28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üreticilerin yaparız heyecanı!

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

Bu Cumartesi sabahı nedense içim içime sığmıyor.

Bir heyecan.

Tutmayın beni…

Öylesine, yani.

Ne var diyeceksiniz.

Vatan Partisi’nin 11. Kurultayı’na gidiyoruz.

Türkiye’nin köyünden kentinden, dünyanın dört bir yanından arkadaşlarımızla buluşacağız.

Üç gün kurultay.

Niye ki? Neden üç gün?

Herkes bir gün yapıyor. Şenlikli kavgalı çekişmeli hepsi bir arada… Bitiyor gidiyor… Hoş, dedikodusu sürüyor da…

Havanda su nasıl dövülür? Deniyorlar.

İlk gün bu Kurultay’da Cumhurbaşkanı adayımıza karar vereceğiz ve ilan edeceğiz. Listeler neredeyse bütün üyelerimize danışa danışa ta en üst karar oranımıza kadar geldi. Sayıyı artırdık. Ama yine de ne zor iş elemek. En az, ben diyeyim üç siz deyin beş Merkez Karar Kurulu listesi daha çıkarabilirdik.

Bileşim önemli. İşçisi, çiftçisi, sanayicisi, bilim insanı, sanatçısı, kadını, erkeği, bölgeler arası denge… katkı sunacaklar, geleceğin liderleri, Türkiye’yi yönetecekler, tecrübeyi ve yaşanmışlığı aktaracaklar… tek tek… iğneyle oya işler gibi… hani kabarmıyor da değilim… bu ne zenginlik… bu ne ahlâk…diğerkâmlık… aslında vatanseverlik… önerdiklerimizin bazıları diyor ki ben olmasam da olur… rahat karar verin ama şu olmalı, şöyle katkısı olur… sandalyeleri havada uçuran değil birbirine ikram edenler…

Neden?

Merkez Karar Kurulu raporunu zaten aylardır tartıştık, hazırladık. İşte heyecan da öyle başladı. Türkiye zor günlerden geçiyor.

Ama doğacak güneşi de görüyoruz.

Milli mücadele günleri.

Çare olmalıyız.

Ama nasıl? Ama nasıl?

İşte o en güzel yanıtı aradık. İ’nin üzerindeki noktaya kadar tartıştık.

Zor günlerin görevlerine talibiz.

Kaptan köşküne çıkmalıyız.

Aman ha Türkiye’mizin gemisi bu. Kıymetli mi kıymetli. Taş değmesin...

Doğru rota çizelim.

Engin denizlerde yol alalım, fırtınaları göğüsleyelim, koca dalgaları aşalım…

Güzel günleri hep birlikte görelim.

Yarış var, yarış!

Güneşe akın!

Kadınlarımız. En önde onlar. Çünkü kaybedecekleri çok şey var.

Sorunları nedir?

Milletin sorunu onların da sorunu.

Bağımsız, özgür ve başı dik bir milletin vatandaşı olmak.

Hepsi bir yana, bu bir yana.

Hepsi olmasa da olur, ama bu olmazsa olmaz.

Ama tarihten gelen derslerimizle biliyoruz ekonomiyle taçlandırmamız gerekiyor bağımsızlığımızı korumak ve sürdürebilmek için.

O zaman geliyoruz.

Üreten Türkiye’ye.

Özgürce üretebilmek için terörü bitireceğiz. Yetmez. Kökünü kazıyacağız. Bir daha baş vermeyecek. Çocuklarımızı ellerimizden almayacak. Besleyenlerin de sesini ve elini keseceğiz.

Türkiye’nin iş gücünü yetiştireceğiz demek ki.

Geçen gün 24 Kasım’dı. Öğretmenler günü.

Öğretmenlerimizin hatırını sorduğumuzda yüzde 87’si demiş ki…

Ayın sonunu getiremiyorum…

O zaman zam yapalım. Tamam zam! Zamların peşinden bile koşamıyoruz artık. Nefesimiz tükendi.

Ekonominin kuralları devreye giriyor.

Diyor ki tamam frene basayım zamlarda ama… sen de karşılığında üret ki ey Türkiye frenler tutsun. Balatalar yanmasın.

Türkiye haklı olarak soruyor, nasıl üreteyim mazot şu kadar…

O zaman bir Üretim Devrimi programı uygulayacaksın.

Üreticini baştacı yapacaksın.

Dış politikandan bölüşüm ilişkilerine kadar hepsini buna göre ayarlayacaksın.

Planını programını, insancıl, milliyetçi, kamucu, çalışkan, fedakâr ve paylaşmacı eğitimini…

İşte o ses!

Açılın kapılar Vatan Partisi’ne gidelim!

