19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Messod Barzan-Erdoğan şifresi

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

2012 senesinin sıcak ve rutubetli Temmuz ayında usta gazeteci ve araştırmacı-yazar kardeşim Banu Avar ile Suriye konusunda görüş telakkisi içindeyiz. Gündeme düşen haber çok sıcaktı. Suriye Ordusu "Kürtlerin" yoğun olarak yaşadıkları yerlerden çekiliyordu. Bu bölgeleri "Kürt" milis güçlerinin kontrolüne ve inisiyatifine bırakıyordu. Kumandalı "Türk" medyası efendilerinin ağızlarından çıkacak ifadeleri beklediğinden, olayları şaşkın ördek misali sadece seyrediyordu. Bir müddet sonra şaşkınlık geçti, efendilerinin ve onların efendilerinin beyanatları geldi: "Senelerce "PKK'ya destek verdi. Öcalan'ı korudu ve besledi" diye saldırdıkları Esad, birden "Kürtlere zulüm yapan, haklarını gasp eden" ve hatta "Kürtlere karşı soykırım yapan zalim bir diktatör" olarak teşhir edildi.

Suriyeli Kürtlerin "zaferi ve devrimi" Diyar-ı Bekir'de, Erbil'de ve Batı başkentlerinde coşkuyla kutlanıyordu. Erdoğan-Davutoğlu rejimi, Esad'ın "zayıflamış olmasını," ordusunun "sınırlarımızda tutunamamasını" sevinçle karşılamış, Suriye sahasındaki geleneksel müttefikleri "M. Kardeşler Örgütü" ve El Kaide türevleri ile sürpriz bir şekilde ortaya çıkan silahlı "Kürt milisleri" ve özellikle Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasında koordinasyon ve işbirliği talep etmiştir. Bunun için çok büyük bir çaba harcamıştır. Bu sayede, hem Esad daha kolay alt edilecek hem de "açılım ve çözüm" çerçevesinde AKP "dinci ve Kürtçü herkesin" hamisi ve ağabeyi olacaktı. ABD, müttefikleri ve İsrail'in arzu ettiği "Büyük Kürdistan," AKP ve Barzan liderliğinde "ortak bir ekonomik bölge" vizyonuyla coğrafyamızın yer altı ve yer üstü zenginleri talan edilecek, "ortak bir siyasi bölge" projesi ile ABD, İsrail ve müttefiklerini rahatsız eden bölgemizin, artık geriye ne kaldı ise, "milli ordularına ve devletlerine" karşı tehdit unsuru olarak kullanacaktı.

Kim güçlüyse onun yanında

Borazan basın bu vizyona uygun olarak kamuoyuna "zehirli şerbetini" enjekte etmeye başladı. Kaygılı "Türkçü" matbuat Suriye'deki bu gelişmeleri ancak "ihanet" ve "Bölünmeye bir adım daha yaklaşıldı" şeklinde okuyabildi. Her konuda birikimli uzmanlara haiz gazetemiz Aydınlık'ın bile kafası karışıktı. Aynılkı, haklı olarak PKK'nın AKP ve ABD ile "örtülü veya açık" dansının, son merhalede Türkiye'nin bölünmesine yol açacağı kaygısından hareket etmektedir. PKK'nın uzantısı olarak servis edilen PYD'nin Kuzey Suriye'de sağladığı "bu askeri başarının" Türkiye'nin Güney Doğu bölgesini sıkıntıya sokacağı ve PKK'yı "komşu" yapacağı yorumları egemen oldu. Amma ve lakin önemli bir ayrıntı ihmal ediliyordu. PKK, PYD ve genelde bölgemizde mevcut olan Barzan ve Talabani dâhil farklı renklerdeki "Kürt" hareketlerin, "güçlü, faal ve dinamik olan" kuvvetleri cazip görecekleri ve onlarla "uyum" içinde çalışacakları tarihi bir vakadır. İsrail subayları ile sürekli bir araya gelen Messod'un babası Melle Mustafa'nın aslen Hataylı olan ve Bağdat Üniversitesi mezunu avukat-gazeteci Muhammed Ali Zarka'ya Irak Komünist Partisi yayın organı adına, "İsrail ile ne işiniz olabilir? İsrail subayları sizi niçin sürekli ziyaret eder" sorularına karşılık, elinin avucunu göstermiştir. Gazeteci Zarka, "Bu nedir Sayın Barzan" diye sorunca, Mustafa Barzan, "Şu gördüğün boş avucumu her kim doldurur ise bu el ona hizmet eder" demiştir.

