19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Merkezin ‘enflasyon hedeflemesi’ inadı!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

TC Merkez Bankası, mali istikrarı, finansal istikrarı vb. bir tarafa bırakıp sadece fiyat istikrarına odaklandığını söylüyor. 2006 yılından beri enflasyon hedeflemesi adı altında, Türk ekonomisine adeta bir “deli gömleği” giydirmeye çalışıyor. Hiçbir zaman da ilan ettiği hedefleri tutturamıyor. Siyasi iktidar da yıllardır bu politikaya destek veriyor. 

Esasında bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde istihdamı ve büyümeyi bir arada sürdürebilir bir düzeyde götürebilmek için makul enflasyon oranının % 8-10 arasında olduğu birçok bilimsel çalışmada açıklanmıştır. 

%5’in altında ve %10’un üzerinde seyreden enflasyonun büyüme - istihdam ve istikrara bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde olumsuz etkileri, ampirik çalışmalarla kanıtlanmıştır. 

Fiyat istikrarını, kâğıt üzerinde tutturabilmek uğruna, finansal istikrarı ve dolayısıyla makro istikrarı göz ardı etmek son derecede hatalı bir politika tercihidir. 

İşsizliğin kangren haline dönüştüğü, insanların iş aramaktan umudunu kestiği, kırsal kesimden kente göçen işsiz milyonların giderek sosyal bir drama sürüklendiği günümüz konjonktüründe, ağır borç yükü, rekor cari açık ve dış ticaret açıklarıyla oldukça kırılgan bir halde görünen ekonomimiz için, sağduyulu, yeni ve doğru hedefler ve vizyonlar ortaya konulmalıdır. 

Bu yapıldığı takdirde, piyasalar, “kumarhane kapitalizmi” yerine, “ahbap çavuş kapitalizmi yerine”, gerçek bir karma ekonominin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığı, kur rejiminin, rekabetin ve istikrarın kendi doğal dengelerinde oluştuğu, sağlıklı, arz yanlısı ihracata ve üretime dönük doğru ekonomi politikalarını kimsenin kuşkusu olmasın ki destekleyeceklerdir. 

Yoksulu daha yoksul yapan en haksız ve adaletsiz vergi olan enflasyonu kalıcı olarak düşürmek yerine, bugünkü gibi -sıcak para girişleri ile- “düşmüş gibi” göstermek orta ve uzun vadede hiç kimsenin yararına değildir. 

Ancak bizim gibi kayıt dışı ekonominin anormal boyutlarda olduğu, vergi adaletinin olmadığı, hızla artan genç nüfusun ihtiyaçlarının katlanarak arttığı, sosyal güvenlik ve kamu açıklarının ağır borçlanmayla finanse edildiği bir ekonomide, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlayacak politikalar biraz daha farklı olmalıdır. 

‘SONUCU’ DEĞİL, ‘SEBEBİ’ TARTIŞMALIYIZ! 

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde % 4-5 gibi bir “enflasyon hedeflemesi” sadece fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik bir konsantrasyona neden oluyor. 

Ama makroekonomik istikrar, finansal istikrar göz ardı ediliyor, büyüme ve istihdam olumsuz yönde etkileniyor. 

Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme ve bunun getirdiği istikrarlı istihdam artışını sağlayabilmesi hayati öneme haiz. 

Bizim gibi ülkelerde enflasyonun %5’in altında olması da, %10’un üzerinde olması da, büyüme ve istihdamı negatif etkiliyor. 

O nedenle bizim gibi -gelişmekte olan ve fakat ne hikmetse bir türlü gelişemeyen-ekonomilerde “makul” enflasyon oranının %8 - 10 aralığında olması, büyüme ve istihdamın göz ardı edilmesini önleyebilir. 

Hatadan dönmek fazilettir. Gerçekçi kur (reel kur) uygulamasına geçilmesi, enflasyon hedeflemesi inadından vazgeçilmesi, sıcak paracı- el parasıyla borçlanıp-ithal eden bir borç ekonomisi yerine, katma değer üretebilen-istihdam yaratabilen, kalıcı sermaye yatırımlarının önünün açıldığı doğru ve gerçekçi ekonomi politikaları uygulanması gerekiyor. 

Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi fiyat istikrarını (enflasyon hedeflemesiyle) finansal istikrara tercih ederken, ekonominin geldiği kırılganlığın ve biriktirdiği potansiyel risklerin acaba farkında mı? 

Bugün, tartışılması gereken bir “sonuç” olan “faiz” seviyesi değil, bunun nedeni olan “enflasyon hedeflemesi” ve sıcak paracı hatalı “kur” politikalarıdır.