24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli Görüş’ün irticası ‘hastalık’ mıydı?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

“Kronik hastalık”, “kangrenleşmiş hastalık”, “müzmin hastalık!..” Kısacası, “hastalık!..”

Ne kötü şeydir o öyle?.. Allah korusun da, adam olan hiçbir insan sağlığından olmasın!.. Peki, insanın kendi teşhisindeki bir hastalığın içinde bilerek cebelleşmesine ne demeli?..

Eminim çoğunuz, “bu adam konuyu yine nereye getirecek” diye merak ediyordur!.. O halde sözü fazla uzatmayalım da, “hastalık” hastalarının, millete bulaştırmak istedikleri kangrenleşmiş hastalıkların bir dönem nasıl esiri olduklarını, hatta o “hastalık”ları numaradan nasıl bertaraf etmeye çalıştıklarına dikkat çekelim... Geliniz, bu derin paradoksu biraz açalım;

28 Şubat sürecinde “darbeye teşebbüs ettikleri” iddiasıyla 36’si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün de devam edildi...

“Batı Çalışma Gurubu”nun (BÇG) yasal bir oluşum olduğunu belirten sanıklardan Çetin Doğan mahkemede çok ilginç açıklamalar yaparken, ezeli bir hastalığa da dikkat çekmiş!..

28 Şubat sürecinde, Başbakan Necmettin Erbakan’ın da katıldığı toplantılar yapıldığını anlatan Doğan’ın bundan sonraki sözleri, siyasetteki takiyeciliğin ulaştığı boyutları da deşifre ediyor:

“Anayasanın laiklik ilkesini korumak için kurumların üzerine düşen işlemler, maalesef irtica ile mücadeleyi yargılanma durumuna getirmiştir. Başkanlıktan irtica ile mücadele için 61 genelge yayımlanmıştır. O süreçte 406 sayılı MGK kararından sonra 13 Mart’ta bir toplantı yapılmış, irticayla ilgili kararların uygulanmasına yönelik hararetli tartışmalar yapılmıştır. Tansu Çiller’den sonra söz alan Erbakan, ‘sayın Çiller benim sözlerime tercüman oldu irtica bir hastalıktır’ demiştir. AKP hükümetleri de, 2004 ve 2006 yıllarında irtica ile mücadele kapsamında genelge yayınlamış, Başbakanlıkta toplantılar 2009 yılına kadar sürmüştür.”

Bilerek musallat etmek!..

Çetin Doğan’ın mahkemedeki anlatımları ne kadar şaşırtıcı değil mi?.. İrtica nedeniyle partisi kapatılan Erbakan’ın, askerlerin önünde irticayı “hastalık” olarak nitelemesi bir yana; diğer taraftan da bu hastalığın adeta esiri ve bulaştırıcısı olması trajikomik değil mi?..

Peki, “laiklik karşıtlarının odağı” ilan edilmesine rağmen, irticayı “öncelikli tehdit” olmaktan çıkartan AKP’nin, 2004-2009 arasında “irtica ile mücadele” ilgili genelgeler yayımlamasına ve toplantılar yapmasına ne demeli?.. Nasıl hastalıklı bir siyasettir bu?..

Belli ki birileri, 2009’dan sonra bir yerden düğmeye bastı ve “köprüyü geçene kadar” zihniyetini uygulayanlar, nihai hedefleri olan “hilafet”e doğru taarruza geçerken “hastalık” falan da dinlemedi!..

Çetin Doğan’ın mahkemedeki anlatımlarından ne yazık ki bu sonuçlar çıkıyor... Ortada MGK kayıtları olduğuna göre ve AKP de bu iddiaları yalanlayamayacağına göre, geriye çok önemli bir soru daha kalıyor;

Acaba “hastalık” ülkeyi istila ederken gaflet içinde olan sözde laiklerle, bir dönem umut gösterilen siyasiler bu açıklamalardan sonra ne yapacaktır?..

Ne dersiniz acaba onlar da, cemaatleri pohpohlarken hastalığı kendilerine bilerek musallat etmeye mi çalışıyorlar yoksa derin plan gereği zaten çoktan muzdarip mi oldular?..

Hastalık vücudu tamamen sarmadan bir kez daha vurgulayalım; çare Atatürk’te ve cumhuriyetçilerin işbirliğinde ama iş işten geçmeden!..

