19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yavuz Ağıralioğlu "Türk ne demek" gerçekten biliyor mu?

Gözen Esmer

Gözen Esmer

Site Yazarı

A+ A-

“Biz Türk'ün Müslüman olmayanına Türk demiyoruz. Müslüman olmayan Kürt'e niçin Kürt diyelim? Niçin insan diyelim?”

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu ağdalı sözlerinin arasında asıl niyetini ortaya koydu. Sözde Türk Milliyetçisi Ağıralioğlu yeryüzünde bulunan farklı din ve inançlara mensup Türklere Türk demiyor. Kimin Türk olup olmadığına karar vermek Ağıralioğlu’nun haddine değil ama bu fikrin arkasında Gladyo olduğu açık. Türk Milliyetçiliği ancak bu şekilde halkçılıktan ve devrimcilikten uzaklaştırılıp ortaçağ kurumlarıyla barıştırılabilir ve Türkiye’deki provokasyonların aracı haline getirilebilirdi. Türk-İslâm sentezinin karşılığı “Komünizme karşı mücadele” adı altında Türk gençliğini bölmek, vatansever milliyetçi gençliği de NATO’nun fedaisi yapmaktı. Ancak bunun boşa bir uğraş olduğu bugün ortadadır. Çünkü Türk vatanseverliği bu oyunu çoktan bozdu. Bugün ABD böyle bir çatışmayı yaratamaz ve örgütleyemez. Ağıralioğlu bu yanıyla geçmişi temsil ediyor aslında.

Ancak Türklükle ilgili tartışmalar hep sürüyor ve sanıyorum Türkler var oldukça da sürecektir. “Türk kimdir” sorusu durağan bir soru değildir çünkü Türklerin kendisi durağan bir millet değildir.

Tarihçi Jean Paul Roux, Türklerin Müslüman oluşuyla ilgili şu tespiti yaparken Türklerin medeniyet arayışına da değinir.

“Arapların doğuya doğru ilerlemeleri Türklerin batıya hareketiyle aynı anda gerçekleşiyordu. Sanki ters istikametlerde esen iki kuvvetli rüzgâr çarpışmak üzere gibiydi. Bu sert rüzgârlardan ya korkunç bir girdap doğacak ya da ikisi birleşip tek ve büyük bir fırtına olacaktı. Çünkü her iki güç dinamizmde birbiriyle eşittiler, ancak aynı doğaya sahip değillerdi. Biri daha ruhani ve kültürel bir hareketken, öteki özünde askerî bir hareketti. Bu nedenle İslamiyet Türklere bu kuvvetli çarpışmanın sonucunda bir din ve uygarlık verirken, Türkler de bu dine ordularını vermişti”

(Jean Poul Roux, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınları, s.157)

Roux’nun bu tespiti “Türk kimdir? Ya da Müslüman olmayan Türk değil midir?” sorusunu yanıtlamıyor belki ama Türklerin medeniyet arayışını ortaya koyuyor. Çünkü “Türk kimdir?” sorusuna verilebilecek yanıtlardan birisi de “yeni olana tutkunluk ve medeniyet arayışı” ifadesidir. Türkler Musevilik, Hristiyanlık, Maniheizm gibi dinlere de mensup olmuştur. Ayrıca bugüne kadar Türkçe düzenli olarak 13 farklı alfabede yazılmıştır. Bu Türklerin medeniyet arayışına ve yeni olana uyum sağlama yeteneğine, bu yolla kendisinden olmayanı dönüştürmeyi, farklı toplulukları bir araya getirip düzen altına alma becerisinin de bir kanıtı aynı zamanda.

“Türk kimdir” sorusunun bir yanıtı da şudur: Dönüşme ve dönüştürme.

Üç büyük Türk eserinden biri olan Divan-ı Lügati’t Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud “Türkçe konuşan Türk’tür” diyor. Türklüğü ne kan bağıyla, ne dini inançla ne de sadece çıkar bağlarıyla bir araya gelmiş bir topluluk olarak açıklıyor. Çok basit bir tanım yapıyor: “Türkçe konuşan Türk’tür.”

