerçekten meseleyi böyle rüzgâra uyup, dar tanımlı koyarsak, yenileşimde hiçbir yere gidemeyiz. Ayrıca teknolojik yeniliklerin ardında ve temelinde hep olmasa da çoğunlukla savaşlar vardır zaten! ABD’de sınai-askersel kompleks ile yeni tekno-feodal güçlerin savaşına tanık oluyoruz. Şurası gerçek ki savaşlar artık melez (hybrid) yani çok boyutlu. Zaten eskiden beri topyekun savaş kavramı vardı! Şimdi bu kavram yeni nesil savaşlar olarak güncellendi: Dijital savaşlar, ticaret savaşları, sonsuz savaş, çok spektrumlu savaş, vekalet savaşları vd. Sınırları koruma konusuna gelince, sınırların güvenlik konusu olmaktan çıktığı düşüncesine katılmak güç! Yeni-Osmanlıcılık ile ABD’nin ‘böl-parçala-yut’ stratejisi yerine koyduğu ‘birleştir-vekaletle yönet’ stratejisine uyum sağlama amacı söz konusuysa işte o zaman felaket! Ne demişti A. İlhan Üçüncü Şahsın Şiiri adlı şiirinde: ‘…felâketim olurdu ağlardım / beni sevmiyordun bilirdim / bir sevdiğin vardı duyardım /….hayırsızın biriydi fikrimce / güldü mü cenazeye benzerdi / hele seni kollarına aldı mı / felâketim olurdu ağlardım’!
Şöyle denmiş: ‘Toplum, teknolojiden önce dönüşür’.
Acaba? Teknoloji hariç toplum feodalizmden kapitalizme geçti, sonra da sanayi devrimi oldu he mi? Toplum alt yapıda eşdeyişle teknoloji dahil ekonomide bir dönüşüm geçirir, sonra da üst yapısal kurumlar buna koşut olarak değişir. Üst yapının görece özerkliği, kimileyin alt yapıya değişimsel etkilerde bulunması gerçeği bu genel ilişki biçimini değiştirmez. Hatta kimi toplumbilimciler üst yapıdaki değişim ve dönüşümün biraz gecikmeli olduğunu ifade ederek bunu ‘kültürel gecikme (cultural lag)’ olarak nitelendirmişlerdir! Kültürel gecikme kavramı, Amerikalı sosyolog William Ogburn (1886-1959) tarafından ortaya atılmıştır. Ogburn, bir toplumsal sistemdeki maddi ve manevi kültürün karşılıklı ilişkisinde, değişme sürecinde ortaya çıkan bir uyumsuzluk hâline dikkat çekerek bu duruma kültürel gecikme adını vermiştir. TIW25’in örütbağını yazarken paragraf başlıklarını İngilizce, altlarını ise Türkçe yazan ilgili profesyoneller sanırım Amerikalı sosyologları da okuyorlardır ama gözlerden kaçmışsa biz radara girmesini salık vermiş olalım!
TYH 2025’TE HANGİ KONULAR İŞLENDİ?
İzlencede yapay zekâ ana kavramdı. Düzenlenen etkinliklerin başlıkları şöyleydi:
Yapay Zekâ ile Yeni Küresel Rekabet: İş Dünyasının Dönüşümü / Yapay Zekâda Kamu Vizyonları, Özel Sektör ve FinTech Modelleri / Türkiye’nin Yapay Zekâ Atılımı ve Stratejik Eşikleri / Yaratıcı Endüstrilerde Yapay Zekâ ile Tasarımın Dönüşümü / Yarın İçin Yetkinlik: Yapay Zekâ ile Dönüşen Kariyer Haritaları / Yapay Zekâ Çağını Kucaklayan Yeni Bir Eğitim Mimarisini Tasarlamak/ Yatırımcı Gözünden: Milyar Dolarlık AI Girişimi Nasıl Kurulur? / İnovasyon Tasarımı: Yapay Zekâ ile Dönüşen İnsan, Kurum ve Gelecek.
Özellikle son başlık bizim için ilginçti. Bu panelde, inovasyonun yapay zekâ ile birlikte kazandığı zihinsel, sistemsel ve etik boyutlar ele alınarak; insan zekâsı ile yapay zekâ arasındaki birlikte yaşam ilişkisi ve karar verme süreçlerinde veri, duygu ve sistemin yeni dengesi tartışılmaya çalışıldı. Aynı zamanda kurumların bu dönüşümü nasıl yönetmesi gerektiği, Türkiye’nin inovasyon kültürünün AI çağında nasıl yeniden kurgulanabileceği ve yapay zekânın yalnızca teknolojik değil; aynı zamanda düşünsel bir sıçrama aracı olarak nasıl konumlanabileceği çok boyutlu bir perspektifle ele alınmaya çalışıldı.
SONUÇ
Keşke bu etkinliklerde kapitalizmin arabasına dinamo rolü oynaması istenilen yenileşim olgusunun halk için gerekli ve yararlı mal ve hizmet üretmenin dinamosu haline nasıl gelebileceği masaya yatırılabilseydi! Keşke yapay zeka kadar Biyomimikri de (ilhamını doğadan alan yenileşim) gündeme gelseydi! Helikopter üreticilerine yusufçuk (helikopter) kuşunun uçuş stilinin ve dengesinin esin verdiğini bilir misiniz? Kısmet! Belki başka bahara, örneğin 2053 son(m)baharına!
Neyse, bir de şunu vurgulayalım: Yenileşim başarımı için güçsüz yanlarımızı ele alıp düzeltmemiz gerekiyor. WIPO’nun 2025 raporuna göre ülkemizin yenileşim bağlamında güçsüz yanları şöyle belirtilmiş:
SONSÖZ
Sonuç bölümündeki tabloya bakınca, bizi kıskandıklarını ve çekemediklerini düşündünüz değil mi? Ben de!

