Yandex
16 Temmuz 2025 Çarşamba
İstanbul 27°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeniliklerin yayılması

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Uzun deniz yolculuklarının ilk zamanlarında ‘iskorbüt’ dünya denizcilerini öldüren en kötü hastalıktı. Savaştan, kazalardan ve diğer ölüm nedenlerinin hepsinden kötüydü. İskorbüt, 1500 ila 1800 yılları arasında gemilerde görev yapan toplam 2 milyon kişinin ölümüne neden olmuş ve “büyük denizcilik çağının en önemli meslek hastalığı” olarak tarihe geçmiştir. İskorbüt hastalığı C vitamini eksikliğinden kaynaklanır. Yorgunluk, halsizlik, diş eti kanamaları, ciltte morarmalar, eklem ve kas ağrıları gibi belirtiler gösterir. (Bkz.1.)

OLGULAR

Vasco de Gama’nın 1497 yılında Ümit Burnu etrafından dolandığı seferindeki 160 kişilik mürettebattan 100 kişi iskorbütten ölmüştür.

1601’de bir İngiliz açık deniz kaptanı olan James Lancaster, İngiltere’den Hindistan’a sefer yapan dört gemiye kumanda etmiştir. En büyük gemideki denizcilere her gün üç kaşık limon suyu verdirmiş ve bu adamların çoğu sağlıklı kalmıştır. Daha küçük olan üç gemideki 278 denizciye limon suyu verilmemiş ve bunlardan 110’u daha yolun yarısında iskorbütten ölmüştür.

Bu açık seçik sonuçlarla İngiliz Donanmasının tüm gemilerinde turunçgil sularını, iskorbütü önleyici olarak benimsediğini sanmayın. Lancaster’in elde ettiği sonuçları bilen İngiliz Donanması doktorlarından James Lind, 150 yıl sonra 1747’de Salisbury gemisinde bir başka deneme yapmıştır. Bu gemideki iskorbüt hastalarına; ya iki portakal veya bir limon; ya da diğer beş diyetten birinin verilmesini emretmiştir. Turunçgil meyvelerini yiyen hastalar birkaç günde iyileşmiş ve hasta bakımında Dr. Lind’e yardım edebilmişlerdir. Maalesef portakal ve limon mevcudu altı gün içinde tükenmiştir.

Turunçgil meyvelerinin iskorbütle savaş konusundaki gücünü gösteren bu güvenilir kanıtlara göre İngiliz donanmasının tüm gemilerinde uzun yolculuklar sırasında bu teknolojik yeniliğin kullanıldığı sanılacaktır. Öyle olmuştur ama tam 48 yıl sonra ancak 1795’te benimsenmiştir. Bu uygulama sonucu donanmada iskorbüt derhal ortadan silinmiştir. Bir yetmiş yıl daha geçtikten sonra İngiliz Ticaret Bordu benzer bir politikayı benimsemiş ve ticari denizcilikte de iskorbütü ortadan kaldırmıştır. (Bkz.2.)

MELEZ MISIR

Melez mısır tohumu Amerika Birleşik Devletleri’nin Iowa eyaletindeki üniversitelerde geliştirilmiş ve ilk kez 1928 yılında çiftçilerin kullanımına sunulmuştur. Melez mısır, açık tozlaşan mısırlara göre yüzde yirmi daha fazla ürün vermekteydi. Aynı zamanda kuraklığa dayanıklı olup, makineli hasada daha uygundur. Ama tohum ilk nesilde melez devliği özelliğini kaybettiğinden, çiftçiler tohumu her yıl satın almak zorundaydılar. Melez tohumun yayılması Iowa tarımsal yayım teşkilatı ve tohumculuk firmalarının satış elemanları aracılığıyla sağlanmıştır.

İki kırsal sosyolog iki ayrı yerleşim yerinde 259 çiftçi ile bu konuda anket yapmışlardır. İkisi dışındaki çiftçilerin tümü melez mısırı 1928 ile 1941 yılları arasında benimsemişlerdi. Bu hayli yüksek bir benimseme hızıdır. İlk beş yılın sonu olan 1933’te Iowalı çiftçilerin sadece yüzde 10’u melez mısırı benimsemiştir. Daha sonra benimseme eğrisi şaha kalkmış ve üç yıl sonra 1936’da benimsenme oranı yüzde40’a yükselmiştir. Sonra benimsenme eğrisi düzleşmeye başlamış, geriye kalan çiftçilerin her yıl gittikçe daha az bir kısmı bu yeni fikri benimsemiştir. İlk başta benimseyen yenilikçiler, daha büyük işletmeye ve gelire sahip, daha uzun süre formel eğitim görmüş kişilerdir.

Melez mısırın göreli olarak avantaja sahip olmasına karşın; tipik bir çiftçinin haberdar olma, bilgi edinme ve benimseme sürecine geçmesi yavaş olmaktadır. Ortalama denekler, küçük bir deneme tarlasında ilk melez tohumu ektikten üç veya dört yıl sonra mısır ekiliş alanının tümünde melez mısır yetiştirmeye başlamışlardır. Yeniliği benimseme sürecinde çiftçilerin çok temkinli hareket ettiği görülmektedir. (Bkz.2.)

SONUÇ

Önceki yazılarda ele aldığımız zeytin karasuyu tortusunun organik gübre olarak kullanılmasına ilişkin araştırmaya altı yıl emek verilmiş ve 2013 yılında tamamlanmıştır. Yurt ekonomisine büyük katkı yapacak ve ciddi bir çevre sorununu kökten çözecek bir yeniliği temsil eden bu araştırmanın sonuçları aradan 12 yıl geçmesine karşın maalesef henüz hayata geçmemiştir. Gecikmenin nedenlerini ve çözüm önerilerini sonra ele alacağız.

Kaynaklar:

1- https://www.birunihastanesi.com.tr/saglik-rehberi/skorbut-hastaligi-nedir-belirtileri erişim tarihi 20.06.2025.

2- Rogers, Everett M. (1962). Diffusion of innovations (1st ed.). New York: Free Press of Glencoe.

Sağlık Tarım Mısır