20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Kumpas' belgeleri ortada ama delikanlı nerede?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Siyasetçilerle müttefik müritlerinin, hatta medyadaki dezenformasyon taşeronlarının kafa karıştıran zırvalarını bir tarafa bırakın... Birilerinin mutlak hâkimiyeti için pervasızca ve utanmazca kalem sallayan figüranlarla, müritleşmiş güvenlik merkezleri ve yargının birbirini yeme çabaları sırasında sarf ettikleri intikamcı lafları da kesinlikle ciddiye almayın...

Madem sizi "kumpas" ve "tertip"ten, hatta "sehven" numaralarından arınmış belgeler ikna edecek, o halde gerçek belgelere ulaşmak için bir zahmet internetteki arama motoruna, "Balyoz davası ve gerçekler" yazın... Karşınıza emniyet-siyaset-yargı üçgeninde, tarihin en kuşkulu soruşturma skandalını belgeleriyle deşifre eden bir sayfa çıkacak...

Hani özellikle Doğu Perinçek'in Silivri savunmasında, İşçi Partisi'nin sokak eylemlerinde, Aydınlık gazetesinin sayfalarında ve derin kumpastan en çok zarar gören Ulusal Kanal'ın da ekranlardan yıllardır deşifre ettiği gerçekler...

"Balyoz davası ve gerçekler" adlı web sayfasını hazırlayanlar Harvard'lı iki ekonomist... Biri Dani Rodrik, diğeri ise Balyoz davasının 1 numaralı sanığı Çetin Doğan'ın kızı Pınar Doğan...

"Balyoz" davası için savcılığa bavulla teslim edilen belgeleri (!) sabırla ve titizlikle inceleyen ikili, soruşturma ve yargılamadaki binden fazla çelişkiyi yakalayarak, davanın ardında nasıl bir "tertip" olduğunu net biçimde deşifre etmişler... Hatta ikili, bu skandal çelişkileri bir kitapta da toplamışlar...

AKP ile cemaat arasındaki kavgada "TSK'ya kumpas" kurulduğu bizzat Başbakana en yakın isim tarafından da itiraf edildiğine göre ve de devletin içinde halen "paralel"den arınmış bir devlet olduğu tahmin edildiğine göre; "Balyoz"da binden fazla, "Ergenekon" davasında ise yüzlerce çelişkiyi ortaya çıkartan belgeler ciddiyetle incelenecek mi acaba?..

Örneğin TBMM, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, MİT ve de son günlerde "kumpas"ı çözmek için çırpınan Türkiye Barolar Birliği (TBB) yetkilileri; Rodrik-Doğan ikilisi ile İşçi Partisi'nin deşifre ettiği tuzağın üzerine gitmek için etkin bir çaba harcayacaklar mı?.. "Yeniden yargılama" için özel bir araştırma birimi kuracaklar mı?..

Evet; Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan'ın sözünü ettiği "kumpas"ın tüm belgeleri hem kitaplarda hem de "Balyoz davası ve gerçekler" adlı internet sayfasında duruyor!.. O kitaplarla internet sitesinin sayfalarını çevirecek ve hem "Balyoz" hem de "Ergenekon" tertiplerindeki hukuk rezaletini deşifre ederek tarihe geçecek bir delikanlı çıkacak mı acaba?..

Mürit gazeteciliğin geldiği nokta!..

Biliyorsunuz "Ergenekon" ve "Balyoz" kumpaslarının bir ayağı nasıl Emniyet ve yargıdaysa diğer ayağı da cumhuriyetçilere karşı yalan taarruzunda bulunan medya hücrelerinde... Hangi medya peki?.. Türleri o kadar çoğaldı ki... Bakınız uyduruk kalemşor türevleri hangileri:

"Uçakla cami bombalayacaklardı" gazeteciliği!..

"Ergenekon savcısı olsam seni içeri atardım" diyen Fikri gazeteciliği!..

Herkesi "Ergenekoncu" diye fişleme gazeteciliği...

Savcılığa bavul taşıma gazeteciliği...

Emniyetteki meslektaşlarından usluca belge sızdırma gazeteciliği...

"Kurye"cileri bile kıskandıran Baransu gazeteciliği...

Hakaret ettiği başbakanı alçılama-yağlama gazeteciliği...

Tetikçilikte rekor kıran roka gazeteciliği...

