23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Merkez Bankası ‘yanılmaktan’ perişan oldu!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Merkez bankaları her ülkede ekonomi için en önemli itibar ve güven kurumlarıdır.
O nedenle hedeflerini-politikalarını titiz, ciddi, gerçekçi ve objektif biçimde düzenler, ilan eder ve uygularlar.
Ancak, ülkemizde -neoliberal- üretim yerine tüketimi, imalat yerine ithalatı, tasarruf yerine borçlanmayı ikame eden hatalı kur ve ekonomi politikalarının girdabına kapılan T.C. Merkez Bankası maalesef bugün ilan ettiği hedefleri hiçbir biçimde tutturamayarak, ekonomik aktörleri yanılttığı ve inandırıcılık sorunu yaşadığı gibi, itibar kaybı da yaşıyor.
Çıkarcı holding medyasında sabah akşam “borsa coşuyor-döviz düşüyor” ezberini koro halinde tekrarlayan televoleci ekonomi programcıları, yazarları, yorumcuları ve akademisyenlerinin dümen suyuna giren ve adeta “kuyruğuna takılan” T.C. Merkez Bankası hala hatasından dönebilmiş değil.
1 ay önce ilan ettiği enflasyon hedeflerini bir ay sonra “pardon” diyerek yeniden değiştirmekte hiçbir sakınca görmüyor.
Mazereti bol. Haklı-haksız bu mazeretleri sıralayarak yaptığı “enflasyon hedeflemesinde” yanılma açıklamaları ise artık herkesi bıktırmış vaziyette.
Hatırlanacağı üzere, “gözümüz fiyat istikrarından başka bir şey görmez” diyen, “özerk” Merkez Bankası yönetimi, 2006 yılı başından itibaren “tribünlere” oynayarak, yeri ve zamanı olmadığı halde “enflasyon hedeflemesine” geçildiğini ilan etmişti.
O günden bugüne geçen 7-8 yıl içinde, T.C. Merkez Bankası’nın yüzde 4 ve/veya yüzde 5 olarak ilan ettiği enflasyon hedeflerinin hiçbirini tutturamaması ve uzak ara yanılması kredibilitesini erozyona uğrattı.
Bu afaki “enflasyon hedeflemesini” tutturacağım diye şartları zorlayan, T.C. Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi “finansal istikrarı” ise göz ardı etti.
Hâlbuki bizim gibi gelişmekte olan ve ne hikmetse bir türlü gelişemeyen ekonomilerde, enflasyonun yüzde 5’in altında olması da-yüzde 15’in üzerinde olması da, büyüme-istihdam-cari açık ve borçlanmaya negatif etkilerde bulunuyor.
Bizim gibi ülkeler için “makul” enflasyon oranının, yüzde 8-10 aralığında olması gerektiği birçok akademik araştırma ve yayınlarda yoğun biçimde belirtiliyor.
Hal böyleyken, gerçekçi kur uygulamalarıyla arz-yanlısı-karma bir ekonomik politika yerine, sıcak paraya-borçlanma ve ithalata dayalı bir ekonomi politikası uygulamakta ısrar edilmesi, ekonomi yönetiminin ve T.C. Merkez Bankası’nın hem inandırıcılığını, hem de kredibilitesini ciddi bir biçimde aşındırıyor.
Yoksulu daha da yoksul yapan, en haksız ve adaletsiz vergi olan enflasyonu, kalıcı olarak düşürmek ve yıllardır söyleyip yapamadıkları sözde yapısal reformları hayata geçirmek yerine, bugünkü gibi sıcak paradan medet ummak artık kimsenin yararına değildir.
T.C. Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi fiyat istikrarını (enflasyon hedeflemesiyle) finansal ve makro istikrara tercih ederek, ekonominin bugün geldiği kırılganlığın ve tıkanmanın önlerine koyduğu ve koyacağı potansiyel risklerin acaba farkındalar mı?
Sonuç olarak, büyüme, iş ve aş yaratma kapasitesini sınırlayan, yüzde 4-5’lik düşük ve fakat gerçekçi olmayan, fantezi sayılabilecek “enflasyon hedeflemesinin”, bugün Türk ekonomisine giydirilen bir “deli gömleği” haline dönüştüğünü söylemek zorundayız.