Yandex
23 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yıldırkaçır genelgesi

Melike Güler Kadan

Melike Güler Kadan

Gazete Yazarı

A+ A-

Çayırhan Termik Santrali; öncülüğünü Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Çayırhan Termik Santrali ile Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası’nın yaptığı yüzlerce işçinin mücadelesine rağmen satıldı. Hem de yok pahasına. “Satıldı” demekten ziyade “peşkeş çekildi” demek çok daha doğru bir ifade üstelik. Hoş, Türkiye’nin özelleştirme geçmişine bakıldığında, ederinin değeri olduğu hiçbir özelleştirme de göremiyoruz. Keza hiçbir özelleştirmede, ideolojik doğası gereği gerçek değer görmek de mümkün değil. Son tecrübemizde de sağlamasını yapmış olduk:

Türk milletinin her bir ferdinin toplumsal mirası olan bu cevher alanı için açılan ihaleyi; 20 milyar TL bedelle Akçadağ İnşaat Enerji Madencilik AŞ “kazandı”. Yüzde 20 peşin, kalanı da 6 yılda taksit taksit! Sendika kaynaklarının belirttiğine göre alanın gerçek değeri 3 milyar dolar civarı. İşte iktidarın anladığı kamu yararına madencilik ve enerji politikası da budur.

***

Ancak her şey bitmiş değil. İhale sonucunda Cumhurbaşkanı tarafından tüzel kişiye satış ve işletme hakkı devrinin yapılmasına karar verilmesi halinde, teklif sahibi ile sözleşme imzalanacak. Dönerse Cumhurbaşkanı’nın masasından dönecek bir sürecin içindeyiz. Ancak yine de önümüzdeki soruları sıralayalım:

  • İşçi kıyımı yaşanacak mı?

  • Örgütlü sendikalar tasfiye edilmeye çalışılacak mı?

  • Üretim baskısı artacak mı?

  • Lojmanlara ne olacak?

  • Çalışma koşulları nasıl değişecek?

***

Ulusal Madencilik Politikası, derhal kamu yararı ve kamu disiplininde devreye girmelidir demekten dilimizde tüy bitti ancak, özelleştirmelerle gelen tek bir faciaya da tahammülümüz kalmadığını ekleyelim.

***

Bir yandan da çalışanlar için oldukça gri bir alanda umut veren bir gelişme oldu. 6 Mart 2025 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren genelge ile iş yerinde psikolojik taciz, mobbing kavramının kapsamı genişletildi. Çalışanların psikolojik tacizden korunması ve psikolojik tacizle mücadele edilmesi için yedi madde açıklandı.

Mobbing, Türkiye’de hâkim çalışma kültürünün de etkisiyle ne çok anlaşılan ne de iyi bilinen bir kavram. Konum, cinsiyet, hiyerarşi fark etmeksizin her çalışanın başına gelebilecek bir taciz türü olmakla beraber; çalışanların insan onurunu, kişilik değerlerini ve Anayasa ile korunan çalışma hakkının ihlalini de kapsar. Üstelik mobbing; mağdurda yalnızca psikolojik değil fiziksel hasarlar bırakmaya da gebedir. İş yerinde yaşanan herhangi bir fikir ayrılığı ya da çatışmadan ziyade sistematik olarak bir çalışanı mahvetmek üzerine kurulu haftalar, aylar, yıllar sürebilecek korkunç bir silahtır. Maalesef, psikolojik bir şiddet türü olduğu için de zorlu bir konu. Haliyle mücadele etmek de hukuk önünde kanıtlamak da bir o kadar çetin bir süreç. Bu nedenle genelgenin yayınlanmasını ve mobbingin yetkililerce de çalışma hayatının gündemine sokulmasını önemli buluyorum.

Bununla beraber, mobbingi Türkçede “bezdiri, yıldırma” diye de ifade ediyoruz. Ancak ben Türkiye’de akademik olarak ilk defa mobbing kavramını çalışan isimlerden Prof. Dr. Pınar Tınaz hocamızın dile getirdiği gibi “yıldırkaçır” demeyi daha uygun buluyorum. Nokta atışı, yöntem de hedef de içinde, hem de Türkçe! Bu karmaşık kavram hakkında farkındalığı artırmak için medyada “yıldırkaçır”ı yaygınlaştırarak da işe başlayabiliriz belki.

Çayırhan Termik Santrali Mobbing İhale Madenci