20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kürtleri hor gören, Osmanlılardır

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Bölücü kesimlerle bunların ideolojik ortağı ajan liberaller, televizyonlarda ve gazetelerde sürekli olarak cumhuriyet rejiminin Kürtleri horladığı iddiasını yayıyorlar.  

Halbuki yaşanan tarih tam aksini gösteriyor. Anadolu’daki Kürtleri horlayan, hatta aşağılayan görüşler ve sloganlar; Cumhuriyet döneminde değil, bölücülerin çok sevdiği Osmanlılar döneminde üretilmiştir.  

SÖYLENTİLERİ KİM ÇIKARTTI? 

Kürtleri ilk aşağılayanların Araplar olduğu anlaşılıyor. Bu konuda ulaştığım en eski kaynak, Arap gezgini Mesudi’nin (Ölümü 946) yazdığı “Muruc ez-Zehab” adlı kitaptır. ( Bu kitap Selenge Yayınları’ndan çıkmıştır.) Kürtlerin kökeni anlatılırken deniliyor ki: “Bir iddiaya göre Süleyman Peygamber’in cariyeleri, Şeytan’la cinsel ilişkiye girmiş ve Kürtler bunlardan doğmuştur. (Sayfa, 191)” 

Aynı çirkin iddia Araplardan Osmanlılara geçmiştir. Bunu da Kürt tarihi diye bilinen 16. Yüzyıl sonlarında yazılmış olan Şerefname isimli kitaptan anlıyoruz. Bu kitapta da önceki o çirkin iddia tekrarlanmıştır.  

Osmanlılar, bu iddiayı ele alarak çeşitlendirmişler; halk tabakalarının kulaklarına üflemişler, Kürtleri aşağılayan sloganlar imal etmişlerdir. “Kuyruklu Kürt!” yalanı da bunlardan birisidir. Bu düşmanca yaklaşım Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür. 20. Yüzyıl başlarında bile bu aşağılayan zihniyeti şair Eşref’in şu kıtasında da görmekteyiz:  

“Kanma Kürd’e dese de ‘Ez rastem’ 

Söylemez doğruyu değnek yemeden 

Ez beni derse teres, ez başını 

Bildiği şeyi ‘Nezanım’ demeden” 

(Ez rastem: Ben doğruyum. Nezanım: Bilmem) 

Kürt kökenli yurttaşlarımız bilmelidir ki Cumhuriyet döneminde Kürtlere böyle hakaret eden bir şiir yazılmamıştır. Çünkü bu tür bakış açıları ve yaklaşımlar suç kabul edilmiştir. 

İŞTE BELGESİ 

Cumhuriyet kurulur kurulmaz yapılan ilk anayasa ile (1924 Anayasası) Kürt kimliği anayasal güvence altına alınmıştır. 1924 Anayasası’nın ilgili 69. maddesi şöyle: “Türkler, kanun karşısında eşittirler ve kanuna uymak zorundadırlar. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişisel ayrıcalıklar kaldırılmıştır ve yasaktır.”  

Bu maddedeki “Türk” kelimesini gören malum odaklar, hemen ırkçılık belgesi bulduklarını sanacaklar ve üstüne atlayacaklar. Ama durun, aynı anayasada Türk’ün ne olduğu da açıklanıyor; buyurun okuyun: 

Madde 88: “Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk denilir.” 

Bu tanım gösteriyor ki, cumhuriyet kuran kadro Türk kelimesini, Türk ırkını anlatmak için değil, her etnik yapıyı (Kürtleri de) kapsayan bir vatandaşlık tanımı olarak kullanmıştır. Yani 88. Madde, ırkçı değil, ırkçılığı reddeden bir ideolojinin eseridir. 

75. Madde’de “Hiç kimse felsefî inancından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz.” denilerek ırk ve mezhep üzerinden yürütülen Osmanlıcı bölücülüğe son verilmiştir. 

Bütün bunlar Kürtlerin tarih içinde ilk kez kazanmış oldukları çok ileri haklardır.  

1930’larda Avrupa, faşizm altında inim inim inlerken Türkiye’deki Kürtler 1924 Anayasası’nın koruması altında güven içinde yaşamışlardır.  

Bu eşitlikçi yaklaşım sayesinde, Kürtler de genel eğitimden faydalanmışlar, dört ülkedeki Kürtler içinde en eğitimli kesim Türkiye Kürtleri olmuştur. Abdullah Öcalan da bu eşitlikçi eğitim sayesinde ortaya çıkabilmiştir. 

Öyle değil mi inkârcı bölücüler, ajan liberaller?