Yeşilçam’ın prensi: Engin Çağlar…
Sinema oyuncularının ölümleri bir başka oluyor. Sanki çevremizden çok tanıdık birini yitirmiş gibi bir duygu yüklüyor bize. Tanışıklığımız yalnızca beyazperdede izlediğimiz filmlerle sınırlı olsa bile… Çoğunu zaman içinde unutur gibi olsak bile yitip gittiklerinde, izlediğimiz filmlerinden akılda kalanlar birer birer geçiyor geçmiş zaman kurgumuzun eşliğinde… İlk tanışıklığımız, filmlerini beğenip peşine takıldığımız, giderek perdedeki suretiyle örtüşüp nice sevdalar içinde koştuğumuz onca filmlerden arda kalan parçalar zaman zaman özlemini duyduğumuz geçmiş zaman pazılı içinde yerlerini buluyor. Onlar yitip giderken bizler geçmiş zaman dilimlerinde onlardan kalanların içinde kendimizi arıyoruz. Kısacası yitirdiğimiz her bir sinema oyuncusu bizlerin yaşanmışlıklarından da bir şeyleri alıp götürüyor.
Sinemada belle epoqueu’u ya da siyah beyaz filmlerle masumiyet çağını simgeleyen Yeşilçam döneminin bir hayli azalan kahramanlarına veda ettiğimiz bir zaman diliminden geçiyoruz. Her biri oynadıkları filmlerle sinemamızın tarihini yazarken şimdilerde kendileri tarih olup birer birer veda ediyorlar… Kim bilirdi ki onca zaman içinde, ailecek, mahallecek, tüm ailelerin cümbür cemaat çoğu mutlu sonlu filmlerin sonunun geleceğini?
Geçtiğimiz günlerde talihsiz bir kaza sonucu yitirdiğimiz Engin Çağlar da masumiyet yıllarının düş şatoları ile düş bahçelerinin beyaz perdelerinde izlediğimiz sayısız filmlerin bir kısmında yer alan unutulmaz oyuncularından biriydi. Sağlıklı bir yaşam için yürüyüşe çıktığı kent kargaşasının içinde talihsizliğin kurbanı olup gitti.
Engin Çağlar da herhangi bir yerde görüldüğünde “artist gibi” denilen, sonrasında ya bir yapımcının keşfi ya da bir yarışma sonucu sinemaya geçip artist olanlar döneminin kısa bir süre içinde onlarca filmde baş rol oynayarak üne kavuşan oyuncularından biriydi. O dönemler fiziksel olarak sıradanların yeri yoktu Yeşilçam’ın başa oynayanlarında. Her biri daha “artist olmadan artist gibi denilen” sonrasında seçilmiş, keşfedilmiş, ayrıcalıklı kişilerdi. Her birinin ayrıcalıklı fiziksel konumları oyunculukları için yeterli sayılıyor, birçoğu sinema seyircisi olmadan sinema oyuncusu olup, sinemayı ve de oyunculuğu kısa bir süre içinde art arda çevirdikleri filmlerde oynarken tanıma ve öğrenme olanağına sahip olabiliyorlardı. Engin Çağlar da birçok ünlü oyuncu gibi, oldukça iyi eğitimine (Robert Kolej, Galatasaray Lisesi ve Avrupa’da üniversite vs.) rağmen sinemaya bir yarışmada derece alarak girmiş ve kısa bir sürede kendini göstererek Yeşilçam’ın ünlü sanatçıları arasına katılmıştı.
Büyük bir kısmı Yeşilçam’ın bir açıdan resmi türü olarak tanımlanacak melodramlarında dönemin başa oynayan kadın sanatçılarıyla birlikte oynama olanağını yakalayan Engin Çağlar, oyunculuğunun yanı sıra sinemamızın mesleki örgütlerinde de etkin görevler üstlenerek çalışmalar yapmış, kimi ulusal festivallerde sinemaya yaşam boyu hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmişti. (Sevenleri daha ayrıntılı yaşam öyküsüyle filmlerinin tümünü basit bir aramayla her yerde bulabilirler.)
Yeşilçam hâlâ her yanıyla geçmişe duyulan özlemin ilk akla gelen zengin bir kaynağı olma özelliğini taşıyor. Yeşilçam’ı Yeşilçam yapanlardan her birinin vedası o dönemin tanığı olmuş birçok kişinin de geçmiş yaşam kurgusundan bir şeyleri alıp götürüyor.
Engin Çağlar da Yeşilçam’ı Yeşilçam yapan unutulmaz oyunculardan biriydi. Işıklar içinde yaşadı, dileriz ki hep ışıklar içinde kalır.