Perinçek'in doğru çözümü

2000'e Doğru gazetesinin temsilcisi olarak, diğer bütün "Türk" gazeteciler gibi, Abdullah Öcalan ile Lübnan'da Bekaa Vadisinde görüşen Doğu Perinçek, PKK'nın "emperyalizm ile hareket etmemesi ve işbirliği yapmaması" yönünde telkinlerde bulunmuştu. Türkiye halkının birliği ve bütünlüğü için, PKK'nın "Kürt meselesini" Türkiye ve bölge ülkelerin genel maslahatları çerçevesinde çözmeye davet etmişti. O gün Doğu Bey'e karşı hiçbir alternatif üretmeyenler ve bugün Öcalan ile sarmaş dolaş olanlar, psikolojik harp metoduna uygun olarak, yayınlamış olduğu kendi kitabında kullandığı fotoğraf ve bilgileri temcit pilavı gibi servis ederek, yıpratma ve karalama kampanyaları yürütmüştür. Neden? Çünkü, bugün AKP, ABD, Barzan ve İsrail tarafından ortaya konulan "gerici çözüme" karşı "milli ve devrimci bir çözüm" sunmuş ve Öcalan'a bu çözüme uygun hareket etmesini telkin etmişti. Doğu Perinçek tarihi gidişatı doğru okumuş ve reel-politika çerçevesinde bölgemiz için en hayırlı çözümü sunmuştu. Öcalan yakalanıp Türkiye'ye teslim edildiği dönemler de Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu da benzer bir projeyle Öcalan'ı bu "Milli çözüme" dâhil etmek için çaba harcamıştır. Öcalan, "Bana gönderilen Türk subayları o kadar ürkek ve sessizce konuşuyorlardı ki, bu görüşmelerin ABD' den bağımsız yapıldığı kanaatini uyandırdı" demiştir. Bu yaklaşımlara meyil gösteren Öcalan ve taifesi, Ankara'nın bu rotadan uzaklaştığını görünce, Melle Mustafa gibi, avucuna imkân koyan "cazibe merkezleri" ile hareket etmeyi kabul etmek zorunda kalmıştır.

Esad'ın satranç oyunu

İşte o sıcak ve rutubetli 2012'nin şart ve ahvalinde, Banu Avar ile "Suriye Kürtleri ne yapar," "Suriye bölünür mü," "Bu bölge Türkiye'ye karşı ne kadar etkin kullanılabilir," "Davutoğlu dini-dar tekfiri gruplarla Kürtleri Esad'a karşı birleştirebilir mi" soruları üzerinde kafa yormaktaydık. Naçizane katkılarımla Banu Avar, "Suriye Kürtleri" için müthiş bir tanımlama yaptı: "Esad'ın akıllı ama tehlikeli satranç oyunu". Özetle mesele Banu Avar'ın şu satırlarında saklıydı: "Suriye yönetimi aylardır sürdürdüğü 'savunma' pozisyonundan farklı bir pozisyona yol almıştır. Şimdi oyun yön değiştirmekte ve Esad yönetimi farklı satranç hamleleri yapmaktadır. Emperyalist hedeflere karşı bir 'Kürt kartı' inşa etmektedir... Sınır kentlerinin Kürt gruplarından Esad'a yakın PYD eline geçmesi ve bu grubun, Müslüman 'biraderler', El kaide ve 'Özgür' Suriye Ordusu'ndan bölgeyi temizlemesi, selefi gruplara karşı kavga vermesi akılları hepten karıştırdı... Esad, sınır bölgelerinde kontrolü PYD'ye bilerek ve isteyerek bırakmıştı. Bu hamle, Washington stratejistlerinin 'Hatay- Halep arası bir güvenli bölge oluşturulması' hamlesini bozguna uğrattı... Esad'ın satranç hamlesiyle Suriye, kendine yakın Kürt gruplarla, Türkiye-Suriye sınırında bir 'güvenli bölge' açtı.. Bu gruplar Batı'nın paralı askerleriyle, selefilerle, El Kaide militanları ve Müslüman 'biraderlerle' mücadele etmeye başladı... PYD ile PKK'nın bağlı olduğu odaklar birbiriyle uyumlu değil. Görünen o ki Esad, Erdoğan'ı PYD ile köşeye sıkıştırıyor... Bir başka gelişme, 'iktidar' kokusuyla sarhoş olmuş, Suriye içinde at oynatan sözüm ona 'muhalifler' yekpare değil ve hepsinin çıkarı birbiriyle çelişiyor... Bu çeteler, sadece sivil halkı ve güvenlik güçlerini değil, birbirlerini de kırıyor... Batı, vurucu güç olarak 'Özgür' Suriye Ordusu'nu, Müslüman 'biraderleri', El kaide'yi kullanıyor, rejim değişikliği sonrası iktidara oturacak kadroları Suriye Ulusal Konseyi içine topluyor, etnik yan güçler olarak Dürzileri ve Kürtçüleri düşünüyor... Şimdi bunların hepsi birbirini yiyor... binlerce yıldır Ortadoğu'nun kalesi, Suriye, zorlu bir satrancı maharetle oynamaktadır... İran ve Rusya, Suriye'nin yeni kurduğu oyuna sessizce yandaşlardır. Eğer Türkiye, Batı'nın 'ileri karakolu' değil de bölge ülkeleriyle, bölge çıkarları için elele verecek bir yönetime sahip olsaydı, bölge ülkelerinin kendi çıkarları için kuracakları oyun, Batı'nın oyuncağı olan Türkiye'yi değil, iştahla Ortadoğu ve Avrasya petrollerine saldıran küresel sırtlanları yerle bir ederdi."

Tarih, 16 Şubat 2004, iktidara geleli iki yıl olmuş olan Başbakan Erdoğan kamuoyuna görüntülü konuşuyor: "Büyük Ortadoğu Projesinde Diyarbakır bir yıldız olmalıdır. Bunu başarmalıyız!"

Barzan, Erdoğan, "PKK döküntüsü" Şivan Perver, "miskin" İbrahim Tatlıses, "daha büyük miskin" Mehmet Metiner, "daha fakir" İbrahim Karagül ve şürekaları, "Diyarbakır zirvesi ve yıldızlar" pembe tablosu sunmaya devam etsinler. Denklem net: Ya "ABD ve İsrail'in Kürt çözümü", yani esarete devam, ya da "milli ve devrimci çözüm" ile esaretten kurtulma. Türk, Arap ve Farisi milletlerin kaderi ve ailesi Kürt hangi çözümden yana olacak?