29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yalana umutlanmak

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

Sarmal Çevrim'deki başyazıda Bülent Elitok'un "Dijital Dünyaya Hazırlanmak" başlığını görünce, "çok mu geç acaba?" diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Az sonra şu haber düştü ekrana: "Bu da oldu işte! Dünyanın ilk robot CEO’su şirket yönetmeye başladı!" Hem de Çin'de... Hiç sektirmeden Google ve Oxford Yapay Zekâ (YZ) araştırmacıları girdi devreye: "Yapay Zekâ, insanları ortadan kaldırabilir." Haberi bitirmeden Emre Kongar, "TRT'nin Komet'e dair bir belgeseli yayımlamadığı gibi, hiçbir kişi ya da yayın kuruluşuna da vermediğini" söyledi TV söyleşisinde... Şu da tüy dikti: Şaire söylemediği bir sözü söyleten sosyal medyatör, Ataol Behramoğlu'na, "Kim söylerse söylesin, bu söz artık senin, İnternet'e böyle geçti" diyekoymuş. Cihat Aslan, İnternet'te, "Bu dizeler gerçekten kime ait? / Aşk şiiri mi kesin Cemal Süreya'dır" yazısında, konuyu farklı kişilerden görüşler de alıp irdeleyerek haklı bir tartışma başlatmış.

ÜNLÜ İMZALARLA ONURLANMAK

Gerçek şu ki, kendine ait olmayan sözlere adının konup sosyal medyada yayımlanmasıyla onur devşirmek nicedir doğal eğilim halini aldı. Bunun yanlışlığını söylemek yadırganır oldu. Hem de suçlamaya dönüştü: Adama, "bu dize Cemal Süreya'nın kitabında yok, niye onun adıyla paylaşıyorsun?" diye sorduğunda, "kitabına almamak onun yanlışı, İnternet'e girmiş, yetmez mi?" deyip saldırıya geçiyor: "Sen gerçekte onu kıskanıyorsun. Cemal Süreya düşmanısın. Beni de çekemiyorsun. Yazdıklarımın beğen toplamasına katlanamıyorsun."

2 yıl kadar önce, Ulusal Kanal'da şairi anma programında, "kimilerinin aforizmadan ibaret sandığı Cemal Süreya dizelerini taklit ederek şairin kişiliğiyle bağdaşmayan sözleri ona aitmiş gibi paylaşmalarının çok yanlış olduğunu" söyleyip sürdürmüştüm: "Bu yaptıklarıyla Cemal Süreya'nın şiirini lekeleyip zedelediklerinin ve kendi yanlışlarını başkalarına onun adıyla bulaştırdıklarının farkında değiller sanki... Bu kötülük, başkalarını da ayartıyor, yüzlerce kişi kendi uydurmalarını Cemal Süreya imzasıyla kopyalamaya can atıyor."

HAKİKAT KİMİN UMRUNDA?

Şu da var: "Şairin Sevda Sözleri'nde sözgelimi 10 bin dize varken, İnternet'te kişiden kişiye bulaşarak 110 bin dize dolaşıyor, yanılgıları küresel salgın misali ceptelden ceptele hızla bulaştırıyor. Yanlışı yüzüne vurulan kimi ün hastaları, bundan utanmak şöyle dursun, onurlanıyor, büyük gurur duyuyor: Kendi sözümü binlerce kişiye nasıl yaydım, herkesi nasıl da imrendi ama..."

Üstelik bu kişiler, her şeyin birkaç tuşla yazboza döndüğü çağda yazılı kültürün varlığından bile tiksiniyor artık. Geçenlerde, Çorlu Kitap Kafe'de bir okur, elinde gazeteyle masaya sokuldu, Aydınlık'taki "Küresel karşıdevrim" yazımı okurken "BigTech oligarşisine yönelik suçlamalarda" duraksadığını ve katılmadığını belirtti. Ben daha söze başlarken, masadaki arkadaş, beni kastederek, "kâğıda müpteladır kendileri" deyip ekledi: "Kâğıttan nefret ediyorum artık. Ceptelden okuyorum." Sonra da yeltendiği anda şarjının azlığından, üstelik ortamın gürültülü oluşundan yakınıp okumaktan vazgeçti. Bu arada yerli yersiz karışmalarla tartışmayı piç etti. "Sen hakikati görmeye çalışmıyorsun. Varsa yoksa kafandaki... Üstelik sende dikkat eksikliği başlamış." dememle küplere bindi, "o an kafan yatmıyorsa, ait olduğun yere aykırıysa o şeyde hakikat arayıp suyu bulandırma" diyerek bencilliğin balçığında beylik zırvaları peş peşe sıralayıp izin istedi ve kalktı.

İNSANI İÇİNE GÖMEN TEKNOLOJİ

Yaşadığımız bilişim ve iletişim çağında dijital teknoloji insanları içlerine gömdü. Ceptelden her şeye ulaştığını sanmak büyük yanılsama... En başta reklamlar bir saniye rahat vermiyor. Bilgi ve dizgi yanlışlığı hakeza... İnsan, yapay zekâların durmadan oraya buraya itip kaktığı eşyaya döndü. Nereye denirse anında oraya yöneliyoruz. Sonra buna hız çağı deniyor. Bizi asıl ilgilendiren haberlere hep gecikerek ve rastlantıyla ulaşıyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda şair Baran Doğu'yu yitirmişiz. İki gün önce öğrendim. Çok üzüldüm.

          Bir garip ölmüş diyeler

          Üç günden sonra duyalar

diyen Koca Yunus, yüzyıllar önce, kimsesizlerin ölümünün 3 gün sonra öğrenildiğini söylemişti. Dijital hız çağında bu süre haftalara uzadı. Üstelik bir şairden söz ediyoruz.

Eskiden, korkulu rüya görmektense uyanık durmak yeğlenirdi. Teknolojik karşıdevrimle gelen Yeni Ortaçağ'dan söz etmeyi karamsarlık olarak görüp BigTech'in hayal köpüklerinde umutla yalana uçanlara tozpembe hülyaları helal olsun.