Zamanı daha ileriye alalım. Büyük Türk Milliyetçisi ve aynı zamanda Türk Devrimcisi Yusuf Akçura, çağdaş devleti ve milleti şöyle açıklıyor:

“1)Çağdaş devlette hâkim kuvvet bölünmez, birdir. Millet fertleri hukuken eşittir. Millet namına hüküm kuvvet ve yetkisi milletin belli kanunlarla açıkladığı müessese ve zevata, o kanunlar dairesinde sınırlandırılarak verilmiştir. … Çağdaş devletler demokratiktir.

2)Çağdaş bir devletin en önemli unsuru olan millet, türdeştir: Çoğunlukla aynı lisanla konuşur. Fertlerinin ilmi ve fikri seviyesi, hukuki, ahlaki, estetik, hatta siyasi fikir ve hisleri çok farklı değildir. Çağdaş bir devlette millet, aynı kültürün mahsulüdür. Bundan dolayı, hiç olmazsa çoğunluğu aynı ideale (mefkureye) tutkundur. Dolayısıyla çağdaş bir devlet, millidir.

3)Çağdaş bir devlet, içinde kendisinden başka hukuki ve dini bir siyasi sulta kabul etmez. Başlangıç ve son kendisidir. Dolayısıyla çağdaş bir devlet tam bağımsızlığa sahiptir.

….”

(Yusuf Akçura, Türk Devriminin Programı, Kaynak Yayınları, s.20-21)

Akçura yine Darülfünun konuşmasında Türklerin çağdaş bir devlet kurmasını “kâinata hâkim hayatta kalma mücadelesinin bir safhası” olarak açıklıyor ve şu sözleri sarf ediyor:

“Efendiler, Türklerin en kuvvetli ve en gelişmiş bir kısmı olan Güney Türkleri, kendi memleketlerinde mutlaka çağdaş bir devlet kurmak istiyorlar. Bu, Türk milletinin milletçe bekasını hedefleyen kati iradedir. Yüz yıldan beri Osmanlı saltanatını çalkalandıran ve bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük ve cüretli hamleler yaptıran, hep işte bu iradedir.”

(Yusuf Akçura, Türk Devriminin Programı, Kaynak Yayınları, s.23)

Görüldüğü gibi Akçura, çağdaş Türk devletinin kurulmasını Türklüğün geleceğiyle ve hayatta kalmasıyla ilgili olduğunu belirtiyor. Türk Müslümandır, Türk ateisttir veya Türk Hindu’dur gibi tanımlamalar yapmıyor. Aksine Türklüğün özünde olan medeniyet arayışıyla ilgileniyor.

Türklükle, daha doğrusu Türkiye’deki Türklükle ilgili en doğru tanımlamayı ise Atatürk yapmıştır:

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir”

Görüldüğü gibi buradaki Türklük tanımında da herhangi bir dini inanç veya inançsızlık belirtilmiyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Müslümanlara Türk denir gibi bir ifade yok.

Ağıralioğlu’nun “Müslüman olmayan Türk olamaz” ifadesi ise Türk Milliyetçiliği’ne düşman sözlerdir. Dahası ABD emperyalizmiyle savaşan milletimize yönelik bölücü bir ifadedir. Nitekim Kurtuluş Savaşı kahramanımız, “Ben Türkoğlu Türk’üm” diyen Papa Eftim’in torunu, “Beyefendi, siz kimsiniz de iki lokmalık bilginizle ahkam kesip kimin Türk olduğuna karar veriyorsunuz? Türklerin şanlı tarihini bin yıla indirgeyen, din eksenli bayağı söylemleriniz ancak cehaletinizin tescilidir” sözleriyle tepki gösterdi.

Ağıralioğlu’na göre Hazarlar Türk değil, güya savunduğu Uygurlar da sonradan Türk oldu. Ağıralioğlu’na göre Türkiye’de yaşayan Müslümanlıktan başka bir dine mensup ya da herhangi bir dine mensup olmayan Türkler de Türk değil.

Elbette İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun kimin Türk olup olmadığına karar verme yetkisi yok. Ancak bu bölücü ve çağdaşlıktan uzak zihniyetle mücadeleye ihtiyaç var.

Bununla birlikte “Türk kimdir?” sorusuna gerçek bir cevap vermek gerekir:

Bugün Türk, Kaşgarlı’nın dediği gibi Türkçe konuşan ve Türklüğünü inkâr etmeyen herkestir.

Bugün Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkıdır.

Bugün Türk, bağımsız, çağdaş Türk devletinin kurucusu ve sahibidir.

Türk