"Bankadan para gönder, maaş ödeyeceğim" gazeteciliği...

Kardeşine şaibeli belediyeden coşkulu ihaleler alma gazeteciliği!..

Hırsız belediye başkanlarının avukatlığını yapma gazeteciliği!.. TOKİ'den bedava ev alma gazeteciliği...

Kardeşine çalıştığı belediyeden yarışma kazandıran aykırı gazetecilik!..

Ve Ankara-Pensilvanya arasında posta güvercinliği gazeteciliği...

Mürit-militan ve de "dönek" kalemşorluğun gazeteciliği getirdiği nokta ne yazık ki bu işte!.. Son 12 yılda kimi laboratuvarda kimi de cemaat evlerinde yetiştirilmiş sözde gazeteciler, utanmadan medyaya yön vermeye çalışıyorlar...

AKP-cemaat kavgasının alevlendiği şu günlerde, gazete köşeleri ve ekranlardaki zırvalarına ya da sosyal medyadaki çırpınışlarına bakarsanız, mürit-militan-dönek gazeteciliğin medyayı nasıl kuşattığını ve kirlettiğini de görürsünüz!.. Söyler misiniz; bu zevatın yazdıklarına dünyanın en cahil insanı bile gülmez mi?..

Durun bakalım; şu AKP-cemaat kavgası iyice alevlensin, bu mürit-militan, işbirlikçi-dönek gazetecilik güruhunun çetrefilli pis ilişkileri belki iyice deşifre olur da, umarız gazetecilik de gerçek gazetecilere kalır...

Kelleler gidince başlar dağıldı!..

Suriye ordusuyla Beşar Esad'a karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'ne karşı ortak mücadele kararı aldı... Bu bilgiyi İran'ın yarı resmi Fars Haber Ajansı dün duyurdu..

Üst düzey bir Suriye Ordusu yetkilisine dayandırılan habere göre ÖSO, Şam'ın merkezindeki Barze bölgesinde, El Nusra karşısında zor durumda kalınca Suriye ordusundan yardım istemiş... Araya Ulusal Uzlaşma Komitesi ile bazı aşiret liderleri de girince Esad güçleriyle ÖSO kendi aralarında ateşkes imzalamış...

Sıradan bir haber değil bu... ÖSO'nun bu acizliği ve teslimiyeti, Suriye'deki Truva atlarıyla Şam rejimini yıkmak isteyen emperyalist ittifak ve onların maşalarının da teslimiyeti anlamına geliyor...

Peki, işgalcileri Esad karşısında bu kadar aciz duruma düşüren nedir acaba?.. Merak etmeyin, yalnızca Esad'ın, Kaddafi kadar kolaylıkla linç edilecek bir lokma olmadığı gerekçe değil!.. Suriye halkının Esad'ı sahiplenmesi de düşman cephesinde acizlik yaratmadı... İşgalcilerin bölünmüşlüğü de Esad karşısında teslimiyetin tek gerekçesi sayılamaz!..

Esad'ı emperyalist işgalciler karşısında asıl kim galip getiriyor biliyor musunuz: Bizzat emperyalizmin maşa olarak kullandığı El Kaide türevleri... Yani "Irak- Şam İslam Devleti" örgütü (IŞİD) ve kurbanlarının kalbini yiyen El Nusra gibi katliam hücreleri...

IŞİD ve El Nusra kafa kestikçe, masumları kurşuna dizdikçe, sokaklarda acımasızca infaz yaptıkça hem Suriye halkı kenetlendi hem de Esad'a karşı dincileri tetikçi gibi kullanan ABD, İsrail, Avrupa ve Türkiye cephesi ürkerek dağıldı... Yani Şam rejiminin karşıtları, Esad giderse meydanın kafa kesicilere kalacağını ürkütücü örneklerle anlayınca, ÖSO'ya da kendi başınızın çaresine bakın dediler!..

BOP uğruna Esad'ı yıkmak için örgütlenen ÖSO da Şam rejimiyle El Kaide'ye karşı ittifak yaptığına göre, 3 yıldır Suriye'yi işgal için her türlü kirli tezgâhı kuran ulusla-

rarası ittifak da dağılmış oldu... Kelle korkusu sınırları nasıl aşıyor ve herkese kendi sınırlarını nasıl da anımsatıyor değil mi?..