CHP’li İlgezdi’nin gafleti!..

Bakırköy, Şişli ve Ataşehir belediyeleri... Buralardan yeşil alan yağmalaması, ihale skandalları, mahkemelerdeki vahim dosyalarla ilgili öyle yoğun yakınmalar geliyor ki, yaz yaz bitmez!..

Memlekette satılmış muhabir-yazar takımı giderek çoğaldığı için, şaibeli dosyalar bizim gibi bir avuç kalmış gazetecinin önüne geliyor ve biz de bunları çekinmeden yazınca, sanki birileriyle husumetimiz varmış gibi görünüyor... Oysa bizi tanıyanlar bilir ki, asla öyle değil...

Çünkü bu üç belediye başkanıyla da şahsi bir meselemiz de, yakınlığımız da yok... Çoğu belediyenin yerini bilmeyiz... Yazdıklarımız, yazacaklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımız gösteriyor ki, bu üç belediye başkanının da CHP’ye zerre kadar faydasının olamayacağı...

Kılıçdaroğlu bu üç ilçeyi tek başına dolaşıversin, halkın tepkisini çarpıcı biçimde görecek ve yanlış uygulamalar nedeniyle AKP’nin buralarda nasıl güçlendiğini de anlayacaktır.

Çünkü Erzen- Sarıgül-İlgezdi üçlüsü yazılan bilgiler karşısında ısrarla susuyor!.. Ne ilginçtir ki, kimileri de şaibeli anketörler gibi onu bunu araya sokuyor!..

Örneğin Ataşehir Belediye Başkanı bu köşede aylardır yayımlanan yakınmalara, özellikle belediyeden nemalanan medyacılarla ilgili vahim iddialara yanıt veremiyor!..

Dün bu köşede yer alan bilgilere de yanıt gelmedi... Belediyenin basın danışmanı, yazılara devam etmemiz halinde mahkemeye (!) başvuracaklarını söyledi!..

Battal İlgezdi ve onun gibiler hiç durmasın... Çünkü şaibeleri yazan gazetecilere dava açan, yazmayanlara da rant sağlayan siyasetçiler olarak tarihe geçerler!.. Bilmem anlatabildim mi?..

Zeytin, peynir, AKP!..

Muhafazakar bir kent olan Konya, “Anadolu kaplanları “diye nitelenen İslami sermayenin de merkezlerinden biri...

AKP bu şehirde çok güçlü... Belediyeyi hep Milli Görüş zihniyeti kazanıyor!.. Anlayacağınız “dindar”ı bol bir şehrimiz Konya...

Bu şehirde önceki gün ne oldu biliyor musunuz; gece saat 01.30 sıralarında bir marketin camı kırıldı ve içeriden 500 gramlık iki kutu zeytinle bir kutu peynir ve 10 yumurta çalındı!..

Konya polisi çok hızlı davrandı (!) ve gıda maddelerini ç-alan Hasan Ö. adlı yurttaşı kısa sürede yakaladı!.. 29 yaşındaki 3 çocuk babası Hasan polise şu ifadeyi vermiş:

“İşsizim... Çocuklarım açtı... Onlar için çaldım... Vallahi sıkıntıdayım...”

Yıllar önce Gaziantep’te, çaldığı birkaç kilo baklava için neredeyse idam edilmek istenen bir yurttaşımızın da tarihe geçtiği bu ülkede; büyük ya da küçük, hırsızlığın tabi ki savunulacak bir tarafı olamaz...

Ancak benim dikkatimi çeken asıl konu, bu olayın Konya gibi AKP’nin müthiş kaynaklar akıttığı ve yardımseverlerin bol olması gereken bir kentte yaşanması!..

Hadi diyelim ki, Konyalılar’ın zeytine muhtaç hemşerilerinden haberleri yok...Peki Milli Görüşçü belediye ile Vali bey orada ne iş yapıyor acaba?.. İşlerine gidip geliyorlar mı, köşede beride, 10 yumurtaya muhtaç kalmış aç insanlardan haberdarlar mı?..

Düzeltme ve özür: Mehmet Faraç’ın dünkü köşe yazısında ‘Ataşehir Belediyesi’ne yeni sorular!’ olan ara başlığı sehven ‘CHP’nin Parti Meclisi ve Sarıgül’ olarak yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. AYDINLIK