19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Maske Takmadan Girmeyiniz! Ya da 14 Kural!

Ekrem Kahraman

Ekrem Kahraman

Eski Yazar

A+ A-

Bildiğiniz üzere başlığa aktardığım bu sözcükler Conrovirüs belasını karşı “devlet” tarafından en küçük toplumsal ortak geçici yaşam alanlarına varana kadar “mecburiyet” gereği hemen her alışveriş merkezi, restaurant, kafe, düğün salonu, toplu taşıma vb. toplu bulunma yerlerinin girişinde bir “devlet” talimatı biçiminde bir levha olarak asılmak ve bulundurulmak zorunda.

Eğer bulundurulmaz ya da bu kurallara uyulmazsa, mekan sahibi de müşterisi de hukuk yoluyla cezalandırılıyor.

Bana kalırsa da cezalandırılmalıdır. Hem de birçok alanda olduğu gibi adam kayırmadan, ihmal etmeden, ısrarla, hem insan olarak hem yetkili biri olarak. Çünkü akıl var. Bilim var.

Toplum ya da birey sağlığı açısından da, toplu ölümcül bir saldırıya karşı da hep birlikte cephe almak ve tedbirlere uymak ve uygulamak zorundayız.

Doğrusu ya buna benzer her durumda ya da olmasa bile toplum olarak var olunan her yerde, her yaşam alanında görünün-görünmez benzer kurallar zaten olmalı ve uygulanmalıdır da.

Çünkü insan olmak da toplum ya da devlet olmak da böyle bir şeydir işte.

Yoksa, yalnızca biz ya da diğer ülkeler değil bütün bir insanlık bu kayıtsızlığın cezasını ölümle ödemek zorunda kalır.

Dünyanın ya da Anadolu'nun bütün kentlerinden gelen başta siyasiler olmak üzere karantinaya alınmış insan, köy, mahalle vb. ağır hasta sayısı, ölen insan sayısı giderek artar, yaşam koordinatları giderek daralır, ekonomiler çöker, işsizlik artar, coronavirüs belası bizlere hayatı zindan eder.

Kaldı ki, hukuksuz, kuralsız, değersiz, ilkesiz “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” şiarının sahibi bir tür Aydınlanma Devrimi olarak da adlandırılan tarihsel Burjuva Demokratik Devrimi hayatta, sanatta, kültürde, bilimde, insan özgürlüğü alanlarında nasıl gerçekleşebilecekti ki?

Bir önceki yazımda da ısrarla altını çizmeye çalıştım: bu hayatiyet bağlamlarında da ilgili alan kavramları konusunda da Türkiye'de her kesimden siyasetçinin aydınının, entelektüelinin, sanatçısının vb. kafalarında özellikle de entelektüel zihinlerde yüksek bir zihin açıklığı olacağı yerde büyük bir kavram kargaşası var.

O yazıda söz etmeyi unuttuğumu düşündüğüm bir diğer önemli gerçek ise -hemen her konuda atlamadan söylemeye çalıştığım gibi- bu kafa karışıklığının, bir dizi kavramlar manipülasyonu sonucunda aslında bütün dünya entelektüelleri ve felsefecilerinde de durumun benzer olduğu.

MODERNİZM Mİ POSTMODERNİZM Mİ?

Örneğin, adını başlığa da aktarmış olduğum 14 KURAL'ınının içeriğini buraya da aktarayım:

  1. Ellerinizi sık sık su ve sabun ile en az 20 saniye boyunca ovarak yıkayın!
  2. Soğuk algınlığı belirtileri gösteren kişilerle aranıza en az 3-4 adım mesafe koyun!
  3. Bulunduğunuz ortamları sık sık havalandırın!
  4. Kıyafetlerinizi 60-90 C de normal deterjanla yıkayın!
  5. Ateş, öksürük, nefes darlığı gibi şikayetleriniz varsa, maske takarak bir sağlık kuruluşuna başvurun!
  6. Öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burnu tek kullanımlık mendille kapatın, mendil yoksa dirseğin iç kısmını kullanın!
  7. Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin ya da erteleyin!
  8. Kapı kollarını, armatürler, lavabolar gibi sık kullandığınız yüzeyleri su ve deterjanla her gün temizleyin!
  9. Tokalaşma, sarılma gibi yakın temaslardan kaçının!
  10. Soğuk algınlığı belirtileriniz varsa yaşlılar ve kronik hastalarla temas etmeyin, maske takmadan dışarı çıkmayın!
  11. Ellerinizle gözlerinize, ağzınıza ve burnunuza dokunmayın!
  12. Yurt dışından dönüşte ilk 14 günü evinizde geçirin!
  13. Hiçbir kişisel eşyanızı (havlu gibi gündelik eşyaları) ortak kullanmayın
  14. Bol sıvı tüketim, dengeli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin!

Unutmayın ki, bu kuralları “ceberrut bir devlet” aygıtı koymadı. İnsan ve toplum sağlığı uzmanlarından oluşan “Bilim Kurulu”nun bilimsel saptamaları ve bunlara karşı tedbir amaçlı olmak üzere bilimsel önerileriyle herkes dikkat etsin mecburiyetiyle birlikte kendileri de dahil herkes için herkese konuldu.

Bana kalırsa adına “modernizm” ya da “modernite” denilen şeyin ta kendisi ya da özü bu kavramlara dayanıyor. Yani insan ve toplum hayatına siyasi, ahlaki, akıl dışı ve safsata ya da cehalet değil -doğru ya da yanlış- akıl, bilim ve onun aydınlığı yön vermeye çalışıyor.

Yani “modernizm” diye sürekli tu kaka edilen kavramın içeriği tam da bu akla dayalı bilimsel yolun, toplumsal tedbirler silsilesinin ta kendisi aslında.

Postmodernizm ise ister bizde ister dünyanın gelişmiş gelişmemiş her ülkesinde bu Coronavirüs belasının da, toplumsal bulunma ya da ihtiyaç karşılama mekanlarının kapılarına asılmış “ Maskesiz Girmeyiniz!” ile “14 Kural!” ibareli denetimlerin aslında toplumları denetim altına alınarak gelecekte tahayyül ettikleri yeni bir dünya düzeni için bizzat dünya egemenleri tarafından kurgulandığı bir tür “komplo teorisi” iddiası ile kafa karıştırmanın, toplumu ve bireyi bilim dışı, kural dışı davranmaya sürüklenmenin ta kendisi.

Peki bu iddia gerçek olabilir mi? Niye olmasın? Fakat, bunu bu noktada ne önemi var ki?

Peki, öyleyse bile bu “komplo teorisi” ile ölmeye, ekonominin çökertilmesine, birbirimize yakınlaşarak ya da uzaklaşarak zarar verilmesine karşı siz ne öneriyorsunuz topluma?

Soru şu: Neden Amerikalılar 1950'li yıllarda belirleyip ilan ettikleri Yeni Dünya Düzeni iddialarıyla birlikte onun bir parçası olarak modernin kaynağı olarak kabul edilen Avrupa'nın sözde yeni düşünürlerinin kafalarına taktıkları tarihsel “modernizm”in tıkandığı saplantılarıyla bunun yerine post modernizm iddialarının destekçisi olup modernin yerine ikame ettikleri postmodernizme niçin ve nasıl bel bağladılar dersiniz?

Sorunun cevabı bir sonraki yazıda!