29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İnci Aral yazdı: Bize Abdülhamit gerekmiyor

Birkaç kuşaktır, kendi kendini yöneten bir halk olarak bu soylu hakkımızı neden birileri öyle istiyor diye terk edelim ki! Bir buyrukçunun kuşkulu iradesine ihtiyacımız mı var? Yok, hayır

İnci Aral yazdı: Bize Abdülhamit gerekmiyor

İnci Aral
[email protected]

Nisan ayının 16’sında yapılacak ‘anayasa değişikliği ve başkanlık’ halkoylamasının, ülkemizin ve halkımızın acil çözüm bekleyen dağ gibi sorunlarına ve kamplaşma, bölünme tehlikesi içeren ruh haline uygun düşmediği görüşündeyim. Yersiz, zamansız ve alelacele önümüze sürülen sözde başkanlık ihtiyacının, Türkiye Cumhuriyetinin “varlık yokluk sorunu” olduğu yolundaki ifade ise bir korkutmadır. Eğer gerçekten böyle bir tehlike varsa; topyekûn başa çıkabilmemiz için bir an önce açıklanması gerekir.

ALDATILMIŞLAR KOROSU

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan bir önceki anayasa oylaması 1980 darbe anayasasının baskıcı ve gerici yapısını değiştirme vaadiyle halkoyuna sunulmuştu. Şimdiki gibi tarafsız hukuk otoriteleri ve halkı temsil eden siyasi partilerin geniş mutabakatıyla değil, siyasal iktidar tarafından hazırlanmış bu anayasanın destekçileri arasında “Yetmez Ama Evet”çi saf demokrasi sevdalıları da vardı. Vaatler yalan çıkıp verilen sözlerin tam tersi olunca bu ateşli destekçiler nedamet getirip tek tek aldatılmış olduklarını itiraf ettiler. Bugünkü destekçiler de iş işten geçtikten sonra, pişmanım, aldanmışım, aldatıldım, diyebilirler. Aman uyanık olalım, aldanmayalım.

ULUSAL EGEMENLİK SERVETİ ATATÜRK’ÜN EMANETİ

Yüz yıla yakındır ulaşma amacıyla mücadele verdiğimiz, uğruna baskılara, acılara katlandığımız laik, demokratik parlamenter sistemimiz şimdi bize çok mu görülüyor? Ulusal bağımsızlık savaşıyla dünyaya örnek olmuş bir ulusa büyük önder Atatürk’ün layık görüp armağan ve emanet ettiği ulusal egemenlik servetini bile isteye elden çıkarmaya razı olabilir miyiz? Rejimi değiştirmek bu kadar kolay ve bir çırpıda olabilecek şey mi? Başımıza illa ki bir padişah, omuzları sırmalı bir Abdülhamit mi gerekiyor? Hayır. Biz çoktan öğrendik ki; milyonların aklı ve vicdanı bir kişinin akıl, vicdan ve sağduyusundan mutlak biçimde daha yüksektir. İsterse o kişi bulunmaz biri olsun. Tek akla, tek adama teslim olmak tarih boyunca her zaman ve pek çok örneğiyle halkları ve ülkeleri perişan etmiş, felakete sürüklemiştir. Toplumlar denetlenmeyen kişisel anlayış, hırs ve inançlardan büyük zararlar görebilir.

TOPLUMSAL BARIŞ VE UZLAŞMA İHTİYACI

Oya sunulan değişiklikleri ve başkanlık sistemini incelikleriyle anlayıp öğrenmeden, iyice ölçüp biçmeden kabul etmek toplum olarak bizi çok zor durumlara düşürebilir ve geri dönüş yolumuz çok çatallı ve uzun olabilir. Demok-ratik parlamenter sistemle tek adam diktası asla bağdaşmaz. Başkanlı ülkelerde karar sahibi güçlü meclisler ve denetleme kurumları vardır. Bize önerilen ise hepsini kaldırıp millet meclisini işlevsiz, sembolik bir duruma getiriyor. Demokrasimiz henüz özlenen yere varmamış, eksikleri olsa da devam eden bir yolculuktur. Biraz topaldır ama kökten değiştirmek yerine eksikleri giderilebilir. Bizi dünyada çağdaş bir yere oturtan laik, demokratik genç cumhuriyetimizi, bu değerli mirası korumak hepimizin görevidir. Bundan kendi elimizle ve oyumuzla vazgeçemeyiz. Birkaç kuşaktır, kendi kendini yöneten bir halk olarak bu soylu hakkımızı neden birileri öyle istiyor diye terk edelim ki! Bir buyrukçunun kuşkulu iradesine ihtiyacımız mı var? Yok, hayır!.

Bugün en çok toplumsal barış ve uzlaşmaya ihtiyacımız var. Önemli bir kavşak noktasında gereksiz ve kararsız siyasetler yüzünden bölünmek yerine el ele verip sorunları hep birlikte çözmeye çalışalım. Bizi çıkmazlara savrulmaktan koruyacak tek yol budur. Türkiye Cumhuriyeti için asıl “varlık yokluk sorunu” da ona sahip çıkmaktır.

Son Dakika Haberleri