19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kredi kartında vade ve taksit sınırlaması veya 'Basra harab olduktan sonra'

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

ABD'de başlayıp, önce gelişmiş ülkeleri ardından da tüm dünyayı etkisi altına alan son 70 yılın en derin ve en uzun süreli ekonomik krizi bütün ezberleri de bozuyor.

Serbest piyasa tapınmacılığı iflas etti. Finansal serbestleşmenin, sınırsız yabancılaşmanın ve deregülasyon heveslerinin nasıl da birer canavara dönüştüğünü tüm dünya gördü.

Kapalı - devletçi - kollektivist bir ekonomik anlayışın da bugünün dünyasında anlamı ve yaşama şansı yok.

Ama açık pazar haline gelmiş, dışarıdan gelecek sıcak paraya istikbalini bağlamış, kendi üretim dinamikleri üzerinde duramayan ekonomiler için de, kolay ve ucuz bir çıkış yolu da kalmadı.

O halde, akılcı, orta yolcu ülkenin stratejik önceliklerini ve ulusal yararlarını gözeterek, yeni bir karma ekonomik düzen ve uygulamanın hayata geçirilmesi gerekiyor.

Finansal sermayenin en karlı, stratejik sektörlerine, borsasından bankasına kadar tüm ekonomik alanlarına egemen olduğu, bir aciz sömürge ekonomisi olmak hiç doğru değil.

Bizim yıllardan beri yazdığımız ve konuştuğumuz "ekonomide korumacılık" önlemleri kapitalizmin "mabedi" sayılan ABD başta olmak üzere birçok ülkede gündeme geliyor.

ABD'de 2009 yılında "Buy American" adıyla bir kampanya başlatıldı. Bu kampanyayla ABD hükümetinin bütçeden, borçlanarak ya da para basarak yürürlüğe koyduğu kurtarma paketinin, ABD mallarının satın alınmasında kullanılması istendi.

Pennsylvania Kongre üyesi Tim Murphy'nin başını çektiği bu görüşe 53 imza daha destek vermişti.

ABD'li parlamenterler serbest piyasa - globalleşme gibi kavramları ve ezberlerini unutarak, ABD'nin kurtarma paketiyle yapılması öngörülen alt yapı hizmetlerinde ABD'li firmaların demir / çelik ürünlerinin kullanılmasını istediler..

Bununla da yetinmeyip, ABD'li kamu görevlilerinin üniformalarının dahi ABD'li tekstil üreticilerinden satın alınmasını talep ettiler.

Öte yandan İspanya'da muhalefet liderleri, İspanya Hükümetinin mal alımları için İspanyol mallarını tercih etmesini isteyen bildiri yayınladılar.

Almanya, petrol zengini devlet fonlarının, düşen borsa değerleri üzerinden kıymetli ve stratejik Alman şirketlerini almalarına göz yumamayacağını açıkladı. Fransa da benzer adımlar attı.

Bunun adına ekonomi dilinde açıkça "korumacılık" denir.

Ekonomisini korumayan tek ülke

Her ülke krizin derinleştiği ve belirsizliğin hüküm sürdüğü böyle dönemlerde, kendi üretimini - istihdamını ve çıkarlarını doğal olarak korur, korumalıdır.

Bunun tek istisnası maalesef güzel ülkemiz Türkiye'dir.

Bizim aklı evvel TÜSİAD tayfası ve ekonomi yönetimi piyasayı canlandırmak için ithal otolarda KDV indirimi isteyecek kadar kendi ulusal çıkarlarına karşı gaflet içindeler maalesef.

Hatırlanacağı üzere, Rusya ithal otolar için ilave %20 gümrük vergisi koyarken, bizim işbirlikçi tayfa, KDV indirimi talep edebilmişti. Pes doğrusu. Bugün otomobilden - giysiye, elmadan - samana kadar ithal eden, imalatı unutan bir ekonomi haline geldik.

Ancak yüksek reel faiz ödeyerek, ülkeyi sıcak para cennetine çevirip, ithal mallarla kurulan saadet zinciri artık kopuyor.

Ucuz - kolay dış kaynaklı parayla yaşanan lale devrinin sonuna gelindi.

Kredi kartı ve taksit sınırlamaları "Basra harab olduktan sonra" panik halinde alınmış kararlardır. Yasakla ve yasayla ekonomik gerçekleri değiştiremezsiniz. Bu tür "yama" tedbirler, kalıcı sonuç vermezler.

Hane halkları, gırtlağına kadar borca batmış durumda.

Türkiye tüketim yerine, tasarrufu teşvik etmeli.

Yerli üretimi ve istihdamı desteklemek ve teşvik etmekten vazgeçmemeli. Gerçekçi kur uygulayarak, sektörel ve bireysel teşvikler vererek, sermayeyi tabana yayan bir üretim anlayışını hayata geçirmeli, sıcak paraya kontrol ve vergi getirmeli, aşırı, hesapsız, kontrolsüz yabancılaşma ve finansal serbestleşmeye mutlaka sınır koymalı ve "yerli malını" kullanmayı yeniden hatırlamalıdır.

Yoksa, bu işin sonu çıkmaz sokaktır ki, zaten "aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor."