20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Lefta iparhun’ya da yok mu artıran?

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

1 Kasım’da tekrar yapılacak olan nafile seçimler öncesi başını Meclis’teki siyasi partilerin çektiği “bol keseden para-vaat-yardım” dağıtma yarışı iyice kontrolden çıkmış görünüyor.Cumhuriyetin bekası, varlığı, sınırları, dili, ağır ve açık tehdit altındayken, laiklik ilkesi, kuvvetler ayrılığı prensibi, basın özgürlüğü yerle yeksan olmuşken, Meclis’teki siyasi partiler ve mecburen onların peşine takılan parlamento dışı bazı partiler “bol kepçe” parasal vaat ve yardım dağıtma yarışında adeta kendilerinden geçmiş vaziyetteler.Elbette yoksul, dar gelirli, emekli ve işsiz geniş halk kesimlerinin, refahlarını yükseltecek vaat ve öneriler işin doğası gereği yapılır, yapılmalıdır ve normaldir.Ama ekonomi bileşik kaplar gibidir.Bütçeden verdiğin için başka yerden alman ya da bulman gerekir. Bu parasal vaatlerin bazı partilerde toplamda milli gelirin yüzde 5’ine hatta yüzde 10’una yaklaştığını görünce, bunların inandırıcılığının ve hayata geçirilebilirliğinin de o denli sorgulanması elbette kaçınılmaz oluyor.Vergileri mi arttıracaksınız? Borç yüküne yeni ilaveler mi katacaksınız? Tasarruf mu edeceksiniz? Ekonomiyi her yıl en az yüzde 5-7 arasında mı büyüteceksiniz? Bunları nasıl yapacağınızı hesabı-kitabıyla ortaya koyabiliyor musunuz?Örneğin asgari ücret; AKP 1.300 TL, MHP 1.400 TL, CHP 1.500 TL vereceğini açıklayınca DSP 2.000 TL, BTP 5.000 TL’ye kadar çıkartıverdi vaadini. Çalışanlar için iyi hoş ama diğer mali vaat ve yardım taahhütleriyle birlikte inandırıcı bir hesabı doğru dürüst ortaya koyan yok.Dağıtım ve bölüşüm kadar, üretim ve büyümenin önemine dikkat çeken yok.Bugünkü sıcak para politikalarını terk edeceğini, neoliberal kumarhane kapitalizminin çıkmaz sokak olduğunu, ülkede tarıma, üretime, istihdama dönük büyüme politikalarını hayata geçireceğini söyleyen ve bu konuda inandırıcı bir programı sunan yok.Bol kepçeden yapılan bu maddi-vaat ve yardım taahhütlerini seçim sonrası gerçekleştirememelerinin mazereti de hazır. Nasıl olsa tek başına hiçbirisi iktidar olamayacağı için, “Söz verdik ama tek başına iktidar olamadık, o nedenle vaatlerimizi bir başka seçime kadar tatlı bir rüya gibi kabul edin” diyecekler.Geçtiğimiz günlerde bu konuları enine boyuna konuşup-tartıştığımız Prof. Dr. Sn. Hasan Ünal Yunanistan örneğini hatırlattı. Kıbrıs-Yunanistan, Balkanlar başta olmak üzere Uluslararası İlişkiler konusunda yetkin bir uzman olan Prof. Ünal, kriz öncesi Yunanistan’daki seçim kampanyasını örnek gösterdi.PASOK lideri Yorgo Papandreu’nun 2009 erken seçimlerinde Yunanistan’ın bugün hala içinden çıkamadığı tarihi ekonomik çöküşe 5 kala sloganı neydi biliyor musunuz? “Lefta iparhun” yani “Para var”Ona inanan ve kandırılan Yunan halkı PASOK’u iktidara getirdi ve ardından da ne paranın ne umudun kalmadığını ağır yoksulluk, borçluluk, işsizlik ve sosyal dramları bizzat yaşayarak gördü ve öğrendi.Daha sonra PASOK da ağır bir yenilgiye uğradı. “Amerikan Solcusu” Y. Papandreu da hem rezil oldu, hem siyaseten yok oldu.Kıssadan hisse; bol kepçeden vaat, maddi sosyal yardım taahhütleri iyi güzel de, biz okullarda “Ne Mutlu Türküm diyene” cümlesiyle biten “Andımızı” kimin yeniden okutacağını öğrenmek istiyoruz.F-Tipi cemaat görünümlü ABD iltisaklı çeteyle kimin kararlılıkla mücadeleyi sürdüreceğini bilmek istiyoruz.PKK/HDP ile “çözüm” adı altında bir bölünme ve çözülme sürecini akan bunca şehit kanına rağmen kimin yeniden başlatmaya hevesli olduğunu kimin olmadığını da anlamak istiyoruz.Ekonomizm ve popülizm coşkusuyla fakir-yoksul ve işsiz geniş halk kesimlerini parasal vaatlerle ikna ederek, bu temel meseleler yok sayılıp, geçiştirilemez.Bizi sadece parasal, bol kepçe vaat ve yardım sözleriyle ikna edemezsiniz.Söyleyin bize, “...Milletin tüm sorunlarını -yalnızca- ekonomiye indirgeyerek, ülkenin karşı karşıya kaldığı “beka” sorununu yok sayanlara mı oy verelim?Bölünme anayasası yaparak, kukla Kürdistan inşa ederek böl-kurtul diyenlere mi yoksa Kıbrıs’ta ver-kurtul, Ermenilere tanı-kurtul, ekonomide ise sat-kurtul diyenlere mi oy verelim?Milli duruşla, ulusal çıkarlardan yana olan, hiçbir emperyal gücün yedeğinde, güdümünde veya kuklası olmadan, bağımsız- laik Cumhuriyet değerlerinden yana, karma ekonomiyi uygulayabilecek siyasi bir parti yerine niye bu Amerikan muhiplerine oy verelim?Barajı aşsın aşmasın, bugün ihtiyacımız olan ve yapılması gereken şey, milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana, bağımsız laik Atatürk Cumhuriyetinin ilkelerine gönülden bağlı, karma ekonomi anlayışını hayata geçirecek, F tipi kumpaslara da, Kürtçü PKK/ HDP bölücülüğüne de, yobazlığa da, yolsuzluğa da cepheden karşı çıkıp, yürekli bir mücadeleyi ortaya koyacak, önce “Vatan” diyecek yeni bir siyasi partinin Meclise girmesi için destek olmaktır.