18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mafya sisteminde sanayicinin konumu

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

13 Temmuz 2015 Pazartesi günü bu köşede, “1945 gafleti”ni yazmıştık. 1980 ise ihanettir. 1980’e kadar her şeye rağmen, üretici korunuyordu, gümrükler vardı, geniş bir iç pazar vardı, kamu iktisadi teşekülleri vardı, çiftçiye destek akçaları vardı, Türk Lirası vardı, paranın giriş çıkışı denetleniyordu. Özetle Cumhuriyetin kurduğu karma ekonomi direniyordu. O direnci 1980 Karşıdevrimiyle kırdılar. 1980 KARŞIDEVRİMİ24 Ocak 1980’de “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” sloganıyla başlayan karşıdevrimin sopası, 12 Eylül askerî darbesiyle geldi. KİT’lerdeki işçi “avantacı” ilan edildi. 1980’de 100 olan ücret ortalaması 1987’ye gelindiği zaman, 56’ya düşmüştü. Eskiden “memleketin efendisi” diye anılan köylü, artık “ülkenin sırtında kambur” du. İç pazar, “sanayicinin kapalı av alanı” diye mahkum edildi ve dinamitlendi. Ülke içindeki ticaret bile yabancı süper marketlere, hiper marketlere teslim edildi. “Dünyaya açılıyoruz” reklamıyla uygulanan borçlanma ekonomisiyle 35 yılda iflas noktasına gelinmiştir. YENİ REJİMİN EFENDİLERİ1980’de başlayan karşı devrim sürecinde, toplumsal-ekonomik yapı ve sınıf ilişkileri değişti. Ekonomi mafyalaştı. Sanayiciler ve tüccarlar, sistemin kenarlarına sürüldü. Yeni rejimin efendileri, sıcak para komisyoncuları, borsa ve dolar vurguncuları, faizciler, arazi ve tarikat rantçıları idi. Toprak ağalığının ve cemaat şeyhliğinin konumları pekişti. MAFYALAŞMAOlay, kuşkusuz dünya boyutludur. 20. yüzyılın eşiğinde emperyalizm dönemine giren kapitalizm, 20. Yüzyılın sonlarında başlayan küreselleşme sürecinde, faizcilerin diktatörlüğü altında çürüdü ve mafyalaştı.Ekonomideki mafyalaşma, siyasette mafyalaşmayı getirdi. Ekonomi, çok küçük bir azınlığın eline geçince, siyasetin hakim güçleri de daraldı. Sanayici ve tüccar üvey evlat oldu. Buna bağlı olarak sistemin partileri liderlerin çevresindeki mafyaların eline geçti. Meclis ve Partilerin organları, göstermelik hale geldiler. Parlamento üyeleri liderler tarafından atanır oldu. Siyasetteki mafyalaşma, en sonunda Başkanlık Sistemini Türkiye gündemine getirdi. Sıcak para diktatörlüğü, Başkanın mafyasıyla yürütülebilirdi.İşte bugün iflah olmaz bir kriz içine giren ve çökmekte olan sistem budur. 19. Yüzyıl kapitalizminin, hatta 1980 öncesinin teorik kavramları, bu sistemin açıklamakta yetersiz kalıyor. Dünyanın daha önce yaşamadığı, görmediği ilişkilerle karşı karşıyayız. Bugün kapitalizm, artık sanayicilerin sistemi değildir, faizcilerin sistemidir. Faiz ise, kapitalizmin düşmanıdır. Kendi mecrasında tutarlı gelişen bir kapitalizmin faizi yok etmesi gerekirdi. Tersine sistemin tepesine faizciler oturdu. Kapitalizm, emperyalizm döneminde, hele küreselleşme sürecinde dünya gericiliğinin merkezi ve ağası oldu. TÜRKİYE’DE ÖNCELİKLİ HEDEFToplumsal-ekonomik sistemdeki bu değişiklikler, program ve strateji düzleminde de hayata uyan yeni çözümleri gerekli kılıyor. Dünya ölçeğinde stratejiye ilişkin tartışmayı yarına bırakıyoruz. Türkiye’ye gelince, önümüzdeki öncelikli hedef, sıcak para diktasını yıkarak üretim ekonomisini kurmak ve vatanı bütünleştirmektir.Türkiye’yi borca batıranlar ve bölenler bugün ülkenin başında bulunuyorlar. Borçlandıkça bölündük ve bölündükçe borçlandık. Bu çıkmazdan üretim ekonomisiyle kurtulacağız. Üretimde ve bütünleşmede çıkarı olan sınıflar ile borçlanma ve bölünmede çıkarı olan zümreler karşı karşıya mevzilenmiş bulunuyorlar. Burada millî sanayici ve tüccar ile işçi, çiftçi, kamu emekçisi, küçük esnaf ve zenaatkârın çıkarlarının aynı cephede buluştuğunu görüyoruz. Vatan Partisi’nin programının birinci maddesi, bu sınıfların ortak hükümetini amaçlıyor. Millî Hükümet, bütünüyle asalak olan mafya ekonomisine akıtılan kaynakları üretime çevirecek. Burada işçi sınıfı ve bütün emekçiler ile sanayicilerin çıkarı birleşiyor. HEM DOSTLUK HEM MÜCADELEKuşkusuz millî cephede yer alan sınıflar arasında da çelişmeler bulunuyor. Vatanın bütünleşmesi ve üretim ekonomisi için birleşenler arasındaki çelişmeler düşmanca (antagonist) türden değildir. İşçi sınıfının hareketlerine bakarsak, sanayicinin fabrikasına el koymak gibi bir programa rastlamıyoruz. İşçiler, daha iyi koşullarda çalışmak ve yaşamak istiyorlar. Bu talepler, hem demokrasinin gereğidir, hem de millî cepheyi güçlendirir. En büyük üretici, emekçinin kendisidir. Dün bu köşede belirttiğimiz gibi, işçi sınıfının sanayiciye karşı tutumu, stratejik düzlemde dostluk ve aradaki çelişmeleri çözmek için taktik düzlemde mücadeledir. Özetlersek, vatanımız ve üretim ekonomisi için birlikteyiz, ancak demokratik haklarımızı elde etmek ve daha iyi yaşamak için mücadele edeceğiz.