Macron’dan sert Brexit çıkışı

Avusturya’nın Salzburg kentinde geçen hafta biraraya gelen Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Brexit ve kaçak göçmenler gündemiyle gayriresmi bir zirve gerçekleştirdi..
Bugüne kadar, AB’den ayrılma (Brexit) kararına ilişkin somut bir plan yapamayan, ayak sürüyen, iç anlaşmazlaklardan dolayı geciktiren İngiltere’nin geçen Temmuz ayında hazırladığı Chequers Planı Başbakan Terasa May tarafından zirveye sunuldu. İngiltere’nin Brexit ile ilgili önerilerinin yer aldığı Chequers Planı AB liderlerini böldü. Macron çok sert bir tutum aldı
BREXİT PLANI
Bilindiği gibi; 2016’da düzenlenen referandumla İngilizler, yüzde 52 ile Avrupa Birliği’inden ayrılma (Brexit) yönünde oy kulanmıştı. 29 Mart 2019’da AB’den ayrılacak olan İngiltere’nin ayrılma sürecinin nasıl işleyeceği, Brexit sonrası İngiltere-AB ilişkilerinin nasıl olacağı konusunda bir plan sunması bekleniyordu. Nihayet 2 yıl aradan sonra Chequers Planı AB’ye sunulmuştu. Bu konularda uzlaşma sağlamak için Ekim 2018’e kadar süre var.
Söz konusu plan, İngiltere ile AB arasında malların serbest dolaşımının güvence altına alınmasını öngörüyor fakat kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını plan dışında tutarak, bunun İngiltere tarafından belirleneceğini içeriyor. Planda, “İngiltere’nin parçası Kuzey İrlanda ve AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınır anlaşması İngiltere’nin bütünlüğüne zarar vermemeli” deniyor.
Plana karşı çıkanların başını Fransa Cumhurbaşkanı Macron çekiyor. İngiltere Başbakanı Theresa May Ağustos’ta Fransa’ya gelerek, cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı Brégançon’da tatilini geçiren Macron’u ziyaret ediyor ve destek istiyor. Fakat Macron tutumundan geri adım atmıyor.
MACRON: İNGİTERE’NİN PLANI KABUL EDİLEMEZ
İki gün süren toplantıdan sonra Salzburg’ta bir basın açıklaması yapan Macron “Bu anlaşma kabul edilemez. AB’ye ve onun bütünlüğüne zarar verecek bir anlaşmayı kabul etmemiz mümkün değil” diyerek Theresa May’ın sunduğu planın, “Ortak Pazar ilkelerine aykırı olduğunu ve İrlanda ile ilgili anlaşmazlığın da sürdüğünü”, İngitere’nin “Ekimde yapılacak liderler zirvesine kabul edilebilir önerilerle gelmesi gerektiğini” ifade etti. Macron, “değişim ve gelişmelerle kendini dönüştüremeyen AB’nin tehlikede olduğununun” altını çizerek “Ben AB’de köklü bir reformdan yanayım.” dedi.
Aynı gün Salzburg’ta Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz ile birlikte ortak basın toplantısı düzenlediler ve Macron’un açıklamalarına yakın şeyler söylediler. Macron, Salzburg Toplantısı öncesi ve sırasında diğer Avrupalı liderleri İngiltere’nin planına karşı çıkmak için ikna etmeye çalıştı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki Macron’un bu sert tutumuna karşı mesafeli durdu.
THERASA MAY REST ÇEKTİ
İngiltere Başbakanı Theresa May Chequers Planı’nı savunarak, AB’ye geri dönüşü düşünmediklerini ve anlaşmaya varmayı umduklarını belirtti. May, gerekirse AB’den anlaşma olmadan da ayrılmaya hazırlandıklarını söyeyerek rest çekti. AB’nin alternatif bir planının olmadığını, Chequers Planı’nın masadaki tek plan olduğunu söyleyen May, planı savundu.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, May’ın restini gördüm dercesine “Biz de anlaşmasız bir ayrılığa kendimizi hazırladık” açıklamasında bulundu. Tusk, Ekim ayında yapılacak olan AB liderler zirvesinden sonuç alınamaması halinde 17-18 Kasım tarihlerinde olağanüstü zirve yapılabileceğini duyurdu.
AB KAYNAYAN KAZAN
Köklü reformlar yapılmasını isteyen Macron, aynı zamanda AB’nin temellerinin çöktüğünü de itiraf etmiş oluyor. Birliği ayakta tutacak bir çok temel konuda üye ülkeler arasında derin ayrılıklar var: Ortak ordu, ortak göçmen politikası, ortak dış politika, yükselen milliyetçi dalga,...
İngiltere’nin ayrılması başlı başına bir gösterge zaten. Dünya hızla değişiyor; yeni saflaşmalar, yeni çekim merkezleri oluşuyor. Zayıflayan ve çöküşü hızlanan bir ABD ve onun karşısında hızla gelişen bir Avrasya. Dünyadaki bu yeni temel saflaşma karşısınsa AB ülkelerinin ortak bir tavrı yok.