20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Menderesleşen Davutoğlu

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Adnan Menderes, “Küçük Amerika” olma hülyasıyla Türkiye’nin iradesini ve güvenliğini ABD’ye teslim etmişti. ABD’ye bağlanmasaydık, zaten adam olamazdık. Gelişemez, sanayileşemez, medeni olamazdık. Münafık tarihçiler böyle buyuruyor.Bu öyle bir teslimiyetti ki, henüz NATO üyesi olmadan, ABD’nin talebi üzerine Eylül 1950’de binlerce askerimizi Kore’ye savaşa gönderdik. Menderes hükümetine, ABD Kongresi tarafından “Mümtaz Birlik Nişanı ve Beratı” verildi. Menderes “mümtaz bir memur” olduğunu ispat etmişti.Türkiye, NATO üyesi yapıldı. Artık bu aşamadan sonra ve bugün halen Türkiye insanı cüzdan ile vicdan arasında en büyük imtihanını yaşayacaktı. Menderes iktidarının Suriye sahasında ilk imtihanı 1957’de test edildi. NATO üyesiydi. Arkasında Anglo-Amerikan kuvveti vardı. Dünya siyonist sermayesinin kanatları altındaydı. Türkiye’yi üs cennetine dönüştürmüştü. Medya, yargı, polis, eğitim tümden gerici zihniyetin tasarrufu altındaydı. Ama Suriye; İsrail’i ve ABD’yi rahatsız ediyordu. Mesele Lübnan’dı, Irak’tı, Filistin’di, Mısır’dı ve Kürt meselesi idi. Yani genel konu bugünkü gibiydi. Suriye terbiye edilmeliydi. Bu görev hamasi ve tamahkâr Menderes’e verildi. “Mademki kraldan daha çok kralcısın, o zaman tekerimize çomak sokan Suriye’yi hizaya getir” diye buyurdular. ABD ve İsrail’in Türk, Kürt, Arap, Fars, Çerkez ama özellikle Müslüman dostları yoktur. Tek dostları birbirleridir. Petrol, doğalgaz, su, altın, elmas, uyuşturucu, pazar ve İsrail’in bekası ve güvenliği dışında insan ve doğa denilen varlıkların hiçbir değeri yoktur. Amma velakin kör, sağır, dilsiz ve cüzdan uğruna vicdan satan Menderes bunları bilemezdi. Ve anladığında artık onun için de çok geçti.Suriye “krizi” süresince dönemin ABD Başkanı Eisenhower, İngiliz Başbakanı MacMillan’a hitaben, “Suriye’nin işgal edilmesi lazım. Bir an önce bunu yapalım. Arkasından İran gelir. Bu, bir CIA-MI6 operasyonu olacak. Önceleri de bazı örtülü operasyonlar yapacağız. Ama biz görünmeyelim. Suriye’nin komşusu Türkiye bu işi yapsın” diye yazar. MacMillan, “Bahane ne olsun” diye sorar. “Sınır ihlalleri” diye yanıtlar Eisenhower. Gönüllü devşirme Menderes görevi kabul eder. “Dost ve kardeş Suriye” o andan itibaren “zalim, diktatör, medeniyet düşmanı, halkını ezen şer ülke” olur. Askerlikten nasibini almamış ABD tercümanı Bakan Egemen Bağış’ın “dahiyane” sözü “Halep’ten girer Şam’dan çıkarız” nakaratları o zaman da gündeme oturur. Türkiye, Suriye ile kalkar Suriye ile yatar. 1952’de askeri-sivil darbeyle Kral Faruk’un tahtını yıkan Cemal Abdülnasır’ın Mısır’ı Suriye’yi destekler. Bağdat, Beyrut ve Filistin, Suriye’nin yanında Menderes’e karşı savaşa hazır olduğunu ilan eder. Moskova ve bütün Bağlantısızlar Hareketi üye devletler Menderes’i kınar. Moskova İstanbul’u nükleer silahla vuracağını söyler. Menderes NATO der; BM Güvenlik Konseyi der; ABD var, der. Bağdat’ı, Kahire’yi, Beyrut’u tehdit eder. “Pragmatik ve rasyonel” Batı, Menderes’e “Kes artık” zılgıtı çeker. Menderes’i “dünya savaşına sebebiyet verecek manyak” olarak değerlendirir. Batı’nın “dostu ve memuru” Menderes terk edilir.Menderes, raydan çıkmış tren, freni boşalmış kamyon gibi olur. Moskova ile ilişkilerini düzeltmeye çalışır. Batı’ya mesajlar verir. İç kamuoyuna, “faiz lobisi, Yahudi lobisi, Batı’nın komplosu” demeye başlar. “İlkesel tavır”, “değerli yalnızlık” gibi deyimler telaffuz eder. Ama çok geçtir. Ne halkı buna inanmaktadır, ne Batı artık kendisine güvenmektedir. Ve ilk fırsatta rafa kaldırıldı. Suriye baki kaldı. Daha da güçlendi. Mısır, Suriye ile birleşti; Birleşik Arap Cumhuriyeti kuruldu. Yaşanan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusuna dejavu derlermiş. Sayın Davutoğlu, Rus uçaklarının Türkiye’nin hava sahasını iki kez ihlal etmesinin ardından NATO’yu göreve çağırdı. Sayın Davutoğlu’nun NATO’nun Menderes’i, son merhalede nasıl yalnız bıraktığından halen ders çıkarmamış olduğu görülüyor. Bu konuyu yarın ayrıntılı olarak işleyeceğiz.