Kendi kararımızı kendimiz vereceğiz,

Üretme ben sana ucuz satayım diyor ya..

Bizi vazgeçiriyor ya üretmekten...

Hayır diyeceğiz, Ankara’da.

Ne üreteceğimize de biz karar vereceğiz Ankara’da

İstersek yaparız.

Açılın kapılar, Vatan Partisi’ne gidelim!

Türkiye’mizin yeteneklerini seferber edeceğiz.

Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister!

İşte hepimiz buradayız.

Atlantik sisteminin zincirlerini kıracağız.

Hükümet olmaya geldik.

Diyarbakırlı, Şırnaklı, Mardinli, Vanlı, Siirt Aktaşlılar sanki ellerindeki al bayrakları, pankartları daha yükseğe daha yükseğe kaldırıyor.

Hükümet olmaya geldik!

Onlar Ankara’yı çok özlediler. İktidar olmayı çok özlediler.

İşte kapılardaki kilitleri kırmaya geldiler.

Gönlümüzde özenle büyüttüğümüz artık kabına sığmıyor.

Torosların dağlarından, Malatya’nın Muş’un bereketli ovalarından, Kars’ın Ardahan’ın kalelerinden, İzmir’in Aydın’ın, Balıkesir’in yağ bal süt akan yamaçlarından, Çanakkale’nin, Edirne’nin geçit vermez sınır bekçilerinden sesler bir oluyor yedi kat arşa yükseliyor bu salondan.

Efelerle coşuyor. Horon tepiyor. Zeybek oynuyor. Ankara’da karşılıyor.

Yeni bir dünya kuruluyor.

Mucizeler yaratan kahramanları, emperyalizme kafa tutanları, boyun eğmeyenleri bu salondan selamlıyoruz.

İnsan odaklı, halkçı, kamucu, barışçı, uluslararası kardeşliğin yeni sistemin müjdesi verildi.

Türkiye ön cephede mücadele ediyor.

İşte o ön cephenin Partisi, önderi, zafere giden yolu aydınlatan Vatan Partisi’nin Kurultayındayız.

İlan ediyoruz!

İktidar yapmaya geldik.

Genel Sekreterimiz Özgür Bursalı sanki Kurultayı değil Türkiye’nin yeni yüzyılının kapısını açtı. Bizi o göreve çağırdı.

Yaparız heyecanı içindeyiz.

Yarış var.

Divan Başkanı Ethem Sancak 200 yıllık yarışın zafere ulaşacağının müjdesini verdi.

Kürsüye yumruk vuruldu.

Londra’nın ABD’nin kiri-pası-çürümüş çöpü içinde değil çözüm!

İşte bu salondakilerin döktüğü o tertemiz alın terinde gizli.

Yolsuzlukların üzerine gidilecek. Mahkemeler kuracağız. Altı ayda kararlar verilecek. Minareleri kimseye çaldırtmayacağız. Devlet israfına, şatafata son verilecek.

Üreticilerimize söz veriyoruz.

Türkiye’nin kaynakları var.

Nereye kullanacağız?

İşte bu salonda o karar verildi.

Halkın kulu olacak bir hükümet olmaya geldik.

ABD için kalkmayacak o parmaklar.

Kartal gibi gözlerimizle görüyoruz o üsleri ve üzerimize doğrultulan namluları. Meydan okuyoruz!

Namusumuz üzerine söz verdik. O namluları kıracağız.

Söz verdik.

Salonda yabancı konuklar da var.

Yabancı mı?

Onlar da bizden. Kimler gelmiş? Özel bir bileşim.

Hepimiz Asyalıyız.

Çin Komünist Partisi’nin mesajı gerçekten özel. Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçisi Kurultay salonuna kendi eliyle getirdi ve Genel Başkan’a sundu. Sözlü dileklerini iletti.

Onlar Doğu kapısını sağlam tutacaklar.

Biz de bu özel Kurultayımızda söz verdik.

Komşularımıza, bütün Asya’ya… emperyalizmin hedefindeki o genç ve mücadeleci dünyaya…

Türk milletine güvenin!

Çünkü artık Vatan Partisi göreve çağrılıyor.

Rota çizen Parti olmayacağız.

Hükümet olacağız.

İstiklal Savaşı’nın Çankaya’sında görev yapacağız.

Yolları taşlı.

Genel Başkan salona sordu:

Yedi ateşten geçtik 77 ateşe geçmeye de hazır mıyız?

Yükselen o gür sesimizi duydunuz mu?

Güçlü ve üreten devletin sesi.

Halka dayanan Meclis’in o tertemiz sesi.

Türkiye’yi yönetecek korkusuz fedakâr kahramanların sesi.